2.1

24.8K 1.4K 162
                                    

Yeni bölümümüz geldiii

Hemen söyleyeyim yorumlarınızı gördüğüme çok mutluyum, hikaye ve karakterlerle ilgili görüşlerinizi benimle paylaşmaya devam edin lütfen

Bölümü de yıldızlamayı unutmayalım olur mu <3

Herkese keyifli okumalar diliyorum

~~~

Kaşlarım çatıldı. Bacağı değil de ayağıdır diye düşünmüştüm. Ciddi bir şey miydi?

"Mutfağa giderken gördüm, hafif aksıyor gibiydin. Sakatladın mı?"

Gözlerini kapatıp büyük bir nefes verdi. İçinde bulunduğu durum onu fazlasıyla rahatsız ediyor gibiydi. Ancak anlayamıyordum. Benden çekineceği hiçbir şey yoktu. Mükemmeli geçtim, normale yakın biri bile sayılmazdım.

"Sanırım göstererek ilerlemek daha mantıklı."

Sırtına uzanarak üzerindeki siyah tişörtü bir çırpıda çekip çıkardı. Bütün o koca bedeni oluşturan kaslarını gözler önüne serdi aniden. Tişörtü koltuğun arka tarafına bıraktığında, başını eğerek bana bakmam gereken yerleri gösteriyordu. Vücuduna inen bakışlarım o an dört bir yanını istila etmiş yara izleriyle tanıştı. Gerçi bunlara yara denir miydi? Oyuklar, yarıklar, kesikler ve yer yer yanık izleri vardı. Her biri bir haritayı işler gibi bölge bölge işaretlemişti onu. Özellikle sol omzu paramparça olup tekrar birleşmiş yapboz parçalarını andırıyordu.

"Ne oldu sana böyle?" Elim kontrolüm dışında, varlığından, belki yaşadığından emin olmak istercesine ona uzandı. Fakat dokunmama izin vermeyerek uzaklaştırdı.

"Henüz bitmedi." Kafasını kaldırıp yüzüme bakmadığından dolan gözlerimi göremiyordu. Bundan istifade ederek yaşları engellemek istedim. Fakat o, gri eşofman altını yukarı sıyırıp sol bacağını açığa çıkardığında her bir gözyaşı yanaklarımda kendine yol bulmuştu.

Dizinden itibaren başlayan protez bacağı gözlerimin önündeydi ve ben sessiz ağlayışım dışında nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Ona ne olmuştu? Başına ne gelmişti böyle? Bütün bir bedende bu hasara yol açacak ne vardı?

"Benim pencerem bu Hale." Sonunda konuşmamı teşvik etmek ister gibi ilk adımı atarak sesini çıkarttığında, ben de zar zor nefeslenebildim.

"Bu nasıl oldu?" Dedim duygusuz bir tonda. Nedenini bilemediğim bir öfke kanımda geziyordu.

"İki sene kadar önce üsteğmeni olduğum sınır karakoluna havan saldırısı oldu. Bacağım ve omzum oradan kalma. Diğerleri farklı operasyonlardan." Sıkıntılı bir nefes eşliğinde elini ensesine götürerek ovaladı. Hala daha yüzüme bakmıyordu.

"Sana bunları gösteriyorum ki bil. Uzak durmasını istediğin çocuğun karşısına benimle çıkarsan onun umurunda bile olmam. Benden daha iyi olduğunu düşündüğü için senden vazgeçmez ve bir gün ona geleceğini bilir. Bir işe yaramam yani."

Yanaklarımın ıslaklığını ellerimin tersiyle sertçe sildim. Göğsümün içine yerleşen bu yeni öfkenin hıncını kendimden çıkarmaya ve biraz da olsa rahatlamaya çalışmaktı amacım. Bir işe yaramazmış, ondan daha iyiymiş. Kendi için sarf ettiği sözleri ben daha kendime yediremiyordum.

"Geri zekalı," ağlamış olmak sesimin iyice içime kaçmasına sebep olmuştu.

"Ne?" En sonunda kafasını kaldırıp yüzüme baktığında, kaşlarımı çatmaktan başım ağrıyacak durumdaydı.

"Geri zekalısın diyorum." Burnumdan kaçmakta olan sümüğü son dakika içime çektim.

"Geri zekalıyım?" Anlamaya çalışır gibi yeşil harelerini kırpıştırdı.

"Evet," diyerek boğazımdaki acıyan kısmı yutkundum. "Geri zekalı sevgilim." Sözlerimin sonunda suratımın kıpkırmızı olduğuna emindim. Ama neyse ki o benden daha çok kızarıp bozarıyordu da fark edilmiyordum. Alışacaktı bir şekilde bu hitaba.

Şaşkın bakışlar ve ne yapacağını bilemez hareketlerle arkasından tişörtü alıp başından geçirerek tekrar giydi. Yaralarını görmek, tek tek incelemek, insana aynı yerde aynı acıları yaşatıyordu. Göğsündeki yaraya baktıkça göğsüm sızlıyor. Kollarını gördükçe kollarım acıyla kıvranıyordu.

Aynaya baktığında ne görüyordu bilmiyordum. Çirkin mi görüyordu kendini? Kusurlu mu? Yaralarına baktıkça canı tekrardan acıyor muydu? "Benden daha iyi olduğu için" demişti. Evet, cidden kendinin farkında olmayan bir geri zekalıydı. Onu o yapan tüm parçalarıyla göz kamaştırdığının farkında değildi. Bir sanatçının elinden çıkmışçasına, her detayıyla uğraşılmış duran bedeninden kimse daha iyi olamazdı.

"Özür dilerim," fısıldayışımla eşofmanını indiren elleri dondu birkaç saniye. Ardından bacağını kapattığından iyice emin olarak dikleşti ve yeniden oturur pozisyona gelerek gözlerini üzerime dikti.

"Neden özür diliyorsun?"

"Sana Çirkin dediğim için."

Konuşmamın sonunda bir süre boş boş suratıma baktı. Çok alınmıştı belli ki. Dilimin başıma açtığı sorunlar sonum olacaktı. Öyle kuru özürle geçiştirilir miydi bu. Bak şimdi de dudaklarını dişliyor. Ağlayacak mı? Ağlarsa ben daha da kendimi tutamam salya sümük yerlere yata-.

Bir anda gülmeye başlamasıyla olduğum yerde sıçradım. Ne oluyordu be. Pişmanlıktan önce kalpten götürecekti beni. Bir de öyle içten gülüyordu ki mest ediyordu insanı. Kızayım, cırlayayım istiyordum korkuttuğu için ama hepsini yalan etmişti. Sebebi önemli değildi, bu gülüşü bölmek büyük günahtı.

Gülüşü göz kenarlarını ıslatıp dudaklarında tatlı bir tebessümü iz bıraktığında, yine bana verdi bütün dikkatini. Öyle ki insanın içine içine bakıyordu. Bir bakıyor bin görüyor gibiydi. Büyü mü yapıyordu?

"Sakın," dedi tehditvari bir tonda. Gerçi gözleri hala gülerken ne kadar tesiri oldu üzerimde tartışılırdı.

"Sakın ne?"

"Bana Çirkin demekten vazgeçme sakın." Koltukta ne ara bu kadar yakınlaşmıştık bilemesem de pek şikayetçi değildim. Gözleri bu açıdan güzel manzara sunuyordu.

"Neden?"

Eli yanağıma uzanıp kuruyan ıslaklığın açtığı yolu baş parmağıyla okşadı.

"Çünkü bir tek o zaman sen, benim Güzel'im olabilirsin."

~~~

Uzak'a Yakın | TextingWo Geschichten leben. Entdecke jetzt