xfhfjcyjcd umarım yeni bölümü beğenirsin zeliş :) :)
Multimedia da ki şarkıyla (don't let me go-RAIGN) beraber okuyunuz. Keyifli okumalar. Olumlu yada olumsuz farketmez yorum yapmayı unutmayın lütfen. Yorumlarınız benim için çok önemli.
Gözlerimi açtığımda Mert ve Gizem yatakta oturur pozisyonda öpüşüyorlardı. Kalbim yerinden çıkarcasına çarpıyordu. Bir anda ter bastı ne yapacağımı bilmiyordum. O kadar dalmışlardı ki beni farketmemişlerdi. Gözyaşlarım, terlemiş suratımı daha ıslak hale getiriyordu. Hemen sessiz adımlarla odadan çıktım. Ve aşağı indim. Kerem kapının önünde duruyordu.
"+Evet haklıymışsın. Umarım artık rahat uyuyabilirsin."
"-Aylin ben sana gerçeği göstermeye çalıştım."
"+Tamam sağol."
Atarlı bir tavırla yanından çekip gittim. Arkamdan gelmeye devam ediyordu. Döndüm sesimi olabildiğince yükselterek:
"+Bırak peşimi bana göstereceğini gösterdin. Şimdi git."
Arkamdan gelmeyi bıraktı. Seri adımlarla eve doğru koyuldum. Taksiye bindim. Yol boyunca bir yanden akan yaşları siliyor biryanda da yeniden yaşlar akıtıyordum. Artık onu affedemezdim. Tam olacak dediğim hayat yeniden bozulmuştu. Bu dünya haramdı bana. Eve gelir gelmez hemen yukarı çıktım ve eşyalarımı toplamaya başladım. Hepsini bir valize rastgele koyuyordum. Ne yapacaktım? Son umudumdan vazmıgeçmeliydim? Kendimi salak gibi hissediyordum. Bütün eşyalarımı topladıktan sonra aşağı indim ve valizimi kapının girişine koydum. Son kez buraya doya doya baktım. Güzel bir yaz geçirmiştim sonuçta. Hatta hayatım boyunca en güzel yazdı diyebilirim. Ama artık bunların hiçbir anlamı yoktu benim için. Heryere doya doya baktım valizimi kavradım tam çıkacakken gözüm örtünün altında ki günlüğe takıldı. Gidip günlüğü aldım elime. Her cümlesini heyecanla yazdığım deftere şimdi nefretle bakıyordum. Son kez yazmak geldi içimden. Mert gelmeden gidecektim artık buralardan. Onun işi vardı geç gelirdi. Yine yalan söylerdi oyalardı beni. Bende inanırdım. Çünkü ben sevdiğim insanın davranışlarını sorgulamadan severim. Böyle sevmekte karşındakinin seni kandırmasına neden oluyor. Günlüğüme veda sözleri yazıp burada bırakacaktım Mert geldiğinde herşeyden habersiz okuyacaktı ve artık geç olacaktı.
"Zaman geçtikçe hayat zor olmaya başlıyor. Ailenin senin tek arkadaşın olduğunu farkediyorsun. Ama ailen olmadığı için arkadaşın da kalmıyor. Yalnız kalıyorsun. Bu hayat bu yaşam mücadelesi artık anlamsız geliyor insana. Ailenin yerini tutacak birini buluyorsun tam oldu derken olmadığını farkediyorsun. Bu acı içini yakıp kavuruyor. Bu acı aşk acısı değil. Hani bir yerin yara olur ya tam kapanacakken kaşırsın. Sonra yeniden kanamaya başlar. Yara daha çok açılır ve daha çok can yakar. Işte ben buyum. Benim yaralarım bosluğum oluyor. Bu boşluk beni içine çekiyor. Boşluk sürekli büyüyor ben ise kurtulmaya çalışıyorum. O boşluk benim kurtulamayacağım bir hale geldi ve benim o boşlukta kaybolmama az kaldı. Bir adım kadar ve ben o adımı atıyorum.
Hayatta herşey seçimden oluşuyor. Sürekli ayrı, farklı sorular çıkıyor önümüze. Bu sorunun şıkları bulunuyor. Her sorunun bir doğru cevabı oluyor. Bir şıkkı seçmek diğer şıkları reddetmek anlamına geliyor. Unutma;
"Her seçim, bir vazgeçiştir."
Sen o seçimi yaptın. O şıkkı seçtin ve diğerlerini reddettin. Onlardan vazgeçtin. Umarım sorunun cevabı yanlıştır. Ve sen o şıkkı seçmekle hata yapmışsındır. Ama olan olmuştur artık o soru yanlış kabul edilmiştir. Herşey çok geç olmuştur. Yapamadığın için pişman olursun. Ama fayda etmez. Herneyse seni pışmanlıklarınla yalnız bırakıyorum. Nerede hata yaptığını yalnızken anlarsın.
Elveda hayat, elveda dünya, elveda geçmiş. Herkese, herşeye elveda. Dediğim gibi o adımı atıyorum. Artık kendimi o boşluğa bırakıyorum."
Herkesin arkasından hep ben ağladım. Artık ağlama sırasının başkasına geçtiğini düşünüyorum. Valizimi, telefonumu almadan evden çıktım. Tek aldığım şey paraydı. Taksiye bindim ve okulun arkasında ki uçuruma gitmesini söyledim. Saat baya ilerlemişti. Yeni günün doğmasına bir-bir buçuk saat kalmıştı. Taksi uçurumun oraya geldi ve durdu. Taksici bana iyi olup olmadığımı sordu. Cevap vermeden parayı verdim ve taksiden indim. Taksi uzaklaşınca uçurumun kenarına kadar yürüdüm. Yağmur hafif çiseliyordu. Birazdan yağmur bastıracaktı. Benim işime gelirdi. Ben yağmuru çok severdim. Sürekli annemi hatırlatırdı bana. Çünkü annem yağmurlu havada ölmüştü. Orada duran banka oturdum. Üstümde beyaz bir elbise vardı. O beyaz elbise kırmızı ile daha uyumlu olacaktı. Bütün havayı içime çektim. Gün doğana kadar etrafı izlemeye karar verdim. Sonra çok uzaklara gidecektim. Kimse bulamayacak ve bana ulaşamayacaktı.
***
Gün daha doğmamıştı. Ama güneşin ucu hafiften gözüküyordu. Yağmur daha da bastırmıştı. Ayağa kalktım artık zamanı geldiğini farkettim. Uçurumun boşluğuna doğru ilerlemeye başladım. En uçta durdum. Bunları hakedecek ne yapmış olabilirdim? Kendimi o boşluğa bırakacakken arkamdan bir ses duydum. Mert olmalıydı. Adımlarını duyabiliyordum. Çok hızlı şekilde yanıma koştu. Benden on adım falan uzaktaydı. Uçurumun kenarında duruyordu. Benimle konuşmaya başladı:
"-Sana herşeyi anlatacağım. Yalvarırım bekle, dur. Sadece onbeş dakikanı bana ayır. Tüm gerçekleri söyleyeceğim."
Ağlıyordu. Ben soğuk kanlılığımı devam ettiriyordum. Cevap vermedim. Bana bir adım attı. Bende attığı adımla uçuruma birazdaha yaklaştım. Hemen geri çekildi. Atlayacağımı biliyordu. Bu yüzden seri şekilde beni vazgeçirmek için konuşmaya başladı.
"-...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Umudum
Teen FictionHayattan en büyük darbeler yemesine rağmen, hala umut ışığı arayan genç bir kızın hikayesi. Susmak onun en büyük başarısı. Kalbin ve aklın çakıştığı o ince çizgide kalmış minik bir beden... Unutmayın "Her seçim, bir vazgeçiştir." Birşeyi yapmadan...