birinci bölüm

74 18 5
                                    

Kahverengi, şehirdeki hâkimiyetini kurmaya başlamıştı.

Eylül ayının üçüncü haftasında yazdan kalan sıcak havaya çoktan veda ettiğimizi anlamıştım. Hava tatsız bir şekilde birden soğumuştu, üzerimdeki kapüşonlu hırka ısınmam için yeterli değildi. Okuldan ayrılmadan önce terim soğusun diye beklemiştim çünkü dışarıdaki havayla yüzleşince bir de üşüyüp hasta olmak istemiyordum ama sanırım bugün, her okul sonrası yaptığım gibi kapatılmış spor salonuna gidip basketbol oynamamalıydım. Hayır, bu pek de iyi bir fikir değildi. Şimdi düşündüğümden de çok üşüyordum, kapüşonumu başıma geçirdim. Neyse ki havanın erkenden karardığı o zamanlarda değildik, okuldan hava kararırken ayrılmak pek de hoş bir düşünce değildi, her ne kadar bu saate kadar kendi isteğimle kalsam da her şeyin bir sınırı vardı.

Evimle okul arası yakın olduğu için çoğu zaman yürümeyi tercih ediyordum, yürümek iyi geliyordu. Düşünmek için daha fazla zamanım da oluyordu hem. Neyi düşündüğüm önemli değildi, zaten pek çok kez aynı şeyi düşünürdüm, aynı kişiyi... Fakat bu kez aklımda başka biri vardı.

Hani klişe bir söz vardır, hepiniz bilirsiniz. Çoğu filmin veya kitabın başlama sebebidir hatta, ya da kırılma noktası olabilir tam emin değilim. Her neyse, ne diyorlardı? Bir gecede hayatım değişti. Bu cümle artık bana da aitti, altına imzamı koyabilirdim. Nasıl oldu bilmiyorum ama oldu işte, bir kız girdi hayatıma -ya da uzun süredir vardı ama kendini yeni belli etti?- benden bir şiir okumamı istedi. Deliceydi! Her zaman yaptığım yayınlarımdan birindeydim ve onun dışında kimse beni dinlemiyordu, bu isteğini geri çevirmek istemedim. Basit bir istek gibi duruyordu, benim için. Onun içinse önemli olmalıydı, onu kırmak istemedim. Şiiri okudum. Normalde bir saat kadar süren yayınlarım o gün yarım saat bile sürmedi ve şiiri okuduğum gibi kapattım. Bundan sonra nasıl devam edebilirdim bilmiyordum çünkü. Zaten en başından ne yapacağını bilemez bir hâlde başlamıştım yayına, bir nevi okyanusta kayıp bir sandaldım. Beni yönlendirmesine izin verdim, onunla konuştum, çok da farklı olmadığımızı anladım ve onun için şiiri okudum. Yine de kendimi iyi hissetmiyordum, ona minnettardım ama bir burukluk vardı. Onu gerçekten üzmüş olduğumu düşünüyordum. Karşılık bulamadığı çocuk ben değildim ama...

Nerelere gittim böyle? Hayatımı değiştiren kısım bu değildi elbet ya da öyleydi. Her zamanki gibi yayının kaydını paylaşmıştım ve bir şekilde sadece şiiri okuduğum kısım internet ortamında viral olmuş, herkes benim sesimi paylaşıyor. Bu milletin şiire bu kadar değer verdiğini bilmezdim, meğer şiir dinlemeyi ne kadar çok seviyorlarmış. Evet, biraz bıkkınım. Yaşıtlarımdan böyle tepkiler alacağımı hiç düşünmemiştim. Ama söz konusu şiirdi. Şiir kimseye zarar vermezdi, şiir değiştirir ve geliştirirdi. Hayır, çok fazla şiir okuyan bir insan değildim, hatta on şair adı bile sayamam ama şiirin güzelliği için bir kitap yazmaya hazırım.

İşte böyle, hayatım bir şiirle değişti, hayatımı değiştiren şiiri nickname olarak kullanan bir kız birden hayatıma girdi ve garip bir şekilde aklımda o vardı. Umarım şiiri okuduğuma çok memnun olmuştur ve umarım her zaman dinleyicim olmama devam ederdi. Onsuz artık yayın yapabileceğimi düşünmüyordum çünkü. Takipçi sayım her saat daha çok artıyordu, eski yayın kayıtlarımın yeniden oynatılma sayısı artıyordu ve bu beni o okyanusa geri yolluyordu. Bunca zaman sadece sesimle anonim olmayı başarabilmemin sebebi az kişiye hitap ediyor oluşumdu, şimdi beni ne bekliyordu? Koca bir okyanus.

Yoongi, dedim kendime; sen yüzmeyi sevmezsin ama kıyıya ulaşacak gayret sende hep vardır.

Cebimdeki telefon titredi, annem önce bir liste hazırlamış, kartıma da bir miktar para yollamıştı. Eve gitmeden markete uğramamı istiyordu. Başımı kaldırıp görünürde bir market var mı diye baktım. Şanslıydım ki az uzakta bir marketin tabelasını görebiliyordum. Daha önce uğradığım bir market değildi, biraz da büyük görünüyordu içerisi. Zaten üşüdüğüm için içine girmek için vakit kaybetmedim. Bir yandan elimdeki listeyi kontrol ediyor bir yandan da reyonlara bakıyordum. Daha önce girmediğiniz bir markete girmenizin laneti budur işte, neyin nerede olduğunu bilmeden içeride çokça vakit kaybetmek.

annabel lee | yoonminWhere stories live. Discover now