Lovers don't like Romeo and Juliet ⚔

91 15 48
                                    

Kahvemden bir yudum aldım. Bayan Park'ı bekliyordum. Bugün hava güzeldi. Ofisteki işlerim halletmek için ofise uğramıştım. Yorgundum. Ofise girdi ve gülümseyerek karşıma oturdu.

"Neşelisin bugün"

"Bilmiyorum. İçimde bir mutluluk var. Sen ?"

"Yorgunum. İşlerim vardı"

"Avukatların işi zor. Suçlular, masumlar, mahkemeler. Onca iş"

"Delilerle uğraşmaktan iyidir" dediğimde güldü.

"Delilerle uğraşmıyorum. İzninle şununla başlamak istiyorum. Hiç bir suçluyu savundun mu ?" Dediğinde kaşlarımı çattım. Neden böyle bir soruyla başlamıştı ki ? Yine de kafamı olumlu anlamda salladım.

"İlk davamda. 18 yaşında biriydi. Davayı alıp almamak konusunda tereddütteydim. Hırsızlık yapmıştı. Kabul ettim. Bir telefon çalmıştı. Satıp okul parasını çıkarmak istiyordu. Kazandık"

"Bu onu suçlu yapar mı ? Sonuçta geleceği için, masum bir amaç için yapmış"

"Emin ol mağaza sahibine göre son derece suçluydu. Zaten her şey öyle değil mi ? İstendiğin zaman en masum insanlar bile birileri için suçludur. Olay nereden baktığınla ilgili"

•••

"Napıyorsun bakalım ?"

"Ağaçlarını sula" kitaptan kafasını kaldırmadan konuştuğunda surat astım. Uyuz.

"Ağaçlarımız. İkimizin ağacı. Biri senin. Sen sulamalısın"

"Sen sula. İkisini de. Ayrıca her gün gel biraz sula. Fazla su verme"

"Banane. Sulamam. Senin ağacın. Ölürse suçlusu sensin!" Diye bağırdığımda bön bön suratıma baktı.

"İyi tamam. Bugün sula. Kitap okuyorum. Yarından itibaren kendiminkini sularım. Sadece birini" surat asarak malikaneye ilerledim. Büyü mutfaktan bir kapla su aldım ve ağaçları sulayıp onun yanına geri döndüm

"Iyy Romeo ve Juliet. Cidden nesin sen ? Acıdan hoşlanan bir mazoşist" Dediğimde kitaba bakmaya devam ediyordu.

"Mazoşist zaten acıdan hoşlanan kişilere denir. Anlatım bozukluğu yaptın. Nasıl okulda derecen var senin" alayla konuştuğunda güldüm.

"Vayy dediğim hiç bir şeyi unutmuyorsun. O kadar mı önemliyim senin için ?" Diye devam ettim alayına.

"Sadece lanet olası iyi bir hafızam var. Senle alakalı değil " sinilenmiş miydi ? Konuyu değiştirmem gerek sanırım.

"Neyse ne sen anladın beni. Acıklı bir hikayesi var" şu benimle konuşurken aynı anda okumaya devam etmesi hem sinir bozucu hem de hayran olunası bir şeydi. Yani en azından ben bu hareketine düşüyordum. Ah ben her hareketine düşüyordum. Doğru.

"Acı olmadan aşk olmaz"

"Sonunda ikisi de ölmedi mi ? O zaman neye yarar aşk"

"Ama ikisinin aşkı da hala dillere destan"

"Aman kalsın. Ben mutlu olayım da kimse bilmese de olur. Mutlu olamayacaksam neden aşık olayım ? Olmam daha iyi."

"Bunlar anca senden çıkar zaten. Velet" Kaşlarımı çatıp omzuna bir tane vurdum. Velet ha!

"Senden hoşlanıyorum" direk söylediğim şeyle derin bir nefes aldı. Kitabını kapatıp bana dönmesi ise sanki ağır çekimdeymiş gibiydi. Kalbim dakika bir milyon kez attığı için bana öyld gelmiş de olabilir tabi.

"Yanılıyorsun"

"Hayır. Hiç de bile. Yanılmıyorum. Benim kalbim. Bende yani. Emin ol en iyi ben bilirim" yavaşça yerinden kalktı.

"Git bence. Çocukça hislerini de yanında al" dedi ve kitabını alıp malikaneye ilerledi.  Bende peşinden kalktım.

"Senden hoşlanıyorum dedim. Ciddiyim. Hem de çok hoşlanıyorum ve ne yaparsan yap fikrim değişmeyecek!" Diye bağırdığımda bana bile dönmeden alayla bir kahkaha attı.

"Ayrıca hislerim çocukça da değil. 18 yaşındayım ben. Hislerimi anlayacak kadar yaşadım!" Peşinden ilerlesem de aramızda 5-6 adım mesafe koymuştum.

"Adını bile bilmediğin birinden nasıl hoşlanırsın ? Saçmalık"

"Adın ne değeri var ? Şu gülün adı değişse bile kokmaz mı aynı güzellikte ?" Dediğim şeyle durdu ve yavaşça bana döndü. Elindeki kitabı gösterdim.

"Eğer gelmediysen bu söz o kitaptan bir alıntı. Hoca okulda zorunlu okutmuştu. Umarım bitirdiğinde de sana aşk hakkında bir şey öğretmiş olur" dedim sinirle. Kaşları yukarı kalkmıştı.

"Sadece bie aşkın aşk olması için acı çekmek gerek saçmalığına değil, bunun gibi anlamlı bir ders alırsın umarım" bana tepki vermeden sadece dinliyordu. Neden bir şey demiyordu. Gergindim. Ellerimi saçlarıma geçirdim.

"Bak. Biliyorum. Farklıyız. İkimizde. Mesela sen klasik kitapları seversin ama ben fantastik okurum. Oda sadece canım istediğinde. Ya da sen evde oturmayı seven birisin ama ben gezmeye bayılırım. Ama ortak özelliklerimiz de var. Sen çiçek yetiştirmeyi seviyorsun, ben ise o çiçeklerle ilgilenirken seni izlemeyi" dediğimde ellerini göğsünde bağlamıştı. Neden hala tepki vermiyordu ? Devam etmeli miydim ? Devam edersem kalbim patlar mıydı ? Çünkü şuan acayip hızlıydı.

"Sen dövmeleri seviyorsun. Ben ise senin vücudunda iz bırakan her dövmeye hayranım. Sen müzik dinlerken gözlerini kapatıyorsun, kafanı hafif geriye atıyor ayağınla ritim tutuyorsun. Ben ise seni öyle izlemeye bayılıyorum" derin bir nefes aldım.

"Bu kadar ortak özelliğimiz varken yazık olmaz mı benden hoşlanmaman ?" Diye sorduğumda yüzünde bir gülümseme oluştu ve dönüp malikaneye girdi. Neden ? Bu ne demek ? Evet mi ? Hayır ? Sanırım hayır. Evet malikanenin kapısını kapatmamış olsaydı bunu evet olarak algılardım ama...kapattı. Belki de rüzgar kapatmıştır. Olabilir. Belki geri gelecektir.

•••

"Geldi mi ?" Merakla sorduğunda gülümsedim.

"Hayır. 15 dakika bekledim. Sonra eve döndüm. Akşama kadar bekleyemezdim ya. Alt tarafı ilanı aşk."

"Yalnız baya iyi konuşmuşsun" sırıttımve öne doğru eğildim.

"Onu böyle tavladım" göz kırptığımda kahkaha attı.

"Peki üzülmedin mi ? Sana bir şey demeden eve girdi sonuçta."

"Hayır. Üzülmedim. Aslında o kadar mutluydum ki sanırım cevap verse bu kadar mutlu olmazdım. "

"Neden ? Evet deseydi bile mi ?"

"Evet. Evet deseydi bile. Çünkü eğer o zaman evet deseydi bir ay sonra yaşadığımız o gün..hiç olmazdı. O gün her şeyi söyledim ve olumsuz bir cevap almadığım için çok mutluydum.  Ertesi gün ise bana çocukça dediği için sinirliydim. Ama içimdeki o mutluluk...uzun bir süre benimle kaldı."

LOVE WITH A CRIMINALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin