Önsöz

118 15 20
                                    


27.08.2023

İlk sonbaharını yaşarken insan, tekrar çiçek açacağını bilemeden yaprak döker. Geri gelmeyeceğinden korktuğu renklerin yasını tutar. Bazen dökülmüş yapraklarına sımsıkı sarılır, bazen de karamsarlıkla ileriye bakar.

Devam etmeye çalışır. Sabah olmak bilmez, günler bir türlü geçmez. Ve çevresindeki herkes içeride bir yerlerde bir zamanlar tanıdıkları kişiyi aradıkça, ne diyeceğini bilemez. Oradadır, ama değildir. Eski patikalar artık hiçbir yere çıkmaz ve yeni bir yol çizmek imkansız gibi gelir.

Hepsinin değişimin bir parçası olduğunu anlamaz. 

Bazen iyileşebilmek için tüm yapraklarını dökmek gerekir. Çatlakları fark edebilmek için tüm suyun dışarı sızması ve kupkuru kalmak gerekir. En büyük korkularınla yüzleşmek, ve bazen yapayalnız kalmak gerekir.

Canını yakan yapraklarını dökmek değil. Seni sen yapanın onlar olduğunu sanmak. Serbest bırakana kadar özgür kalamazsın. Böylece kendinle yüzleşirsin. Böylece kuru dallarına sarılıp ağlarsın. Yıllarca şefkatle tutmadığın her an için. Görülmekten korkup saklandığın her an için.

Zaman ver kendine. Bu sayede ilkbahar geldiğinde, bir bütün olacaksın. İlkbahar geldiğinde, kendin olacaksın. İlkbahar geldiğinde, artık yaprak dökmekten korkmayacaksın. Çırpınmayı bıraktığın zaman, yüzeye çıkacaksın. Belki gün gelir, sana öğrettiği her şey için sonbahara minnet duyarsın. 

İlk sonbaharın yeri insan için başkadır. Ellerinden kayıp giden her şeyi izlerken, bunun son olduğunu sanır. Oysa sadece başlangıçtır.


➳⎯⎯ও∞ও⎯⎯➳


Bu sayfanın sonuna kadar okumuş olan kişi, merhaba. İlk Sonbahar'ı bu temayla benim kadar kendini bağdaştıracak bir başkası olup olmadığını bilmeden yazıyorum. Ama bir ihtimal bu sayfada kendinden bir parça bulduysan, sana ulaştığıma sevindim.

İlk sonbahar duygusal iyileşme sürecinin iniş çıkışlarını anlatan bir şiir kitabı. Çoğumuz ilk sonbaharımızı ne olduğunu anlamadan yaşarız. Benim için öyleydi. Kimi insan ilkbahara geçmeyi bile beceremez ve ömrünü sonbahar yası tutarak geçirir.

Hayatım boyunca yokluğunu çektiğim her şeyin benden kaynaklandığını anlamam uzun zaman aldı. Çoğu insan hayatını kendini iyileştirecek, dertlerine deva olacak birini ya da bir şeyi arayarak geçiriyor. Sorumluluk almak yerine çevresini ya da çocukluk travmalarını suçluyor. Yaşadıklarımız bizim suçumuz olmasa da, kendimizi iyileştirmek bizim sorumluluğumuz. Ve insan mümkün olduğuna inandığı kadar kendini iyileştirebilir. Bunu başaramayacağına inananlar ömrünü aynı hataları yaparak, aynı döngünün içerisinde hapis olarak geçirir.

Düşünce şeklini değiştirmek problemi kabul etmekle başlar. Kimi insan ömrünü kendini bu probleme hissizleştirecek dikkat dağınıklıkları arayarak geçirir. Bunların bazısı belirgin bir şekilde zararlıdır. Yüzeysel ilişkiler, sigara/alkol/keyif verici madde kullanımı gibi. Kimisi çok da zararlı görünmez. Müzik, kitaplar, düşünmeye vakit ayıramayacağın kadar yoğun bir iş temposuna kendini kaptırmak vs. Oysa bunların hepsi dikkat dağınıklığı aracı olarak kullanıldığı zaman insanın gözüne bir perde çeker. Problemle karşı karşıya kalmak o kadar acı vericidir ki, bu kaçınma davranışları adeta bir yaşam stiline dönüşür.

Kabullenme aşaması zordur. Ve bu yüzden bu yanlış inançlar çoğu insanın hayatı boyunca bilinçaltında varlığını sürdürür.

'Sevilmeyi hak etmiyorum.' 'Asla yeterli olmayacağım.' 'Güvendiğim herkes bir gün beni incitecek.' ...

Sonbahar bu dikkat dağınıklıklarının bizden koparılması ile ilgili bir metafor. İşini kaybetmek, insanı inciten bir ayrılık, en yakın arkadaşını kaybetmek gibi tetikleyici bir nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Ses artık kesilmiştir. Artık problemle aramıza duvar çeken bir şey yoktur ve gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırız. Kimi zaman bu sesler baş edemeyeceğimiz raddeye gelir. Belki doğru olduğuna gerçekten inanmaya başlarız.

Eğer bu noktada sorunun özüne inmeye niyet edersek, yıllar boyu taşıdığımız yaraları fark edebiliriz. Sonunda ihtiyacımız olanı kendimize verebiliriz. Kendi kurtarıcımız olabiliriz.

Sonra ilkbahar gelir, yapraklar tekrardan çıkar. Yeni yollar buluruz, yeni dostluklar kurarız, bizi yapraklarımız yokken de sevecek birini buluruz. Ve bir gün ilk sonbahar, insanın hafif bir tebessümle hatırlayacağı bir anıya dönüşür.

İyileşmek kolay değil, ama hayat yokluktan hareketle yaşamak için çok kısa. Duygusal yokluğun çaresizliğiyle tutunduklarımız, bizi kupkuru bırakır. En güzeli varlıkla sevmektir. Korkuyla tutunmak değil, umutla uzanmak. 

Bu yüzden bu satırları yazıyorum. İlk sonbahar artık bana umutsuzluğu değil, yeni başlangıçları çağrıştırıyor. 

Bu satırları okuyan kişi, dilerim senin için de öyle olur.

Sevgilerle.

İlk SonbaharWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu