4.Bölüm: Her Yolun Bir Sonu Olmalı

149K 3.9K 3.4K
                                    

Selaaaam ❤️

Söyleyeceğim her şeyi bölüm sonu açıklamasına saklıyor sizi bölümle başbaşa bırakıyorum.

Medyadaki şarkımızı açmayı unutmayalım!

Keyifli okumalar ❤️

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalım lütfen ⭐️

*

4.BÖLÜM

HER YOLUN BİR SONU OLMALI

"Işığa ihtiyaç duyduğun her gün için bir yıldız karala gökyüzüne..."

***

"O bu dünyadan ayrılırken, benim hayatıma, başka hiçbir insana nasip olmayacak kadar canlı bir şekilde giriyordu. Bundan sonra onu daima yanımda bulacaktım."

İki saati aşkın sürenin ardından okumayı bitirdiğim kitabı kapattım. Ön kısmını çevirip kısa bir bakış atarken parmak uçlarım isminin üzerinde geziniyordu. Kürk Mantolu Madonna...

Dolan gözlerimden yaşların akmasına engel olmak için çabaladım. Bakışlarımı topraktan kaldırarak mezar taşına baktım.

Anıl'ın mermerin üzerinde yazan adına baktım. Doğum tarihine... En önemlisi yirmi iki yaşındaki genç bir adamın adının yanında yazması gereken en son şeye, ölüm tarihine baktım.

Film şeridi gibi gözlerimin önünde uçuşan geçmişimizin karşısında her zaman olduğu gibi yine kendi kendime yenik düşmüş ve ağlamaya başlamıştım.

Elimde tuttuğum kitabı omuz hizamda kaldırırken, " En son bu kitabı okuyordun. Hatırlıyorsun değil mi?" diye fısıldadım sanki yüksek sesle konuşursam sesim sivrilip etime saplanacakmış gibi hissettiğimden. "Sonunda ne olacağını merak ettiğini söyleyip duruyordun." Canı sıkkın olduğu zamanlar evde köşesine çekilip kitaplara gömülürdü. Öyle dalıp giderdi ki o hallerini hatırlayınca boğazımdan yükselen bir hıçkırık eşliğinde gülümsedim. "Her kitabın bambaşka bir dünya, bambaşka bir yolculuk olduğunu söylüyordun ya Anıl... Bu yolculuğunun yarım kalmasına gönlüm razı olmadı," diye itiraf edip sanki karşılık vermesini bekler gibi sustum.

"İnsana yattığı yerde bile rahat vermiyorsun be Umut, sus biraz, diye söyleniyor musun orada da?" Bu sorunun ardından kulağımda yankılanan Anıl'ın sesiyle ürperip etrafıma bakındım dehşet içinde. Sanki evdeydik ve salonda, koltukta uzanırken uyku mahmuru sesiyle bana seslenmişti.

Keşke.

Keşkelerimle bilenmiş bıçakları sırtlanıp oturduğum yerden kalktım. Hafifçe öksürerek boğazımı temizledikten sonra konuşmaya devam ettim.

"Kitabın sonunu sevdin mi?" diye gülümseyerek sordum ve cevap vermesi için yine zaman tanıdım ona. Hani uzansanız rahatlıkla elde edebileceğiniz şeylere bile imkânsız deyip duruyorsunuz ya, alın size gerçek bir imkânsızlık örneği... Hiçbir şey bir ölüden cevap gelmesini beklemek kadar imkânsız değildir.

Hafiften esen rüzgâr eşliğinde kollarımı göğsümün altında birleştirsem de yanaklarımı ıslatan gözyaşlarına rüzgârın çarpmasıyla ürperdim.

Güneşi Söndürmem Gerek (FİLM OLUYOR)Where stories live. Discover now