Lanet Olası Werner Da Kim?

92 11 17
                                    

Tekrar söylüyorum, hikaye orijinal olarak BushyHairyBeaver 'ın. Bana sadece çevirmem için izin verdi. 

Thank you, BushyHairyBeaver for your permission to translate this story into Turkish. I hope I made a good job. Love, KnowItAllPOTTER 

Yorumlara açığım, lütfen yorum yapmaktan çekinmeyin.

***


Genç adam küçük ama ferah dairenin kapısını açtığında yüzünde bir gülümseme belirdi. Anahtarlarını asıp paltosunu vestiyere gelişigüzel koydu ve tıpkı daire gibi küçük ama tertemiz mutfağa adımını attı. Ama aradığı kişi orada değildi. Salondan içeri baktığında da göremedi aradığını. Kaşlarını çatıp çalışma odasına da bakıp aradığını üçüncü kez bulamadığında iyiden iyiye endişelendi, çünkü Hermione Malfoy'un bu saatte(saat beş buçuktu)yatması Profesör Dumbledore'un Slytherin'e ekstra puan vermesi kadar imkansızdı.

 Yatak odasına yaklaştıkça kendini daha da korkar ama bir o kadar da cesur buldu. Yavaşça odanın açık kapısından içeri adım attı, yatak boştu. Birden sol tarafındaki, karısının kitap okumak için aldığı koltuktan bir hıçkırık sesi ulaştı kulaklarına. Sese doğru döndüğünde karısının adını fısıldadı "Hermione..." Kadın ağlıyor muydu, yoksa ona mı öyle geliyordu? "Hermione, " diye tekrar etti.

 Kadın başını kaldırdığında kıpkırmızı gözlerine, şişmiş suratına ve gözyaşı izlerine bakarken nefesi kesildi. Bakmaya dahi kıyamadığı, kendinden bile sakındığı karısı neden böyle ağlıyordu? Kim ağlatmıştı Hermione'sini? 

Yanına oturup sarıldı hemen. Saçlarını okşamaya başladığında kadın ona daha sıkı sarıldı, ağlaması şiddetlendi. Draco ise ne yapacağını bilemiyordu. Tek yapabildiği saçlarını okşayıp koklamaktı. Sonunda karmakarışık beyni anlamlı bir cümle oluşturduğunda fısıldadı. 

"Hermione, ne oldu? Neden ağlıyorsun?" Hermione hala cevap vermiyordu. Gözyaşı akmayan gözleri kapanmış, suratı ızdırapla buruşmuştu. "Hermione bana sadece seni kimin üzdüğünü söyle, sana yemin ederim, bunu yaptığına pişman olacak." 

Öyle ya, bu dünyada bir Malfoy'u kimse bu kadar hafife alamazdı ve eğer alırsa da bedelini öderdi. Bu güne kadar babasını örnek aldığı tek şey annesine gösterdiği saygı ve sevgiydi. Gerçekten de Lucius Malfoy karısını asla üzmezdi. Draco'nun yanında asla belli etmeseler de birbirlerine derin bir sevgi ve saygıyla bağlılardı ve genç adam da onları izleyerek büyümüştü. Bugüne kadar tıpkı babası gibi Hermione'yi kendinden bile sakınıp üzülmemesini istemişti. 

Sonunda genç kadından bir fısıltı duydu. "Werner..." diyordu karısı. O da kimdi diye düşünmeye başladı. Bakanlıkta öyle biri yoktu, Ölüm Yiyen de yoktu, o zaman kimdi bu Werner? 

"Hermione, Werner de kim?" Hermione ona mümkünmüş gibi daha da sarıldı. "Draco, Werner... O... o öldü." Draco artık hiçbir şeyi anlayamıyordu. 

Sonra birden Hermione kucağına bir kitap koydu. Kitabın açık sayfasını gösterdi. Draco bir tehdit ya da mektup gibi bir şey bekliyordu kitabın sayfasına şifrelenmiş olan belki de... Ama öyle bir şey yoktu. Gözlerini karısının gözlerine anlamamış olduğunu belli ederek baktı. Bu sefer Hermione kitaptaki paragrafı gösterdi. Okudu.

 Bitirdiğinde vücudundaki neredeyse her kasın gerilmiş olduğunun ve şimdi de gevşemeye başladığını yeni yeni fark ediyordu. Karısını tehdit eden ya da üzen biri falan yoktu.

 Hermione Malfoy evinde oturmuş elindeki kitabın karakterlerinden birinin ölümüne hüngür hüngür ağlıyordu. Tekrardan sıkı sıkı sarıldı. "Çok üzüldüm, hayatım." dedi. Çenesini karısının portakal çiçeği kokan saçlarına koyduğunda dudaklarında bir tebessüm vardı. 

Evet, eğer Hermione Malfoy'la yaşıyorsanız... Eh, pek kolay değildi... Az önce olduğu gibi bir kitap karakterinin öldüğünü öğrenene kadar aklınıza binbir türlü şey geliyordu. 

Ama Draco Malfoy son nefesine kadar Hermione Malfoy'la yaşamaya kararlıydı.

***

Tekrar söylüyorum, hikaye orijinal olarak BushyHairyBeaver 'ın. Ben sadece çevirdim. Umarım beğenmişsinizdir.

Lanet Olası Werner da Kim?Where stories live. Discover now