Taehyung odasının kapılarını şiddetle savurup çarparken göğsündeki öfke dışarıya çıkmaya başlıyordu. Okun sıyırdığı yerden kan sızıyordu. Bir sandalye alıp yatağının yan tarafındaki pencereye fırlatırken bağırdı. Sandalye cama çarpıp tuzla buz olmuş,heryere savrulmuştu cam kırıkları. Kapının önündeki sesleri duyan muhafızlar endişeye kapılmıştı. Bakışları boş beşiğe düştüğünde göğsü hızlı bir şekilde inip kalkıyordu. Arkasını döndü ve kapıyı açarak alt kata inen koldidora çıktı.
"Nerde o!" Son basamakta,sesi çok yüksek ve sinirliydi.
Muhafızlar Victoria'nın bedenini sürükleyip ayaklarının dibine fırlatarak geri yerlerine koştular. Kimse bu korkunç kargaşanın içinde olmak istemedi ve geriye adımlayarak nefeslerini tuttular. Taehyung çömelerek avucuyla saçlarını çekip kaldırdı. Victoria acı içinde ciyakladı ama gözlerinin Taehyungdan ayrılmasına izin vermedi. Yüzüne tükürerek geri adım atmasına neden oldu. Bedenindeki son enerji ile ayağa fırladı ve belinden bir hançer çıkardı. Kendini beğenmiş bir gülümseme ile bıçağı boğazına çıkarmadan önce Taehyung'a bakarken dudaklarını ıslattı. Taehyung onu durdurmaya çalışırken ileriye atladı ama çok geçti. Victoria bir gümbürtü ile yere düştü,yapabileceği tek şey acıyla ruhunun vücudundan uzaklaşmasını beklemekti.
Muhafızlar da aynı şekilde şok olmuş görünüyorlardı ama yapacakları bir şey yoktu. Kendilerini gözden uzak tutmak için geriye ilerlediler. Taehyung sinirle yanındaki başka bir generale dönerek "Adamlarımızı hazırlayın. Onlara gölgecilerin gazabını göstereceğim. Jimin ve çocuğu geri alacağım. Bunun için onların krallıklarını kan ile yıkamak zorunda kalsam bile..." dedi merdivenlerden yukarı çıkmadan önce.
Jimin odasının kapısını hafifçe aralayarak içeriye baktı. Jungkook Yoonhoo'yu kucağında gezdirerek süt içiriyor ve onunla şirince konuşuyordu. Bebeğin gözleri, konuşurken onu dikkatle izliyor bazense cevap vermek istiyormuş gibi mırıldanıyor sesler çıkarıyordu. Bir kaç dakikadır orada duruyordu ama onların bu güzel anını bölmek istemediği için girmiyordu,çok değerli zamanlardı.
Jungkook Yoonhoo'ya o kadar bağlanmıştı ki aralarındaki bağ derin bir şekilde hissedilebiliyordu. Jungkook'un gözlerindeki parıltı farklı duyguların karışımıydı,bu parıltı çok iç açıcıydı. Dikkatini,Yoonhoo'yu dik tutarak sırtını ovuşturan Jungkook'a geri verdi. Jungkook Yoonhoo'dan çıkan minik geğirmeye güldüğünde o da gülmesine engel olmakta zorlanmıştı. Bebek bir süre sonra Jungkook'un göğsünde duran başı yüzünden bunalıp ağlamaya başladı. İşte o zaman kapıyı sonuna kadar açarak odaya girmişti. Jungkook onu görmesiyle sevgiyle gülümsedi,Yoonhoo uykuya dalmaya başlarken sırtını okşamaya devam etti.
"Çok çabuk uykuya daldı" Jimin Yoonhoo'nun yanağına ufacık bir öpücük kondurmak için ayak parmaklarının ucunda dikleşirken fısıldadı.
"O kadar güzel ve şirin ki" Jungkook sırıtarak cevap verdi.
Jimin hafifçe kıkırdadı ve yatağın kenarına oturup kollarını uzattı.
Yoonhoo sızlanmaya başladığı anda Jungkook donup kalarak onu uyandırdığı için panikledi. Yoonhoo Jungkook'un göğsüne iyice sokulmadan önce birazdaha haraket etti,derince bir nefes çıktı dudaklarından. Jungkook rahat bir nefes alıp kendini beğenmişce Jimin'e omuz silkti. Jimin suratını astı çünkü uyandığından beri oğlunu tutamamıştı ve bu konuda daha da sabırsız olmaya başlamıştı.Kapının çalınmasıyla ikiside o yöne döner,Hoseok ciddi ifadesiyle içeriye girer. Hiç bir şey söylemeden sadece Jungkook'un onu takip etmesi için baş haraketi yaptı. Jimin ayağa kalkarak Jungkook'un ona uzattığı bebeğini dikkatlice kollarına aldı. Jungkook'a gitmeden önce cesaret verici bir gülümseme sunmuştu.
Jungkook kapıyı arkasından kapatarak Hoseok'u koridorda konferans odasına kadar takip etmişti. Jongin ve daha önce tanışmadığı iki kişi ayağa kalkıp selam verdi. Masanın en başına oturdu Hoseok'ta onun yanına.
"Yüzlerinize bakarsak kötü haberler olmalı."
"Majesteleri" Jongin söze girdi.
"Sizi Sariet Kraliçesi Seulgi ile tanıştırayım."Jungkook karşısındaki kadının parlak yeşil gözleriyle ayakta durmasını izliyordu,başını sallamadan önce mavi gözleriyle onu süzüyordu. Minik haraketleri zarifti ve tek başına bakışlarından yaydığı güç bir kimseyi korkutmaya yetiyordu. Jungkook ona onaylar şekilde başını salladıktan sonra oturması için koltuğu işaret etti.
"Hyunwoo Halsbin kralı"
Seulgi'nin yanı sıra daha uzun olan adam oturmadan bir kez daha başını eğdi. Jungkook ne kadar yapılı olduğuna baktı ve sert biri olduğu belliydi. Bir savaşcı olarak doğmuş gibiydi.
"Norsh'da takip ettiğim adamlardan bazıları ordularını seferber ettiklerini bana bildirdi. Müttefikleri Korim'de Norsh'a piyadeler göndermiş. Saldırmaya hazırlanıyorlar."
"Savaşa hazırlanıyorlar,kan banyosu yakın." Hyunwoo Seulgi'nin sözünü keserek konuştu.
"Çok hızlı hareket ediyorlar,her hangi bir hamle yapmadan önce kesin bir kararname oluşturmaya ihtiyacımız var." dedi Jongin.
"Onlar buraya ulaşmadan önce Krallığınızı güçlendirmeliyiz. Ama bence siz onlar karanızın sınırlarını geçmeden önce savaşı başlatmanızı öneririm." Jungkook Seulgi'ye şaşkınlıkla bakıyor,o beklediğinden daha şiddetliydi.
"Katılıyorum iç cephelerimizi güçlendirebiliriz. Onlara karşı savaşmak,savunmada kalmamak onları yavaşlatacak ve sayılarını düşürecektir." Hoseok oturduğundan beri ilk kez konuştu.
"Öyleyse bunu yapmalıyız. Adamlarımızı hazırlayın ve onları bilgilendirin,bende savaşa katılacağım." Jungkook ayağa kalkarken konuştu.
Seulgi sırıtarak "Ben askerlerimle ön saflardan savaşacağım,dib diyorum."
"Tüm eğlenceyi kendine alıyorsun. Bende arkadan saldıracağım,onları daire içine alacağım" Hyungwoo heyecanla sırıtarak cevap verdi.
"Arven,Sariet ve Halsbin ölümüne ittifaklık ettiler. Üç krallık savaşta birleşti ve sadakatle bir araya geldiler. Arven Kralı olarak size teşekkür ediyorum." Jungkook onlara selam verdi.
Seulgi ve Hyungwoo'da odadan çıkmadan önce eğilir.
Hoseok Jungkook'a gururla gülümseyerek " Bu savaşı kazanmak istiyorsan eğitim almalıyız."
"Jimin,oğlum ve halkım için kazanıcağım"
760 kelime
Selaaam nasılsınız?
Umarım beğenmişsinizdir💗Yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARA VERİLDİ Frozen Kıngdoms⇂Jikook •çeviri•
FanfictionJungkook doğduğu dünyayı geride bırakır ve ait olduğu dünyaya atılır. Arven'e vardığında Krallığının başına geçer.Tek amacı sevdiğini ve çocuğunu geri alabilmektir. this is a translation. Bu bir çeviridir. Asıl yazar @Miyou01