GİRİŞ

21 5 4
                                    

Selamlar, ben Aysle. Açıkçası bu hikayeyi yayınladığıma bende hâlâ inanamıyorum diyebilirim. Bu benim yayınlayacağım ikinci eserim olacak ki ilk eserim bir fan fiction idi. Arkadaşlarım yazdığım şeyleri insanlarla paylaşmamın bana daha iyi deneyimler kazandıracağını söylediler. Bunun benim için sorun olmayacağına karar verdim ve denemek istedim.

Umarım hikaye hoşunuza gider, bu bir giriş bölümüdür. Ayrıca sizi fazla tuttuğum için özür diler ve iyi okumalar dilerim! 

"Bilinmeyen Maskeli."

İyiler kazanmaya kötüler de kaybetmeye mahkum değillerdir, yazarlar onların kaderlerini böyle yazmış, onlara bunu layık görmüşlerdir. Bu kabullenilmek istenmeyen bir gerçektir. İnsanlar, kahramanların mutlu sonunu okumaya devam etmek isteyebilirler fakat şimdiden söylemeliyim ki bu romanda ilk önce kahramanlar yara aldılar. Onların zaafları kötülerin oyuncağı oldu, sevinçleri üzüntülere, kahkahaları çığlıklara dönüştü ve nefesleri soldu.

Gerçekler acıydı, onların yetiştirdiği yüzler ise acımasız. Sandalyemde oturmuş duvara zincirlenmiş adamı inceliyordum. Şakaklarındaki ter, yüzüne aldığı darbelerden dolayı yarasındaki kanıyla karışmış, beyaz gömleği kanına bulanmış ve yırtılmıştı. Viskimden bir yudum aldım, bu aptal insanlar kafamı ağrıtıyordu ve benim aptallara karşı tahammülüm olduğu söylenemezdi. "Senin bana ihanet ettiğini bilmediğimi mi sandın?" Yüzüme alaycı bir gülümseme yerleşti. "Sana kızmıyorum, sonuçta doğanın bir dengesi var değil mi? Ama zeki kişilerin son zamanlarda nesli tehlikede olarak anılmasından da korkmuyorum değil, değersiz Antonin. Neyse ki sen bu kategoriye dahil değilsin."

Viski bardağını cam sehpaya bırakıp sandalyemden kalktım ve acınası halde olan adama doğru adım atmaya başladım. "Oyun bitti, kazanan ve kaybeden belli. Sanırım bu işler masallardaki gibi olmuyormuş ha, Antonin?" Antonin'in önüne vardığımda dudaklarımdan küçük bir kıkırdama kaçtı. "Görünüşe göre sen bu hikayede basit bir yan karakterden ibaretmişsin." Eldivenimin altındaki soğuk parmaklarım Antonin'in yarasına değdiğinde vücudunun kasıldığını hissettim. Kendisi konuşmayı reddetse bile vücudu susmak istemiyor gibiydi. Onu bu hale getiren kişinin yüzünü göremeyecek olması ne yazıktı.

"Konuşacağım, efendim!" Halsiz çıkan sesi beni keyiflendirecek olan cümleyi en sonunda söylemeyi başarabilmişti. "Konuş." diyerek devam etmesi için kafamı salladım. Antonin derin bir nefes aldı. "Su," dedi. "Lütfen, efendim. Su istiyorum." Kafamı odanın karanlık köşesinde bulunan adamlarımdan birine döndürüp onaylar anlamda salladım.Komutu alan adam odayı terk etti, birkaç dakika içinde geri geldiğinde elinde su şişesi bulunuyordu. Antonin'e yaklaşan adam şişenin kapağını açtı ve Antonin'e içirmeye başladı.

"Pekala, konuş bakalım." Antonin kahverengi gözlerini şişeden ayırıp bana dikti. "Anlatacağım fakat beni affedin efendim, ben size ihanet etmek istemezdim!" Nefesimi bıkkınca dışarı verip ani bir hareketle Antonin'in göğsüne yumruk attım. Canı fazla yanmış olmalıydı ki bir feryat çıktı dudaklarından. Haklı olabilirdi çünkü hem yarasına vurmuştum hemde siyah eldivenimin üzeri keskin siyah maddelerle kaplıydı, pek belli olmuyorlardı. 

"İhanet ihanettir. Bana saçmalıklarından bahsetmeyi ve şart koşmayı kes yoksa senin o dilini keseceğim." diyerek gömleğinin yakasından sertçe çektim. Gözleri yaşlarla dolmuş, bana titreyen hareleriyle bakıyordu. Korkak adam. "Canım sıkılmaya başladı ve emin ol ben canımı sıkanın canını almakla yetinen biri hiçbir zaman olmadım, değersiz şey."  Benim sözlerim birkaç saniye içinde sessizliğe gömülürken Antonin'in acı dolu feryatları sessizliği bozdu ve karanlık onun ölümü oldu. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 04 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KARANLIĞIN ZAFERİWhere stories live. Discover now