33. Bölüm: Tekrar Doğuş

11.7K 193 38
                                    

Tekrar doğuş olgusunu ve bu olguya büyükbabalarının inandığını işitmeleri herkesi şaşkınlığa uğratmıştı; hatta konuyu beklenmedik bir çıkışın sonucunda hatırlayan Anthony de tüyleri ürpermiş bir şekilde cümlelerine devam etmeye hazırlanıyordu. Yepyeni pencere Celestia'nın vurguladığı sözler ile açığa çıkmıştı. Rastlantılar hiçbirini tatmin edici değildi ve tüm ekip ister istemez rastlantıların derinliklerindeki olaylara odaklanıyordu; bu seferki bilinçsizce gerçekleşen plan kısa süreli sessizliğin sonlarına yaklaşırlarken iyiden iyiye korkutucu bir etkiye bürünüyordu. Herkes çıt çıkarmayıp Anthony'nin bu gizemli konuyu aralamasını beklerken konuşmaya başladı:

"Büyükbabamla bir anım var, çocukluk anım... hani o her şeyi sorup büyüklerimizi farkında olmadan çıldırttığımız dönemler..." Celestia'ya istemsizce bakarak az önceki rüya konusunun başında söylediği "onu soru yağmuruna tutmaktan bir an olsun vazgeçmiyordu" siteminin mahcubiyetini yaşadı, "sorduğum onca sorunun içinde hatırladığım birkaç soru var ve biri henüz zihnimde belirdi. Tekrar doğuş konusu..."

Annem Celestia'ya hamileydi ve büyükbabamla kasabada dolaşıyorduk. Çok yaşlı bir adamın cenazesinin ardından insanların evinde toplandığını fark ettik. Bu arada, büyükbabam beni gezdirmeden önce cenazeye gitmiş olmalı ki eve geldiğinde Doğu Orman'ın ilerisindeki mezarlıktan geldiğini söylediğini hatırlıyorum. Her neyse, oradan geçmemizle ona soruları yapıştırmam bir oldu. Öncelikle çocuk aklımla ölenlerin neden uyanmadığını ve uyanmıyorlarsa bu zamana kadar niçin yaşadıklarını sordum. Gülümsemişti; ölenlerin yok olmadığını ve kendilerinin farkında olduklarını söyledi. Bunu daha önce babamdan duymuştum, ama idrak edememiştim. Büyükbabamın yanıtına çıkıştım ve ona gözünü açmadan öylece kalakalan birinin kendinin nasıl farkında olduğunu sordum. Sorularım hoşuna gitmişti, beni hiç sıkılmadan yanıtladığını hatırlıyorum; gerçi o benim sorularıma karşı her zaman sabırlı ve hoşgörülüydü. O an bana ruh kavramını anlattı. Küçük olduğumdan detaylı hatırlamıyorum, ama ışık, sevgi gibi terimler kullandı, tıpkı Kimberly Teyze gibi. Evet... ruhlarımızın ölümsüz olduklarını söylediğini hatırlıyorum; hatta o, ölümsüz olan ruhun bile bir yaratıcısı olduğunu ve hepimizin tek bir yerden geldiğini söyledi. Cevaplarını anlamaya çalışıyordum. Sorulara devam ettiğimi hatırlasam da hiçbir soru zihnimde değil, bir soru hariç... 

İlerlemeye devam ederken arkamı tekrar döndüm ve tek katlı evin dışında ağlayan insanların neden bunu yaptıklarını sordum. Başımı okşadı ve 'korku' dedi. Neden korktuklarını sorduğumda ise 'bilinmeyenden' yanıtını verdi, 'her ölüm insana kendi ölümünü idrak ettirir' diye ekledi. Tabii onu anlamamıştım ve aptalca bir yüz ifadesine bürünmüştüm; bunu görünce daha da içten güldü ve 'zamanı gelince her şeyi anlayacaksın' dedi. Sonra ona birçok kez duyduğum cennet ve cehennem kavramlarını sordum; iyilerin cennete, kötülerin cehenneme gideceğini söyledim. Keyiflenerek 'belki de öyledir, ama şunu biliyorum ki evlat, her insan hayatında kendi cennetini ve cehennemini yaratır' diye cevap verdi.  Ah, büyükbabam gerçekten çok tuhaf biri, ve o gün de bugün de sözleri içimi ısıtıyor."

"Peki tekrar doğuş? dedi sabırsızlanan ve az önceki çıkışından önceki sabrını sonlandırıp iyice gevşeyen Celestia.

"Evet canım, tam da bu konuya giriyordum." Anthony hatırları zihninde canlanırken yaşadığı duygusallığı koruyarak kardeşini sakince yanıtladı, "Yanıtlarının ardından büyükbabama korkup korkmadığını sordum. Çok garip, ama söylediklerini harfi harfine hatırlıyorum:

'Korku kötü bir şey değildir evlat, sevginin farkındalığını korku ile yaşarsın. Sevgi hepsini kapsar. Bilinmeyenler seni yaşama bağlar. Hayat okyanusu ile kıyıdan yüzerek tanışamazsın; ancak ucu bucağı görünmeyen bu okyanusta derinlere açılırsan senin daima yanında olan ve seni koşulsuz seven varlığı deneyimlersin. Ve ben evlat... korkmuyorum, çünkü bu dünyadan hiç ayrılmadığımızı ve bedenlerimizin gömlekten farksız olduğunu hissediyorum.'"

Herkes Anthony'nin kaldığı yerden devam etmesini beklerken o tıpkı Sirius'un anlatımında olduğu gibi durakladı ve ağır ağır soluklanarak çevresini süzdü. Ona garipser bir tavırla yöneldiklerinde ise Sirius'a tebessüm ederek yöneldi:

"Şimdi seni daha iyi anlıyorum dostum." kıkırdamaya başladı ve cümlelerini art arda sıraladı, "Duraksamak seninki kadar olmasa da uzun soluklu hikayeler için biçilmiş kaftan. Bu, duraksamamın sebeplerinden biri de olsa asıl sebep bambaşka. O, şimdi çok daha iyi anladığım bir şekilde düşüncelerini özetledi ve o anın verdiği duyguya kapıldım."

Sirius tıpkı Raphael gibi alt dudağını büzerken Ophelia istem dışı bir şekilde ne diyebileceğini öngörmeye çalıştı; Celestia da ağabeyinin devam etmesi adına kaşlarını kükrercesine çattı. 

"Celestia bana panter edasıyla bakarken bu kadar soluklanma yeterli." dedi Anthony alın çizgileri sayılacak kadar içten gülerek, "Bir ağaçtan söz etti. Daha doğrusu, kasabanın devasa ağaçlarından birinin yanından geçerken omzuma dokunarak beni durdurup orayı gösterdi ve anlatmaya başladı:

'Benim en büyük öğretmenim doğa oldu evlat; o, ölene dek öğretmenim kalmaya devam edecek ve ölümümde benim daima yanımda olan öğretmenlerimi hatırlayacağım. Ağacı görüyor musun, onda ne mesajlar gizli aslında; köklerinden yapraklarına dek... sorunun yanıtını yapraklar sayesinde görebilirsin. Onlar sonbaharda dökülmeye başlıyor ve kışın tek bir yaprağı dahi kalmıyor, değil mi? Peki ilkbahar geri geldiğinde neler oluyor?' diye sordu ve ona yaprakların her zamanki gibi doğduğunu söyledim. Gülümsedi. Giden yaprakların nereye kaybolduğunu sordum ve beni şu an derinden sarsan, fakat o gün 'woaaw' diyerek olmam gerektiği gibi çocuksu tavrımla verdiğim tepkiyi getiren açıklamayı yaptı: 'Ağacın kaynağına.' 

Ophelia duygusallıkla dolu bir gülüşle büyükbabasını destekledi ve onun duraksadığını tahmin ederek konuya girdi:

"Büyükbaban haklı; kuruyan yaprağın enerjisi kaynağı olan ağaca dalları ile geri dönüyor. Bunu insanın doğumu ve ölümü ile ilişkilendirmesi beni çok etkiledi. Gerçekten üstüne düşünülmesi gereken bir konu ve aynı zamanda doğadaki her şeyin ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini hissettirdi." Konunun ilginçliğinin ardından Ophelia'nın anlaşılır söylemler ile ekleme yapması ekibin tekrar doğuş kavramı hakkındaki şaşkınlığını artırdı. Sirius söze girdi:

"Altına imzamı atarım Ophelia. Yine de gerçeği ölünce anlayacağız, ya da anlama fırsatımız dahi olmayacak." diyerek tüyler ürperten bir eklemede bulundu. 

"Yok olacağımızı mı ima ediyorsun?" diye devam etti Raphael kaşlarını kaldırarak, "Eğer gerçek buysa ruh çağırma seanslarının da bir anlamı kalmamalı, değil mi?" Raphael haklıydı; ablasını örnek alırcasına net bir soru ve açıklama belirtirken Sirius ona hak vererek sözlerine açıklık getirmeyi tercih etti:

"Özür dilerim, öyle demek istemedim; benim de içimden bir his yok olmayacağımızı söylüyor, ama mantığım her konu için şüpheci olmam gerektiğini söylüyor. Sanırım büyükbabamın defterine odaklanmam benim ister istemez korku içeren sözler söylememe sebep oldu." Sirius'un açıklaması ile başta Raphael olmak üzere herkes jest ve mimikleriyle özrünü reddederek ona hak verircesine tepkiler verdi. 

"Biliyor musun, devamında vurgulayacağım kavrama değindin." dedi Anthony elini Sirius'un omzuna yakın bir dost edasıyla vurarak, "Hazırsanız devam edebilirim." Herkes onu hızlıca onayladı ve hafifçe öksürerek cümlelerini kaldığı yerden sürdürdü:

"Tıpkı Ophelia'nın da açıkladığı gibi büyükbabam yaprakların enerjisinin hiçbir yere kaybolmadığını, kendi kaynağına döndüğünü ve uygun zamanda yaprağın yeniden en canlı ve saf haliyle tezahür ettiğini açıkladı. Ardından 'gerçekler düşüncelerinden değil, ruhundan gelir' diye ekledi. O günkü kısa sohbetimizde büyükbabam beni ruh kavramı ile tanıştırdı ve şimdi onun çok önceden yaşadığı maceraları Sirius sayesinde öğreniyorum. Bu, gerçekten heyecan verici ve tesadüflerin ötesinde."

MER | Paranormal RomanWhere stories live. Discover now