Fasenix Serisi 2 - VANORA

By DilaraAybar

39.3K 7.2K 815

Bilinmezlik hep korkutur. Tüm canlılar gibi, insan da çevresindekilere hâkim olma arzusunu bir meşale gibi ta... More

⚚ Vanora 1
⚚ Vanora 2
⚚ Vanora 3
⚚ Vanora 4
⚚ Vanora 5
⚚ Vanora 6
⚚ Topaz
⚚ Garnet 2
⚚ Konsey
⚚ Safir 1
⚚ Safir 2
⚚ Safir 3
⚚ Akuamarin 1
⚚ Akuamarin 2
⚚ Ametist 1
⚚ Ametist 2
⚚ Ametist 3
⚚ Üst Çember 1
⚚ Üst Çember 2
⚚ Garnet 3
⚚ Kristâl Kuvars 1
⚚ Kristâl Kuvars 2
⚚ Kristâl Kuvars 3
⚚ Kristâl Kuvars 4
⚚ Kaplan Gözü 1
⚚ Kaplan Gözü 2
⚚ Kaplan Gözü 3
⚚ Dünya 1
⚚ Dünya 2
⚚ Dünya 3
⚚ Dünya 4
⚚ Dünya 5
⚚ Dünya 6
⚚ Dünya 7
⚚ Dünya 8
⚚ Dünya 9
⚚ Dünya 10
⚚ Adonus 1
⚚ Adonus 2
⚚ Adonus 3
⚚ Adonus 4
⚚ Yılan Ateşi

⚚ Garnet 1

979 204 19
By DilaraAybar

Alıntı ve paylaşımlar için instagram sayfası: fasenix_series

 Sybilla'nın yaşadığı yer, Orea Şelâlesi'nin arkasında yer alan ormanlık alandaydı ve tam anlamıyla doğayla iç içeydi. Öyle ki, ağacın koca gövdesiyle kamufle olmuş evi ilk bakışta algılayamamıştım. Çatısının tepesinden süzülen dalların gür yaprakları evi görünmez kılıyordu. Ev, onun gövdesinde kendine yer edinmek için yapraklarını kullanıyor gibiydi.

Sybilla kapıda belirirken bizi beklediği gözlerinden anlaşılıyordu. Genç görünen bedeni ile uyuşmayan bilge bakışlarını sakince üzerimizde gezdirdi ve,

-Evim, sizin gibi yetenekli gençleri ağırlamak için fazla mütevazı. Hoşgeldiniz, diyerek bizi selamladı.

Diğerleri de saygıyla ona karşılık verdikten sonra Karolek bekletmeden konuya girdi;

-Hoşbulduk Sybilla. Bilgilerin ve duru görüne ihtiyacımız var.

Başını bir kere eğen Sybilla, gözlerindeki bilgeliği bu sefer gülümseyişine taşımıştı. İçeri girerken Wynter hariç hepimiz onu takip ettik. Bir yandan açıklamaya başlayan Arion'u susturmak istedim ama ne yazık ki henüz kendimi ona müdahale edecek kadar yakın hissetmiyordum.

-Bugün İdella ile ilgili önemli bir gelişme oldu. Belki bizimle paylaşmak istediğin şeyler vardır?

İçerisi oldukça düzenliydi. Ortam sıcaklığıyla beni kendine çekiyor olsa da Kai'nin kanatlarının mühürlendiği yerin burası olma olasılığı yüzünden midem alt üst olmuştu.

Etrafı ayrıntılı bir şekilde incelediğimi gören Sybilla'nın yüzündeki gülümseme gittikçe anaç bir hâl aldı. Ben ise zihnimde oluşan korkunç görüntülerden kurtulmaya çalışıyordum.

-İdella Alina, sonunda seni burada görmek ne büyük mutluluk.

-Benim için mutluluktan çok endişe verdiğini söylemem gerek, dedim.

Diğerlerinin şaşkınlıktan dili tutulurken Sybilla, söylediklerime alınmamış görünüyordu.

-Zor olacağını biliyordum... Zaman ve kadere fazla müdahale etmemem gerekiyordu ama fark edilmen için elimden geleni yaptım İdella, inan bana.

Açıklamasını anlamaya çalışmaktan çok sormak istediğim ilk soruya odaklandım;

-Bütün bunların Kuvars Kristali'nin gücüne sahip olmam dışında bir sebebi varsa bilmek istiyorum.

Elindeki kristal asayı masaya yaslarken bizim aksimize hiç acelesi yokmuş gibi görünüyordu.

-Yaşanan ve yaşanacak olan her şeyin bir sebebi vardır. Gerçek bir kâhin olmanın yolu, bunu bilmekten geçer.

-Hiçbirimiz kâhin olamayacağımıza göre belki artık bazı şeyleri bana açıklarsın?

Cüretim, odadaki herkesin ağzını sıkı sıkıya bağlamıştı. Kâhin ise duruşunu bozmadan, aynı sakinlikteki ses tonuyla cevap verdi.

-Sen doğana kadar küçük dağları ben yaratmışım gibi hissediyordum. Bilgeliğimin ve bana bahşedilen duru görünün eşsizliğinin farkındaydım. Övünmez ama övgüleri de yalanlamazdım...

Onun açıklamaya başladığını gören Karolek, Arion ve Amity de benim gibi tüm dikkatlerini Sybilla'ya vermişti.

-Doğduğun gün, nedensizce duru görümün önü tıkandı ve yalnızca sezilerim kaldı. Kaderin yeni bir hazırlık içine girdiğini ve hiçbir müdahale istemediğini anlamam uzun sürmedi fakat bunu kabullenmek için zamana ihtiyacım vardı. Seni korumak zorunda olduğumu hissediyordum ve hiçbir şey bunu engellememeliydi.

-Ama engelledi ve koruyamadın.

Hissettiğim hayâl kırıklığı sesime yansımıştı.

-Elimden gelenin en iyisini yaptım güzel İdella. Kader, açıkça müdahale istemiyordu ama ben her şeyin varacağı noktayı açıkça görememiş de olsam, hissettiklerim beni harekete geçirmeye yetmişti. Sonuçta yapmak istediğimi yaptım. Benimki bir çeşit bencillik, kendini tatmin etmekti.

Onun gibi bir kâhin için bunları açıklıyor olmak acı verici olmalıydı.

-Bir kâhin olmana karşın nihaî sonucu göremiyorsun, öyle mi? diye sordum.

Başını hafifçe öne eğerek onayladı.

-Zamanında yaptığım hatalar yüzünden kader, artık benimle yürümek istemiyor. Söylediğim gibi, duru görü beni terk etti. Şanslıyım ki hislerim hâlâ benimle.

Söylediklerinin Jayr ile bağlantısı olduğunu biliyordum. Sybilla gözlerini benden ayırdıktan sonra Arion'a dönerek bir bileklik uzattı.

-Bu senin.

Örgülü siyah derinin ortasında duran kırmızı ve kahverengi taşlar dikkatimi çekmişti. Bilekliği kavrayan Arion, birkaç saniye duraksadıktan sonra takmak yerine onu cebine attı.

-Ait olduklarıyla yüzleşmesi gerektiğini anlamak onun için zordu. Ben yalnızca bu süreci ona biraz daha kolay kıldım ve aynı şansın İdella'ya da tanınmasını istedim, dedi Sybilla yumuşak bir ses tonuyla.

Kimden bahsettiklerini anlamamla içimde beliren boşluk nefesimi tıkadı; ne yani, Kai sırf kendi çıkarları ve ırkı için beni buraya yollamamış mıydı?

Kâhinin bakışları tekrar benimle buluştuğunda,

-Tarih derslerine bir an önce başlamalısın, dedi.

Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra derin bir nefes aldım.

-Bana söyleyebileceklerin gerçekten bu kadar mı?

Sorum karşısında ağzını açıp tek kelime bile etmedi fakat gözbebeklerime kenetlenmiş gözleri cevabını bana taşımıştı; şimdilik ondan başka bir bilgi edinemeyecektik...

        𝔉                     𝔉                 𝔉

Wynter'ın dışarıdan gelen sesi bizi kendimize getirdiğinde, usulca Sybilla'nın yaşam alanını terk ettik.

Beklenmedik hediye karşısında Arion'un memnun olmadığı düşünceli ve sessiz yürüyüşünden belliydi. Bir an arkamızda yürüyordu ki tek kelime etmeden kanatlanıp gözden kayboldu. Uzaklaştıkça küçülen görüntüsünü takip ederken aklında neler olduğunu merak ediyordum.

Tökezlediğimde düşmemem için öne atılan Amity,

-Kendi derdiyle bırak kendi yüzleşsin. Sen önündeki tehlikelere odaklan, dedi.

Haklılık payı vardı; kimin desteğini alırsan al, sonunda çözümü yine kendinde buluyordun. Gerçekten de Arion için yapabileceğim pek fazla şey olmayabilirdi...

          𝔉                     𝔉                 𝔉 

Akşam yemeğinde oldukça sessizdik. Annemle tartışmamızdan sonra ilk kez yüz yüze geliyorduk. Kısa süre içinde ilk tartışmamıza merhaba dediğimize hâlâ inanamıyor olsam da söylediklerimin arkasındaydım. Babam, aramızdaki suskunluğu fark etmiş, konuşacak ortak bir konu bulma çabasına girmişti.

-Yarından itibaren dil ve tarih derslerin başlıyor. Artık Jacinth ve çevresini de hemen hemen kavramış olmalısın. Çalışmayı tercih ettiğin bir mekân var mı yoksa Profesör Boreas'ta olduğu gibi kütüphanedeki araştırma alanlarında mı devam etmek istersin?

Kaçamak bakışlarla annemi süzerken,

-Kütüphaneyi sevdim bence profesörlerin araştırma alanlarında devam etmem en iyisi olacaktır, diye cevap verdim.

-Sen ne dersin hayatım?

Sorusuyla top anneme atılmıştı.

-Elbette o nasıl istiyorsa öyle olsun.

İçeceğini ağırbaşlılıkla yudumlarken kadehe kapaklanan gözbebeklerinin arasından bana uzanan anlık bakışını yakalamıştım. Babam da bunu görmüş olacak ki hızla başka bir konuya geçti.

-Bu arada, aile üyeleri ile seni tanıştırmazsak yakında kapıya dayanacaklar. Yarın akşam bu işi de aradan çıkaralım.

Güler yüzüyle ortamı yumuşatmaya yönelik çabasını göz arda etmem mümkün değildi. Aynı zamanda ailemi ve beni nasıl karşılayacaklarını da merak ediyordum.

-Bu benim için harika bir haber, çok sevinirim!

-Teyzen seni görmek için beni sıkıştırıp duruyordu, ona güzel haberi versem iyi olacak.

Annemin yüz hatları yumuşamış, babamın yöntemi işe yaramıştı. İçimde büyüyen heyecan iştahımı kaçırdığı için fazla bir şey yiyememiştim. Odama çıkmadan önce Orea Şelâlesi'ne uğramak istediğimi söylediğimde annem de bana eşlik etti. Çok geçmeden Wynter da yanımızdaki yerini almış, çocuklara has sabırsızlığını dizginleyemeden kendini Orea'nın serin sularına bırakmıştı.

-Bazen ejderha olduğundan şüphe ediyorum, dedim gülümsememe engel olamadan.

-Böylesine kendine has bir canlı, nasıl oluyor da Avernus'ta doğup yetişebiliyor?

Orada doğduğu doğruydu ama yetişme konusundaki karanlık tarafı duymak annemi pek mutlu etmeyecekti.

-Aslında orada yetişmiyorlar, dediğimde annem gözlerini Wynter'dan ayırarak açıklamamın devamını bekledi.

-Doğduktan bir süre sonra pullarının renklenmesi gerekiyor. Ancak onda olduğu gibi bazıları şeffaf-beyaz kalıyor ve vücutları ateş üretemiyor. Bu da onları genetik olarak hatalı kıldığı için anneleri tarafından öldürülüyorlar.

-Avernus'a yaraşır acımasız bir döngü.

Annemden gelen yorum, durumu beklediğimden daha soğukkanlı karşıladığını gösteriyordu.

-Seni nasıl buldu peki? dedi annem içindeki meraka yenik düşerek.

-Tamamen tesadüftü ve bir süre sonra birbirimize alıştık.

Ayrıntı vermeden geçiştirmeye çalıştım. O da tartışmamızı hatırlamış olacak ki daha fazla kurcalamadan beni omuzlarımdan kavrayıp yumuşak dudakları ile alnıma sıcak bir öpücük kondurdu.

-Ne yazık ki tesadüflere inanmıyorum İdella. Sen de göreceksin ki her şey arkasında sebep ve sonuçları barındıran usta bir kurgudan ibaret.

Annemin gözlerindeki ışıma, bana karşı olan kızgınlığını geride bıraktığını gösterir gibiydi.

-Ona göz kulak olmayı sürdür. İyi geceler tatlım.

Uzunca bir süre annemin ardından bakakalmıştım. Beni tekrar harekete geçiren, arkamdan gelen suyun taşma sesi oldu. Bir atakla karşılaşmayı beklerken Orea'dan aşağı ahenk içinde süzülen su damlalarına meydan okuyan Wynter'la karşı karşıya kaldım. Tüm ihtişamı ile şelâlenin tepesine doğru kanat çırpıyordu ve her kanat çırpışında kanatlarının uçlarından koparak havaya karışan damlalarla masalımsı bir görüntüye bürünüyordu. Ona yetişmek için arkadaki ormana dalarak tırmanışa geçtim. İlk uçuşuna daha yakından tanık olmak istiyordum. Şu anki duygularını benden daha iyi anlayabilecek kimse olamazdı.

Nefes nefese tepe noktasına ulaştığımda, Wynter daha da yükselmişti. Özgürlüğünü tattığı ilk anlarda, ateş çıkmayan gırtlağından kısa bir kükreyiş yükseldi.

Sevinçten dolan gözlerimi umursamadan gökyüzünde oluşan manzaranın tadını çıkardım. Çok geçmeden de benden uzaklaşarak gözden kayboldu. O gittikten sonra içimde oluşması gereken endişenin yerinde yeller esiyordu. Bu anı sonuna kadar yaşamasını istiyordum. Sonunda bakışlarımı gökyüzünden ayırdım ve onu beklemekten vazgeçtim.

Çıktığım tüm o yolu loş karanlıkta dikkatlice inmek çok daha uzun sürmüştü. Ayaklarım çime basar basmaz gözlerim, biraz önce bulunduğum tepe noktasına çevrildi. Wynter'ın arkasında bıraktığı huzurlu boşluğun yerini bir gölge almıştı. Gölgenin varlığıyla irkilerek en yakın köşeye sığındım. Gölge, önce olduğu yerde bir süre durarak etrafı kolaçan etti ardından da öne çıkarak boşluğa fırlattığı cismin suya düştüğünü bile görmeden havalanıp gitti.

Merakla öne atılarak şelalenin sularına karışan cismin peşinden suya daldım. Beni sarmalayan akıntıda ahenkle dibe süzülen cisme uzandım ve kavrar kavramaz kafamda şimşekler çaktı; Sybilla'nın verdiği bileklik avuçlarımdaydı!

Yüzeye çıktığımda gözlerim, bilekliği atan gölgeyi ararken aynı anda göğüs kafesimi sıkıştıran tuhaf bir hisle çevrelendim; Arion Kai'den vazgeçmişti.

          𝔉                     𝔉                  𝔉

Merhaba sevgili fantastik severler!

Sizce arkadaşlardan bu kadar kolay vazgeçilebilir m?!

Sybilla'nın da ağzı çok sıkı :)

Bakalım İdella'yı daha neler bekliyor?

💧Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın! 💧

Continue Reading

You'll Also Like

382K 20.6K 34
Kamp yapmak için çıktıkları yolda mühürlenen iki kız kardeşin hikayesini okumaya hazır mısınız? Peki ya aslında kendilerinin normal olmadıklarını anl...
1.8M 126K 33
"Cennet ve cehennem birer insan olsaydı," diyerek durdu. İçimden 'bu insanlar biz olmazdık' diye geçirdim. Çünkü o cehennem olamayacak kadar merhame...
11.1M 699K 65
Tanıtım bölümüne göz atınız...
252K 17.8K 67
Ruhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz...