7

1K 139 51
                                    

Hyunjin'in, Jeongin'in saçlarını boyadığı gecenin üzerinden birkaç gün geçmişti. Bir cuma gecesi, saat gece iki civarıydı evin dış kapısı çarptığında. Salon kanepesinde yalnız başına televizyon izlemekte olan Hyunjin yerinden doğruldu. Gelenin Chan mı, Jeongin mi olduğunu düşünürken Jeongin yalpalayarak salona girdi, kendini Hyunjin'in oturduğu kanepenin ayakucuna bıraktı.

-Hoşgeldin, iyi misin?

~Neden insanlar beni ciddiye almıyor?

Jeongin, Hyunjin'in sorusunu duymamışçasına konuşmaya başlamıştı.

-Nerden çıktı?

~Bebek yüzlüymüşüm, ondan mı? Yoksa üstüme yapışıp kalan "efendi çocuk Jeongin" etiketinden mi?

Hyunjin sessiz kaldı. Jeongin besbelli sarhoştu. Hyunjin "Keşke Chan burada olsaydı" diye geçirdi içinden, böyle hassas anlarda ne yapacağını bilemez, Chan'a bırakırdı çünkü.

~Abime bak mesela.. Yapılı, kaslı, keskin yüz hatları var. İnsanlar ciddiye alıyor onu. Ben? Oy tatlı çocuk Jeongin.

-İnsanlar seni de ciddiye alıyor Jeongin, niye almasınlar?

~Bebek Jeongin, küçük Jeongin, tatlı Jeongin.. Saçlarımı koyu renk yaptım, giyim kuşamımı değiştireyim dedim, deri ceket bile aldım ama hala aynı tavırda insanlar..

Jeongin, Hyunjin'in söylediklerini duymadan aralıksız konuşuyordu alkolün etkisiyle. Hyunjin yavaşça ayağa kalktı.

- Ben sana bir kahve yapayım en iyisi.

Hyunjin sessizce mutfağa yöneldi. Kettle'da kaynayan suyu bardağa boşaltırken arkasından Jeongin'in yaklaştığını hissetti, donakaldı.

-Jeongin..

Jeongin hiçbir şey söylemeden usulca Hyunjin'e sokuldu, ellerini beline sardı, bedenleri birbirine iyice yaklaşırken Hyunjin'in kalçasına sürtündü. Hyunjin, kalçasında hissettiği sertlikle irkildi. Jeongin, bir eliyle Hyunjin'in saçlarını geriye aldı ve boynuna hafif bir öpücük kondurdu.

-Yapma Jeongin..

Hyunjin gözlerini kapattı, o anın çekimine direnmek onun için neredeyse imkansızdı. Fakat biliyordu ki, yanlış şeyler olmak üzereydi, Jeongin sarhoştu, ondan da ötesi, Chan'ın kardeşiydi. Chan buna ne derdi? Hatta Jeongin'in kendisi ayılınca buna ne derdi?

- Jeongin, sarhoşsun..

~Sarhoşsam ne var? Bırak da gerçek bir erkek olayım, içeyim, sevişeyim.. Ne var?

Hyunjin arkasını döndü ve Jeongin'le yüz yüze geldi. Aralarındaki mesafe, birkaç santimetreden ibaretti. Jeongin'in buğulu gözlerine baktığında, ne kadar direnebileceği konusundaki şüpheleri iyice artmıştı.

- Her şeyi mahvedebiliriz Jeongin.. Ya Chan'ın güvenini kaybedersem?

~Chan sözkonusu olmasa şu an sevişecektik yani?

Hyunjin, kalbinin göğüs duvarına çarptığını hissetti adeta. Hayır diyemedi, konuşamadı, nefes bile alamadı o an. Jeongin'in alkol kokan nefesini yüzünde hissediyordu.

~Chan bilmese de olur..

-O bilsin ya da bilmesin, ben senin bir gecelik kendini kanıtlama çabana alet olmak istemiyorum.

~Peki ya bir geceden fazlasını istiyorsam?

- Ne?

~Ya diyorum, ya seni seviyorsam?

Hyunjin donakaldı. Bu cümle alkolün etkisi mi, Jeongin'in arzusunun ürünü mü, yoksa tamamen Hyunjin'in aklının oyunu muydu ayırt edemedi.

- Düşünmeden konuşuyorsun Jeongin..

~Çok düşündüm, gecelerce düşündüm.. Abimin arkadaşı dedim, abim ne der dedim, bana ilgisi yoksa evin huzuru bozulur dedim.. Benden büyük dedim, bana bakmaz dedim.. Bana birazcık olsun ilgi göstermen için yapmadığım kalmadı, ama sen hep kaçtın benden! Hep kaçtın! Aramızdaki duvarı alkolle yıktım ben de! Ne var sarhoşsam? Başka türlü bu sözleri söylemeye cesaretim mi vardı?

Jeongin'in iri gözleri dolmuştu. Hyunjin, bu gözlerin arkasında böyle keskin bir acıyı daha önce hiç görmemişti. Çaresizlik, yeni bir sıfata bürünmüştü Jeongin'in gözlerinde.

~Sana layık olmaya çalıştım, sana yetmeye çalıştım.. Hızlıca büyümeye çalıştım belki, yanlış yollara girdim belki.. Zaten o yolların hiçbirisi de sana çıkmadı. Tüm kartlarımı oynadım Hyunjin, olmadı. Beni bir türlü görmedin! Aynı evde dip dibe aylarca yaşadık ama beni görmedin!

Jeongin'in sesi yükselmişti, yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Hyunjin ise, olmasına asla imkan vermeyeceği bu itirafın yoğunluğu karşısında donakalmıştı. Reddetmeye, başka sebeplere bağlamaya çalıştığı şeyler cidden ona yönelikti demek ki. Hyunjin ellerini uzattı, Jeongin'in yüzünü ellerinin arasına aldı.

- Ben seni hep ciddiye aldım, hep önemsedim. Hatta istemediğim kadar çok önemsedim.. Korktum, arkadaşlığımızı mahvetmekten, evimizin huzurunu bozmaktan, seni üzmekten korktum..

Cümlesine ara verdi Hyunjin. Başparmaklarıyla Jeongin'in gözyaşlarını sildi, yüzünü okşayarak.

-Kendi hissettiklerimden korktum..

Jeongin'in kaşları şaşkınlıkla kalktı.

- Seni, fazla severim de kaybederim diye korktum.

Hyunjin'in de gözleri dolmuştu. Jeongin'in yüzünü okşadı biraz daha, sonra usulca eğilip öptü onu. Jeongin başta duraksadı, fakat sonra, ayların getirdiği susamışlıkla saldırdı Hyunjin'in dolgun ve biçimli dudaklarına. Dudakları ayrıldıkça gözleri buluşuyor, ikisi de hislerinin karşılıklı olduğuna inanamaz halde gülümsüyordu ve tekrar buluşuyordu dudakları. Fakat Jeongin'in elleri de bu kez durmuyordu.

Görünüşe göre tüm gece boyunca durmayacaktı.

Sarışın Değil / Hyunin AUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin