Beni belimden tutup kendine doğru çekti. Dudaklarımızın arasında milimler vardı ama geçirdiğimiz günlerin üstüne sanki dudaklarımızın kavuşmasına engel bir ömür vardı. 'Lal.' Her zaman yaptığı gibi naif sesiyle kulağıma fısıldadı. İlk andan beri adımı dudaklarının arasından çıkan o kutsal tınıyla işitmek bedenimin her bir zerresini çıldırtıyordu. Ait olduğum yerde hissediyordum oysa ruhumun en derinlerinde bir ses bu aitliğin uzun süremeyeceğini söylüyordu. Bu ilk yakınlaşmamız olmayacaktı ama ilk birlikteliğimiz büyük bir sonun başlangıcıydı. Zihnimin her bir köşesini okuyabiliyor, beni hissediyordu. Bunu dudaklarını dudaklarımın üstüne koyarak belli etti. Dudaklarına kavuşmanın hazzıyla içimi bir alev kapladı. Bu adam beni öldürüyordu ama nefes alabilmemin en büyük sebebi de oydu. Dudakları açlıkla benimle bütünleşirken nefes alabilmek adına kafamı azcık geriye çektim ama üzerimde hissettiğim ağırlığı bu anı daha da zorlaştırıyordu. Dayanamadım. Kendimi tutuma ihtiyacı bile hissetmedim. Tüm benliğimle, ruhumun ve bedenimin tüm çıplaklığı ile karşısındaydım. Boğuk boğuk çıkan düzensiz nefeslerim arasında inledim. 'Akel, lütfen.'