Günlerdir uyuyamıyordu. Gözünü her kapattığı an o şeyi tekrar görüyordu. "Şey" diyordu çünkü o garip yaratığın ne insana ne de gördüğü herhangi bir canlıya benzer tek bir yönü bile yoktu ve onu her gördüğünde nefesi kesiliyor, kalbi göğsünden dışarı çıkacakmışçasına hızlı atıyordu. Bu yüzden karar vermişti, bu eziyeti daha fazla çekmemek için uyumayacaktı. Ama yaptığı bu şeyin mantıksızlığının kendisi de farkındaydı bu eziyetten kaçmak için kendisini başka bir eziyete sürüklüyordu fakat başka ne yapabilirdi ki? Ya kendini uykuya bırakıp bir bilinmezliğe doğru yol alacak yada elinden geldiğince bununla savaşacaktı ama daha fazla dayanacak gücü kalmamıştı.
Kahvesinin bittiğini fark etti. Eğer uyumayacaksa bolca kafeine ihtiyacı vardı ama evdeki kahveler çoktan tükenmişti. Kahveler gibi o da tükenmişti. Ne yapacağını, peşindeki bu şeyden nasıl kurtulacağını bilmiyordu. Gerçi kurtulsa bile hayatı bir daha eskisi gibi olacak mıydı?
Bir ses duydu, bunun ne anlama geldiğini biliyordu ama kendini bunun kırılan bir vazo yada bardak gibi bir şeyin sesi olduğuna inandırmaya çalışıyordu kalkıp ne olduğuna bakmaya karar verdi. Koridora çıktı ama sesin hangi yönden geldiğini tam olarak kestiremiyordu. Oturma odasına bakmaya karar verdi. Kapıyı içinde biriken korkuya rağmen zorla da olsa açtı. Üstü çarşafla kapalı birkaç mobilya ve karton kutular içindeki tozlu kitaplar dışında hiçbir şey yoktu. Odadan çıkmak için kapıya yönelirken bir ses duydu"Tick tock"
Aynı bir saat sesi gibiydi ama daha tiz ve sinir bozucu. Sesin nerden geldiğini anlamaya çalışıyordu ama sanki tek yönden değilde birden fazla yerden geliyordu. Ya da kafasının içinden.
"Tick tock"
Ses ona bir şeyi andırıyordu daha öncede hissettiği ama ne olduğunu kestiremediği bir duygu."Tick tock"
Ses giderek artıyor arttıkça da dayanılmaz bir hal alıyordu odadan hızlıca çıktı. Bu evden olabildiğince çabuk bir şekilde kurtulmalıydı.
Odasına gitti seyahat çantasına bir kaç giysi ve son zamanlarda yanından eksik etmediği incilini koydu ve kapıyı içindeki korku ve heyecanı bastırmaya çalışarak açtı. Ve "onu" gördü. O şeyi, günlerdir kaçmaya çalıştığı o yaratık tam karşısında hareketsizce duruyordu. Hayır, gördüğü şeyin bir rüya olmadığına emindi.Yaratık, onu boynundan tutup içi boş bir çuvalmışçasına havaya kaldırdı.
Çabalıyor, çabalıyor ama kurtulamıyordu bu yaratığın soğuk ve ölüm kokan ellerinden.
Gözü kararmaya başlamıştı. Nefes alamıyordu vücudu kurtulmak için çırpınıyor ama olmuyordu. Kendini ölümün kollarına bırakmadan hemen önce Martha duyduğu o sesin ne olduğunu anladı.
Bu ses ölümün sesiydi.
Tick Tock
Tick Tock...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tick Tock
HorrorDünya'da barışın ve huzurun olmadığı kesin bir gerçekti ama ruhların öteki dünyada huzur bulduğundan bahsedebilir miydik? Mesela kimse iki dünya arasında kalmış ruhların sessiz çığlığını duyuyor mu?