-insanatbahcesi-

Ayrılık ne biliyor musun?
          	Ne araya yolların girmesi
          	Ne kapanan kapılar
          	Ne yıldız kayması gecede, ne güz
          	Ne ceplerde tren tarifesi
          	Ne de turna katarı gökte
          	İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
          	İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini
          	Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine
          	Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken
          	Duvarlara dalıp dalıp gitmesi
          	Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık
          	Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek
          	Birdenbire büyümesi gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun
          	İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi
          	Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde
          	Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin
          	Parmaklarını sözüne pınar edememek
          	Uzaklarda bir adamın üşümesi; bir kadın dağlara daldıkça
          	Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan
          	Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun
          	Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması
          	Ayrılık; yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme
          	Yalnızca gölge vermesi ağaçların
          	İyiliğin küfre dönmesi ayrılık
          	Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya
          	Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş
          	İki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı
          	Hüznün arması, süren korkusu inceliğin
          	Ayrılık, o küçük ölüm; usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan

kitapkirdr

@ -insanatbahcesi-  bu sözlere kalp dayanır mı bee
Reply

-insanatbahcesi-

Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
          	  Tenin tenime bu kadar sinmişken
          	  Ömrüm azala azala akarken önümde
          	  Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken
          	  Senin korkularını
          	  Benim inceliğimi doldurup yüreğime
          	  Bıraktığın boşluğu yonta yonta
          	  Binlerce heykelini yapacağım
Reply

-insanatbahcesi-

Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını?
          	  Bir yaprak düşmesi kadar ancak acısı ve ağırlığı olduğunu
          	  Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını
          	  Boşluğa bir boşluk katmadığını
          	  Kar yağdırmadığını yaz ortasında
          	  Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı
          	  Ben bulutları gösterirken "Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna"
          	  Yanıt aramanla halkalanmış
          	  Aşkın şarabının ağzını açtım, yâr yüzünden içti murt bende kaldı
          	  Türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş
          	  Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını kenara itip
          	  "Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?" dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan
Reply

-insanatbahcesi-

Ayrılık ne biliyor musun?
          Ne araya yolların girmesi
          Ne kapanan kapılar
          Ne yıldız kayması gecede, ne güz
          Ne ceplerde tren tarifesi
          Ne de turna katarı gökte
          İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
          İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini
          Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine
          Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken
          Duvarlara dalıp dalıp gitmesi
          Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık
          Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek
          Birdenbire büyümesi gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun
          İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi
          Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde
          Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin
          Parmaklarını sözüne pınar edememek
          Uzaklarda bir adamın üşümesi; bir kadın dağlara daldıkça
          Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan
          Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun
          Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması
          Ayrılık; yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme
          Yalnızca gölge vermesi ağaçların
          İyiliğin küfre dönmesi ayrılık
          Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya
          Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş
          İki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı
          Hüznün arması, süren korkusu inceliğin
          Ayrılık, o küçük ölüm; usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan

kitapkirdr

@ -insanatbahcesi-  bu sözlere kalp dayanır mı bee
Reply

-insanatbahcesi-

Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
            Tenin tenime bu kadar sinmişken
            Ömrüm azala azala akarken önümde
            Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken
            Senin korkularını
            Benim inceliğimi doldurup yüreğime
            Bıraktığın boşluğu yonta yonta
            Binlerce heykelini yapacağım
Reply

-insanatbahcesi-

Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını?
            Bir yaprak düşmesi kadar ancak acısı ve ağırlığı olduğunu
            Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını
            Boşluğa bir boşluk katmadığını
            Kar yağdırmadığını yaz ortasında
            Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı
            Ben bulutları gösterirken "Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna"
            Yanıt aramanla halkalanmış
            Aşkın şarabının ağzını açtım, yâr yüzünden içti murt bende kaldı
            Türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş
            Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını kenara itip
            "Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?" dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan
Reply

-insanatbahcesi-

Boşver ikimizin olsun her bi saniye
          Gerek yok ki başka kimseye
          Dinmeyen sevgim aksine
          Çoğalır her günümde

-uykulupanter_

@-insanatbahcesi- "Sen ölemezsin zaten"
             "Nedenmiş o?"
             "Çünkü ölmek için fazla ölüsün"
Reply

-insanatbahcesi-

70'lerde olsak bir sürü plak alırdım sana, 80'lerde olsak açık hava sinemasına götürür, izledikten sonra muhallebi ısmarlardım sana. 90'larda olsak mahallenin bütün güzel misketlerini kazanır dökerdim avuçlarına, 21. Yüzyılda nasıl sevilir inan ki bilmiyorum, içim ısınmadı bu yüzyıla bağışla..

-mavera

Güzell ve bi o kadar da haklıı
Reply

birkisgunu-

Bu söz üzerine intihar etmeye gidiyorum 
Reply

-insanatbahcesi-

Bu yüzyıl seninle güzeldi sensizken özel oldu '
Reply

-insanatbahcesi-

Duygusuz bir adamım artık ben iflah olmam hiçbir sevgiden.
          Ne tadım var ne tuzum...
          İçimden silemediğim bir kadın
          İçinden geçemediğim bir kadın var...
          Yorgun düşüncelerimin adı yok artık
          Yüreğimin köşe başında intihar etti duygularım.
          Sevmenin buruk bir tebeesümü var sadece dudaklarımda.
          Simsiyah bir gecede aydınlık bir sevdayı kaldırıp attım çöpe!
          Gün artık doğmuyor bana..
          Bedenim kabul etmiyor bu ihaneti.
          Geçip gidiyor da zaman
          Yok olmuş bir ben kalıyorum geride...
          Tellafuzu olmayan bir kederin
          Her gün daha derinine iniyorum.
          Azaldıkça azalıyorum yittikçe daha da yitiyorum..
          Baba olmaya çalıştığım kızım...
          Aç kalıpta doyurduğum kızım...
          Gidipte varamadığım kızım...
          Hangi adama yasladın şimdi sırtını burda koca bir dağ dururken?
          Ah kahve dutum...
          Ne güzel yanlışsın sen
          Adım adım ölümsün
          Adım adım intihar...

Asenajenlis

@ -insanatbahcesi-  bu sözlere kalp dayanmaz 
Reply

CerenNurztrkmen

@ -insanatbahcesi-  çok güzel yazmışın 
Reply

galibapizza

fazla güzel
Reply