29. Gizem(Tehlikeli Bilgi)

413 32 40
                                    

Uzun süre sonra tekrardan uyuyabilmek, farklı bir duyguydu. Sürekli tetikte olmam gerekmediği için aslında biraz rahatlamıştım. Sonraki sürecin nasıl ilerleyeceğini bilmemem ise beni geriyordu. Tüm bunların neden yaşandığına dair teoriler üretmeye çalışıp duruyordum. Neden sadece beni öldürüp işi kısa kesmediğini anlamıyordum. Buna defalarca kez fırsatı olmuştu. Sayamayacağım kadar fazla. Amacı eğer buysa beni çok kolay öldürebilmeliydi. Böyle ağır ilerlemesinin altında yatan çok daha karanlık bir neden olduğunu düşünmeden edemedim.

Başımı yastığımdan kaldırıp soluma bir bakış attığımda, Lovena'nın yerinde olmadığını gördüm. Ardından saate baktım. Dersin başlamasına 5 dakika kaldığını söylüyordu.

Kendimi yataktan dışarı fırlatarak dolaba doğru atıldım. Elime geçirdiğim kıyafetleri apar topar giyinerek yerde duran çantamı kaptım. Kendimi odadan dışarı attığımda, tişörtüm yamuk, saçlarım bir kuş yuvası gibi ve gözlerim şiş haldeydi. 12 saat kadar uyumuş olmalıydım. Tabii haftalardır uyku uyumadığım düşünülürse, uyanabilmiş olmam bile bir mucizeydi.

Tişörtümü çekiştirerek düzelttim. Ellerimle saçlarımı yatıştırmaya çalıştım, ama nafileydi. Onlara söz geçirmeyi bunca yıl öğrenememiştim, bu durum şu anda değişecek değildi. Adımlarımı hızlandırarak yatakhanenin kapısına doğru koştum. Ortak salonu aşarak kat büyüsüyle sınıfların koridoruna çıktım.

Duvarlar balo afişleriyle kaplıydı. Bu saçmalığa inanamıyordum. Henüz birkaç hafta önce birinin okulun sınırları içerisinde öldürüldüğünü öylece unutmamızı mı bekliyorlardı? Kimse bunun Bay Grount'un anısına saygısızlık olacağını düşünmüyor muydu?

Sınıfın önüne geldiğimde, kapı koluna uzanarak kapıyı açtım. İçeri adım attığımda birdenbire karşıma çıkan Elitsa'yla yüz yüze geldik. Gözlerini kaçırarak başını önüne eğdi. Bay Grount davasında bana iftira attığı günden beri beni görmezden geliyordu. Blazel sırasından kalkarak kasıla kasıla yürüdü ve yanımıza geldi. Kolunu Elitsa'nın omzuna attı. Göz dağı vermek istercesine bana dik dik baktı. Bu hareketini göz ardı ederek yanından geçtim.

Rena'nın yanındaki yerime oturdum.

"Sylvia'ya soralım!" dedi Rena o esnada. "Biz de tam, Higglepot'un ödevinden bahsediyorduk. Daniel çok kolay olduğunu söylüyor. Parker'la bense tüm gece bitirmek için uğraştık. Kime katılıyorsun, zordu değil mi?"

"Ne?" diyebildim sadece.

"Ödev," dedi Rena. "Sihirli Canlılar Bilimi. Bu ders."

"Olamaz." deyip elimi yüzüme vurdum. "Hayır, hayır, hayır."

"Unuttum deme sakın!" dedi Rena.

"Başka neden, üç kere hayır diyeyim? Tabi ki unuttum." dedim, yüzümü ellerimle kapayarak.

"Seni tanımak güzeldi," dedi Rena sırtımı sıvazlayarak.

"Dostum, Higglepot'un ödevini unutmak intihar demek," dedi Parker. "Herkes onun en kötü cezaları verdiğini bilir. Simon tek boynuzlulardan neden korkuyor sanıyorsun?"

"Ah, hadi Einstein." dedi Daniel alayla. "Sanki sen bir ödev manyağıymışsın gibi konuşma. Kim bir ejderhayı eğitme ödevini yapmadığı için kalçasına ateş üflenmişti?"

"Hiğğğğ." dedi Parker dehşete düşmüş bir şekilde. "Bu hata bir kez yapılır."

"Cidden çok değişik maceralarınız var değil mi?" dedim.

"Bir de Parker'ın goblinler tarafından çatallandığı hikayeyi dinle."

"Ne?" dedim gözlerim kocaman açılırken.

"GÖLGE" - Magic Serisi I ∞Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt