-insanatbahcesi-
Link to CommentCode of ConductWattpad Safety Portal
Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi Ne kapanan kapılar Ne yıldız kayması gecede, ne güz Ne ceplerde tren tarifesi Ne de turna katarı gökte İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken Duvarlara dalıp dalıp gitmesi Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek Birdenbire büyümesi gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin Parmaklarını sözüne pınar edememek Uzaklarda bir adamın üşümesi; bir kadın dağlara daldıkça Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması Ayrılık; yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme Yalnızca gölge vermesi ağaçların İyiliğin küfre dönmesi ayrılık Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş İki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı Hüznün arması, süren korkusu inceliğin Ayrılık, o küçük ölüm; usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan
-insanatbahcesi-
Ne yapacağımı sanıyorsun ki? Tenin tenime bu kadar sinmişken Ömrüm azala azala akarken önümde Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken Senin korkularını Benim inceliğimi doldurup yüreğime Bıraktığın boşluğu yonta yonta Binlerce heykelini yapacağım
•
Reply
-insanatbahcesi-
Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını? Bir yaprak düşmesi kadar ancak acısı ve ağırlığı olduğunu Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını Boşluğa bir boşluk katmadığını Kar yağdırmadığını yaz ortasında Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı Ben bulutları gösterirken "Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna" Yanıt aramanla halkalanmış Aşkın şarabının ağzını açtım, yâr yüzünden içti murt bende kaldı Türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını kenara itip "Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?" dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan
•
Reply
KafaDar_girl
Gt ?
-insanatbahcesi-
Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi Ne kapanan kapılar Ne yıldız kayması gecede, ne güz Ne ceplerde tren tarifesi Ne de turna katarı gökte İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken Duvarlara dalıp dalıp gitmesi Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek Birdenbire büyümesi gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin Parmaklarını sözüne pınar edememek Uzaklarda bir adamın üşümesi; bir kadın dağlara daldıkça Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması Ayrılık; yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme Yalnızca gölge vermesi ağaçların İyiliğin küfre dönmesi ayrılık Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş İki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı Hüznün arması, süren korkusu inceliğin Ayrılık, o küçük ölüm; usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan
-insanatbahcesi-
Ne yapacağımı sanıyorsun ki? Tenin tenime bu kadar sinmişken Ömrüm azala azala akarken önümde Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken Senin korkularını Benim inceliğimi doldurup yüreğime Bıraktığın boşluğu yonta yonta Binlerce heykelini yapacağım
•
Reply
-insanatbahcesi-
Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını? Bir yaprak düşmesi kadar ancak acısı ve ağırlığı olduğunu Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını Boşluğa bir boşluk katmadığını Kar yağdırmadığını yaz ortasında Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı Ben bulutları gösterirken "Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna" Yanıt aramanla halkalanmış Aşkın şarabının ağzını açtım, yâr yüzünden içti murt bende kaldı Türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını kenara itip "Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?" dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan
•
Reply
-insanatbahcesi-
Boşver ikimizin olsun her bi saniye Gerek yok ki başka kimseye Dinmeyen sevgim aksine Çoğalır her günümde
-uykulupanter_
@-insanatbahcesi- "Sen ölemezsin zaten" "Nedenmiş o?" "Çünkü ölmek için fazla ölüsün"
•
Reply
-insanatbahcesi-
70'lerde olsak bir sürü plak alırdım sana, 80'lerde olsak açık hava sinemasına götürür, izledikten sonra muhallebi ısmarlardım sana. 90'larda olsak mahallenin bütün güzel misketlerini kazanır dökerdim avuçlarına, 21. Yüzyılda nasıl sevilir inan ki bilmiyorum, içim ısınmadı bu yüzyıla bağışla..
-insanatbahcesi-
Duygusuz bir adamım artık ben iflah olmam hiçbir sevgiden. Ne tadım var ne tuzum... İçimden silemediğim bir kadın İçinden geçemediğim bir kadın var... Yorgun düşüncelerimin adı yok artık Yüreğimin köşe başında intihar etti duygularım. Sevmenin buruk bir tebeesümü var sadece dudaklarımda. Simsiyah bir gecede aydınlık bir sevdayı kaldırıp attım çöpe! Gün artık doğmuyor bana.. Bedenim kabul etmiyor bu ihaneti. Geçip gidiyor da zaman Yok olmuş bir ben kalıyorum geride... Tellafuzu olmayan bir kederin Her gün daha derinine iniyorum. Azaldıkça azalıyorum yittikçe daha da yitiyorum.. Baba olmaya çalıştığım kızım... Aç kalıpta doyurduğum kızım... Gidipte varamadığım kızım... Hangi adama yasladın şimdi sırtını burda koca bir dağ dururken? Ah kahve dutum... Ne güzel yanlışsın sen Adım adım ölümsün Adım adım intihar...