/ 2.BÖLÜM /

3.2K 273 140
                                    

Bu hayat ne kadar garip, insanı ne hale getiriyor. Bazılarını mutluluktan dört köşe yapıyor bazılarını ise hayat sınavında bırakıyor. Ben bu sınavı geçemedim dün. Daha fazla direnememiştim. Enişte diye bildiğim adamla bugün karı koca olmak için hazırlanıyordum. Ablam öleli tam kırk gün oldu ve kırk gündür her gece rüyalarıma giriyor ve her gece ölmeyi diliyorum ama ölmüyorum.

Deniz en büyük sınavımdı bence. Günlerdir yanına gitmek istiyordum ama gidemiyordum. Gözleri açılmaya başlamış, annemin dediğine göre herkese dikkatle bakıyormuş. Ne acı, görmek istediği kişiyi göremiyordu ve anne kokusunu hissedemedi bile hiç. En acısı bu değil mi? Annesi olmadığı gibi bir babası da yoktu. Cenk Arslan denilen pislik anlamadığım bir şekilde onu istemiyordu. Hangi baba evladını istemez ki? Kalbi buz tutmuş bir baba mı?

Şimdi ne olacak? Nikâh dairesine gideceğiz, imza atacağız ve ben ablamın gelinlikle girdiği ama kefenle çıktığı eve elimde valizim ve kucağımda onun çocuğu ile mi girecektim? Ben kendimi tutamayıp ağlamaya başlarken oturduğum masaya kafamı yasladım ve elimle masaya vurdum acımı ondan çıkarmak ister gibi. Allah'ım sen bana sabır ver, güç ver artık kaldıramıyorum artık. Nasıl bir kader bu? Sanki böyle kalbimin üstünde bir el var ve benim kalbimi sıktıkça sıkıyor nefesimi kesiyor ve kan dolaşımım yavaşlıyor. Ben ablama nasıl ihanet ederim?

"Abla geldiler" Bana titreyen bir sesle kapının ardından konuşan Su ile derin bir nefes aldım ve masadan doğrulup kapıya gittim. Kapıyı açtığım an Su ile göz göze geldim. Beni gören Su yutkunurken bir şey diyemedi ve koluma girip merdivenlere inmeye başladık. Herkes bizim kapının önünde düğüne gider gibi elbiselerle beklerken beni süzdüler. Birde elbisemi giyecektim? Üstümdeki siyah gömlek ve dar kot babamı rahatsız etmiş olacak ki dik dik bana bakıyordu. Bakmaya devam etsin o halde. Ben kimseye selam vermeden arabaya doğru gittim ve arabaya binip kafamı cama yasladım. Gidiyorum işte ölüme oldu mu?

Annem ve su yanıma otururken Derin, şoförümüz şükrü abinin yanına oturdu. Ben dertli bir iç çekerken annem elimi ellerinin arasına alıp okşadı. "Bak kızım biliyorum sana ölüm gibi geliyor ama elimizden bir şey gelmez. Babanla Agâh Beyi bilirsin dediklerini mutlaka yaparlar. Cenk Arslan bile karşı çıkamadı onlara biz hiç çıkamayız yavrum. Nikâh kıyıldıktan sonra direk Kamer konağına geçeceksiniz, ben kıyafetlerini göndereceğim. Deniz'de bugünden itibaren sizinle kalmaya başlayacak. O artık senin kızın Umut, onu yeğenin değil kızın bileceksin bu yüzden artık kaderine isyan etme kızım iyiliğin için." Ben sessizce ağlarken annemin omzuna yattım ve annem saçımı okşamaya başladı. İstemsizce kollarımı anneme dolayıp daha sıkı sarıldım ona. Derin ve Su da benim gibi ağlarken araba durdu ve şükrü abi kapımı açtı inmem için. Ben gözyaşlarımı silip arabadan indim. Behram ve Kamer ailesi olarak içeri girdik ve ben duvara dayanmış elleri ceplerinde Cenk Arslan'ı görünce yüzümü buruşturdum. Nefret ediyorum bu adamdan. Allah'ın belası pislik!

O da cenazeye gider gibi benim gibi siyah gömlek ve pantolon giymişti. Cenk Arslan bizi görünce hiç bir şey söylemeden içeriye girdi ve bizde hemen arkasından girdik. Annemler beni nikâh masasına yönlendirdi ve oraya oturdum. Cenk Arslan da hemen yanıma oturunca Kerim ve Ali Kemal abi de nikâh şahidimiz olduğu için onlarda yanımızda yer aldılar. Ondan sonra olanlar renksiz ve sessiz bir film gibi gözlerimin önünden geçerken o tüm savaşı kaybettiğim ana gelmiştik sonunda.

Evet mi demem gerekiyordu?

Hayır dersem en fazla ne olabilirdi ki?

Babam tüm hayatımı mahvedebilirdi ama böyle de mahvolacaktı zaten. Bir şekilde babama katlanırdım ama annemsiz ve kardeşlerim olmadan yapamazdım. Babam benim yumuşak karnımın onlar olduğunu biliyordu ve onları benden aldığı gibi bir insanın yaşayabileceği en kötü hayatı yaşatırdı bana. Polat Behram istediği bir şey olmadığı takdirde kendi kızını harcamaktan çekinmeyecek bir adamdı.

Devlerin aşk-ıWhere stories live. Discover now