Bir gülden kan akıyor olması normal miydi?
Şimdi de kafam karışmış bir şekilde otobüsten inmiştim ve Lucas'ın evine doğru hızlı adımlarla ilerliyordum. Onu merak ediyordum. Daha bu sabah görüşmüş olmamıza rağmen onu özlemiştim. Ancak evinin ışıklarının yanmıyor olması, daha çok endişelenmeme sebep oluyordu.
Telefonumu cebimden çıkararak onu aradığımda ise, etrafa yayılan ses ile donakalmıștım.
Sanırım Lucas'ın bu hali, şimdiye kadar gördüğüm en kötü haliydi.
"Lucas..."
Bahçenin demir kapısını açar açmaz koşarak beline sarılmıș ve Lucas'ın oturduğu yerden doğrulmasına yardım etmiștim. O an Lucas da kollarını bana sarmıştı. Acı çektiği her halinden belliydi.
"Buraya gelmemeliydin Yuqi. Evine git."
Cidden bu söylediğini yapacağımı mı düşünüyordu?
Çok geçmeden parmaklarım arasında hissettiğim sıvı, birkaç saniye duraklamama sebep olmuştu. Sırtındaki ellerimi kendime çevirdiğimde ise kan ile karşılaşmıştım.
"Lucas, sen neden..."
Elimdeki kana ve Lucas'a bakarken, bir an önce kendime gelmem gerektiğini düşünerek kolunu omuzuma aldım. Hava çok soğuktu ve bu şekilde durumu daha kötü olabilirdi.
"Yuqi evine git."
"Kes sesini aptal."
Evin kapısını açarak onu eve kadar ilerletmeyi başardığımda, kapıyı kapattım ve ağır adımlarla salona geçerek koltuğa oturmasını sağladım. Daha sonra arkasına geçerek siyah gömleğinin kandan nemlenmiș kısmına baktım. Resmen elim ayağıma dolaşmıştı.
"Ne yapmam gerekiyor bilmiyorum kahretsin..."
"Gül yapraklarını kesmiş olmalısın."
"Ne?"
Canı öyle yanıyordu ki ter içinde kalmıştı ve zar zor konuşuyordu. Ancak onları ben kesmemiştim. Lucas'ın bahsettiği yapraklar, ben buraya gelmeden önce Minnie'nin bana gösterdiği kanayan yapraklar olmalıydı.
"Lucas... Böyle olacağını bilmiyordum."
"Sorun değil."
"Kahretsin bana daha önce söylemeliydin!"
"Üzülme, biraz beklersem geçer."
Koltuğa uzanmadan önce bir şeyler mırıldanmıș ve bir süre gömleğini açmaya çalışmıştı. Sanırım acıdan odaklanamıyordu. Bunu anladığımda gömleğinin düğmelerini açmasına yardım etmiştim.
Aklıma kötü şeyler gelmemeliydi. O yaralıydı, bu yüzden aklıma kötü şeyler getirmemeliydim.
Gözlerimi kısarak gömleğini açmayı başarmış ve omuzlarından indirerek kollarından çıkarmasını sağlamıștım. Şaka yapıyor olmalıydı. Omuzları tahmin ettiğimden çok daha genişti.
Omuzlarına bakmamalı ve sadece yarasına odaklanmalıydım, ancak adeta elimdeki gömlekle donakalmıștım.
"Yuqi, sonra baksan olmaz mı?"
Kendimi bu duruma düşürdüğüm için utanarak gözlerimi indirdim ve bir süre ne yapacağımı düşünmüştüm.
Resmen yapacağım şeyi unutmuştum.
"Başka bir şey söyle bana.. Bir şeyler yapmalıyız."
"Evine git Yuqi. Bunu senden isteyemem."
O an telaşlı yüz ifademle Lucas'ın koltuğa yüz üstü uzanmasını izlemiştim. En sonunda gözlerim tekrar sırtındaki derin yaralarla buluşmuştu.
Sanki kanatları vardı ve kesilmişlerdi.
"Lucas, benden yardım istemiştin. Lütfen ne yapmam gerektiğini söyle."
Gözlerim dolmuș bir şekilde Lucas'ı izlerken, az önce elimde kalan gömlek dikkatimi çekmişti. İçi gül yaprakları ile dolmuştu ve gömleği kanı görmek için omuzlarından havaya kaldırdığımda, gül yaprakları etrafa saçılmıştı.
"Bu gömlek kan içindeydi."
Sinirliydim ve elim ayağım titriyordu. Elimden gelen hiçbir şey yoktu. Sadece etrafa saçılan yapraklara dokunuyor ve ne yapmam gerektiğini anlamaya çalışıyordum.
"Bu gül yapraklarının sana yardımı olmaz mı? Ne yapmam gerektiğini söyle Lucas yalvarırım."
"Bana daha fazla bir şey yapamazsın Yuqi. Ben iyi olacağım, sadece evine git."
"Aynı olduğumuzu söylemiştin. Çözümü bulmak için ben de senin gibi olmalıyım sanırım."
Tam da o an gözlerini benimle birleştirmiş ve kaşlarını çatmıştı.
"Hayır, bunu yapmayacak-"
Sanırım yapmam gereken șey tam olarak buydu.
O an Lucas'ın cümlesi yarım kalmıştı çünkü ben koşarak mutfağa geçmiştim. Elime aldığım bıçakla tekrar odaya dönmüş ve birkaç saniye elime bakmıştım. Bunu daha önce hiç yapmamıştım. Lucas o an beni durdurmaya çalışıyordu, ancak bunun için hiç enerjisi kalmamış gibi görünüyordu.
"Lütfen yapma."
Sadece bunu söylemişti. Sanırım yapmam gereken şey tam olarak buydu.
Bıçağı avucumun arasına koyarken, Lucas koltuktan doğrulamaya çalışıyordu.
"Lütfen dur, canın yanacak."
Aptal, kendi bu haldeyken bile beni düşünüyordu. Çok geçmeden avucuma bastırdığım demir bıçağı aşağı doğru çekmiştim.
Tanrım, bu gerçekten de çok acıtıyordu.
"Şimdi ne yapmam gerektiğini söyle. Yoksa-"
"Tamam. Sadece elini yaraya bastır."
"Ne?"
Avucumun arasından damlayan kanı durdurmaya çalışırken, Lucas'ın az önce söylediği gibi elimi sırtındaki yaraya uzatmış ve yarasına bastırmıştım. Birkaç saniye öncesine kadar acıdan kasılan yüz ifadesi, biraz daha rahatlamış görünüyordu. Yaraları kapanmaya başladığında, ağzım açık bir şekilde yüzüne ve sırtındaki yaraya bakıyordum.
Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi?
Gözlerimi yarasından çekerek yüzüne doğrulttuğumda, en sonunda uykuya daldığını fark etmiştim. O küçük bir çocuk gibiydi.
Yarası tamamen kapandığında, elimi sırtından çekerek ayağa kalkım ve odasına giderek yatağındaki yastık ve yorganı aldım. Tekrar yanına döndüğümde ise, bir süre melekler gibi uyuyan Lucas'ın yüzüne bakarak gülümsemiștim.
O ne muazzam bir varlıktı böyle?
Yanına eğilerek derin bir nefes aldım ve çıplak omuzunda parmaklarımı gezdirdim. Aramızda garip bir bağ vardı. Onu iyileștiren şeyin ben olması, hala garip geliyordu.
Dudaklarımı omuzuna yaklaştırarak küçük bir öpücük kondurmuș, ve parmaklarımı üzerinden çekerek daha fazla üşümemesi için yorganı üzerine örtmüștüm.
Tanrım... Aynı zamanda hem seksi hem de şirin olmayı nasıl başarıyordu cidden?
Getirdiğim yastığı dikkatle başının altına yerleştirdikten sonra, montumu çıkardım ve kenara bıraktım. Böyle uyumamız sorun olur muydu ki?
Utancımı yenerek yorganını açmıș ve ben de yanına uzanmıştım. Hala sıcacıktı ve tenine bahar kokusu sinmişti. Daha sonra ona göre oldukça kısa olan kollarımı çıplak bedenine sarmıș ve kendimi onun kokusunda boğmuștum.
Gül ve içinde barındırdığı bu huzur dolu koku beni öyle cezbediyordu ki...
"Canın yanıyor mu?"
Duyduğum ses ile başımı Lucas'ın göğsünden kaldırmış ve yüzüne bakmıştım.
"Hayır, çok iyiyim. Bak."
Beline sarmış olduğum elimi ondan çekerek avucumu açtım ve gülümseyerek ona gösterdim. Bunu yaparken, oluşan yara hala sızlamaya devam ediyordu.
Bu halimle Lucas, uzun parmaklarıyla elimi sarmış ve avucumun içini dudaklarıyla bulușturmuștu. Kalp atışlarımız birbirleriyle uyum sağladığında, karanlık salonda birbirimize sarılmayı sürdürmüștük. Ve en sonunda Lucas saçlarımla oynarken, kolları arasında uykuya dalmıștım.
Taemin dinleyin.🌹