– "O kitap (Kur'ân); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir." (Bakara 2)
OY VERMEYİ UNUTMAYIN!
Sabahın erken saatlerinde namazımı eda edip, Kur'an okumaya başladım. Bir süre okuduktan sonra, kaldırıp odamı yerleştirdim. Elimden geldiğince sessiz olmaya çalışıyordum, zira Karan beyimizin uyanıp da huysuzlanmasını dinlemek istemiyorum.
Saat 9'a doğru gelirken artık Karan uyanmış, evde kahvaltı hazırlama sürecine girmiştik. "Erva, Karan'ı da al da ekmek alıp gelin. Hüseyin Amcanın bakkalı açık." Duydunuz zilin sesini.
Hızlıca hazırlanmak için feracemi giyip, Karan'ın üstüne de ince bir ceket giydirdim. Nisan ayları olmasına rağmen hava onun vücudu için soğuktu. "Aba, mama." Karan eliyle yanağımı sıkıp, ısırmaya çalışıyordu.
Yanağımı elinden kurtarıp, sildim. "Hayır ablacığım, mama değil. Mamayı almaya gidiyoruz. Uslu ol tamam mı?" Kendince sesler çıkarıp gülmeye devam etti.
Siyah spor ayakkabımı ve cüzdanımı aldıktan sonra, Karan'ı kucağıma alıp binadan çıktım.
Binanın çaprazındaki müstakil evin bahçesinde, uzun boylu kalıplı bir erkek beyaz bir spor arabayı yıkıyordu. Aşırı uzun boyu dikkat çekiciydi. Beyaz tenli, düz kahverengi saçları ve kahverengi gözleri vardı. Ben onu incelerken birdenbire göz göze gelince yakalanmanın utancıyla kafamı indirip, bakkala doğru yürüdüm.
"Selamın aleyküm, hoş geldiniz mahallemize." Hüseyin amcanın sesiyle ona baktım. Sanırım beni tanımamıştı. 14 sene geçmişti, tanımaması çok normaldi. "Aleyküm selam, hoş bulduk Hüseyin Amca, Erva ben. Aksa'nın kızı." dedim. Ben ekmeğimi poşetlerken de Karan'ı kucağımdan indirmiştim.
"Erva nasıl büyümüşsün kızım. İyi ki geldiniz." dedi Hüseyin Amca. Geçen 17 sene Hüseyin Amcanın üstüne binmişti. Yaşlanmak onu tontonlaştırsa da yorulduğu belliydi.
Ben ekmeği alırken Karan da birkaç parça çikolatayı alıp bana getirmişti. Ekmekler ile birlikte çikolataları da alıp Hüseyin Amcaya verdim hesaplaması için. "Ne kadar yaptı Hüseyin amca?"
Ücreti ödedikten sonra meraklı gözlerle Karan'ı izleyen Hüseyin Amcaya tanıtma ihtiyacı hissettim. "Küçük kardeşim Karan, 2 yaşında." dedim. "Maşallah, Allah bağışlasın yavrum."
"Amin, kolay gelsin Hüseyin Amca." deyip Karan'ı da kucağıma alıp bakkaldan çıktık.
"Aba mama vey."
"Şimdi değil, yemekten sonra. Anlaştık mı?"
Kafasını sallayıp omzuma yasladı. Eve geldikten sonra kısa bir kahvaltı yaptık. "Ben bulaşıkları yıkarım anne, odamın büyük kısmını yerleştirdim. Kitaplarım falan kaldı. "
Annem de eşarbını gelişigüzel bağlayıp, sağlamlaştırdı. "Tamam kız aferin, haftaya Sehrler bize gelecekler, ev görmeye."
Babam da kapının arasından kafasını çıkartıp, "Hangi Seherler hanım, Celal abigil mi?" dedi.
Annem de kafasını salladı. "Çok severim ahiretliğimi, 14 senedir taşınmamışlar. Telefonda sık olmasa da konuşurduk. Çok önemli misafirim onlar benim. Ervam da hünerlerini sergilerse çok güzel olur." deyip bana değindi.
2 yıllık gastronomi bölümü okumuştum. Yani çok hünerliyim vesselam. "Yardım ederim tabii annem, o nasıl laf öyle?" deyip güldüm. "Anne bu çocuk sıçtı mı ne yaptı gel de bak ya?" Diye adeta böğüren abime babam ters ters baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYAL
General Fiction"Siz leşsiniz. Korkaksınız. Siz inleriniz de korkakça saklanırsınız. Adi planlar yaparsınız. Kaçarsınız. Siz bir avuç pisliksiniz. Bizse, korkmayız. Saklanmayız sizin gibi inlerde. Sol yanımızdaki yürekle dağ taş demeden avlarız sizi. Siz ölürsünüz...