Ah, selam!
Sizi çok fazla tutmadan bölümü okumanıza izin veriyorum, çok gevezeyim son zamanlar.
Bugünün tarihi onaltı şubat ikibin yirmi bir salı akşamı saat onbire beş var.
Sizin bölümü okuma tarihiniz nedir?
Yorumlarda buluşalım.
💜
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Kulağımdaki kulaklıklardan gelen Sezen Aksu'dan Canımsın Sen şarkısı eşliğinde gardrobumu düzenliyordum. Aklım hâlâ dün gecedeydi ve ben bugüne dönemiyordum, harika bir gece geçirmiştik. Dakikası dakikasına aşk doluydu ve unutamayacağım, çok güzel bir anı kalmıştı dünden geriye. Mert benim için aşkın vücut bulmuş hâliydi, onu çok seviyordum. Kalbimin atışının hızlanma sebebiydi, yaşadığımı hissediyordum ben onu severken. Daha nasıl anlatılabilir ki bir aşk? Mümkün olsa da kalbimi açıp Mert'i içine hapsetsem! Kalbimin içinde elbette ama bedenen de oraya sokmak istiyordum, nasıl bir duyguydu bazen anlayamıyordum!
Aşk çok güzel bir duygu ve bu duyguyu herkes yaşamalı...
Doğru insanla, doğru zamanda olunca daha da mükemmel oluyordu bu.
Dün gece eve geldikten sonra kızlarla görüntülü konuştuk, onların da geceleri şahane geçmişti. Irmak kol düğmesi hediye etmiş, bize nikah günü aldığını söylemişti ama onu abimin doğum günü hediyesi olarak vermeyi planlıyormuş ve biz bunu dün öğrendik.
Yaren'in gecesi muhteşem geçmiş! Ekin'le iyi ki konuşmuşum, iyi ki beni dinlemişte Mert'le konuşup ona açık olma kararı almış! Ben Mert'in sert tepki vermeyeceğini biliyordum zaten, bizim gibiydi Yaren ve Ekin, bu sebeple karşı durmamıştı işte.
Telefonum çaldığında, müzikte otomatik olarak kapanmıştı, aramayı cevapladım ve telefonumu tekrar cebime koydum, nasıl olsa kulaklığa bağlıydı.
"Efendim, Yaren?"
Gardropta tamamen işim bittiğinde sürgüsünü çektim ve yatağıma uzandım.
"Kar çok güzel yağıyor, giyin de dışarıya çıkalım."
Güldüm.
"Çocuklar gibi kar topu mu oynayacağız?"
Şu an göz devirdiğine yemin edebilirim ama asla kanıtlayamam.
"Hadi ama, Irmak ve Ekin'e de söyleyelim!"
Asıl amacı Ekin'le zaman geçirmek!
"Sen Ekin'le zaman geçireceksin diye bizi kullanacaksın öyle mi?" Dedim, yalandan kızar gibi.
"Biraz öyle olmuş olacak, ama sonuçta hep beraber olacağız. Barlas abi ve abim de olsa daha iyi olurdu ama onlarla da gece çıkarız!"
Göz devirdim.
"Ah tatlım, gece biz abinle iki sevgili kar yağarken yürüyeceğiz. Siz ne yaparsanız yapın, ilgilenmiyorum!" Dedim, sırıtarak.
"Dışlanıyoruz, öyle mi?" Dediğinde küçük bir kahkaha attım.
"Ee, biraz öyle olacak. Sözlümle baş başa kalmak istiyorum.."
"Tamam, sen bilirsin. Şimdi oturduğun yerden kalk ve hazırlan, on dakikaya aşağıda olmazsan seni kar toplarına maruz bırakırım."
Yine ve yine göz devirdim.
"Oturmuyorum canım, yatıyorum." Dedim ve sanki görebilecekmiş gibi dil çıkarttım.
"Her neyse Elif, hadi kapatıyorum."
Bir şey demeden telefonumu kapattım ve yataktan kalkıp gardrobumun karşısına geçtim.
"Kar'a yakışır bir şekilde beyaz dar pantolon ve beyaz örme kazak seçip hemen üzerime geçirmiştim. En üzerime de gri şişme montumu, beyaz bere, atkı ve eldivenlerimi giydikten sonra ayakkabı dolabımdan gri botlarımı alarak aşağıya indim.
Annem ve babam salonda perdeyi açmış, kar yağışına karşı sıcak çaylarını yudumluyorlardı.
"Maşallah mı diyelim?" Diyerek içeriye girdim.
"Olur kızım, nazar çok üzerimizde zaten." Diyerek dalga geçti, annem.
Güldüm.
"Size afiyet olsun, Yaren kar oynamaya çağırdı."
Gülümsedi.
"Bu sizin Yaren'le ilk kar anınız olacak."
Dudak büzdüm.
"Ama biz çocuk değiliz ki, kar oynayacağız resmen."
Güldü.
"Çocuklar mı oynar sadece?"
"Bakarsın biz de çıkarız annenle, oynamaya."
Babamın lafa atlamasıyla söylediği şeye hep beraber kahkaha attık.
"Olur babam, size de spor olmuş olur hem."
Sonra devam ettim.
"Ben Yaren'i daha fazla bekletmeyeyim." Dedim ve odadan çıkıp dış kapıyı açtım ve beklemediğim bir şey oldu.
Yaren yüzüme kar topu attı!
"Yaren!" Dedim, huysuzca ve ayakkabılarımı giydim. Kar bugün düne göre daha çoktu.
Yere eğilerek küçük bir kar topu yaptım ve Yaren'e attım, alnına gelmişti. Küçük bir kahkaha attıktan sonra bahçeden çıktım.
Ekin, Irmak'ı fotoğraf çekiyordu.
Ben de yanlarına doğru koştum.
"Bende, bende, bende!" Dedim, küçük bir çocukmuşçasına ve en sondaki e harfini uzatarak.
"Deli!"
Sonra Irmak'ın yanına gittim ve poz verdim. Ekin fotoğrafı çektiğinde fotoğrafa baktım, çok güzel çıkmıştı.
"Vay canına! Bütün sosyal medya pozlarım karla olacak artık."
Ekin göz devirirken, kızlar birbirlerine bakarak kıkırdadılar.
"Ekinciğim, çok fotojeniksin de beni de şöyle bir çeksen diyorum?" Dedim, gözlerimi kırpıştırarak. Şu an da tatlı olduğumu düşünüyordum, ama tam bir aptala da benziyor olabilirdim!
"Kedi suratlı, tamam poz ver!"
Dudak büktüm.
"Sen bana kedi suratlı mı dedin?" Başıyla onayladı.
"Yaren şu sevgiline bir şey söyle!" Dediğimde ikisi de yüzüme tuhaf tuhaf baktı.
"Niye öyle bakıyorsunuz? Dün geceden sonra kayınço olacak hâliniz yoktu herhalde?"
Irmak kahkaha atmıştı, gerçekten komikti kurduğum cümle ama!
Yaren ve Ekin birbirlerine bakarak kıkırdadılar, taze sevgili böyle oluyordu değil mi? Unutmuşum da.
Kafama kar topu atılmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım.
Irmak, Yaren ve Ekin karşımda duruyordu, hangi salak kafama kar topu atmıştı gerçekten?
Arkamı döndüğümde bana sinsi sinsi sırıtan Mert'i gördüm. Mert? Sahiden mi sevgilim ya?
"Seni pislik!" Dedim ve kar topu alarak ona doğru koştum. Ben Mert'e doğru koşarken o da benden kaçmaya çalışıyordu.
"Gel buraya, hain sevgili!"
Kahkahası sokağa yayıldığında, kahkahasını kıskandım. Çok güzel gülüyordu...
Mahallenin sonuna kadar koştuğumuzu fark ettiğimde pes ettim ve yere oturdum.
"Tamam, çok yoruldum." Diye bağırdım.
Mert yüzündeki sırıtışla yanıma geldi ve yere oturdu.
Dil çıkarttım!
Sonra aklıma gelen fikirle, Mert'e yaklaştım. Onu öpeceğimi zannederken ben, elime aldığım karları yüzüne sürdüm. Yüzü bembeyaz olduğunda ayağa kalktım ve koşarak mahalleye, kızların yanına doğru ilerledim.
"Yaren beni abinden kaçır!"
Yaren'in arkasına geçtiğimde Mert yanımıza varmıştı.
"Seni kimse benden kaçıramaz, güzelim." Dil çıkarttım ve arkamı dönerek koşabildiğim kadar koştum.
Ama nafile!
Beni kolumdan tuttuğu gibi yakaladı ve kendine çekip sarıldı.
Gülümsedim.
"Seninle kar'ın tadı bile bir başkaymış." Gülümsedim.
"Seninle zaman geçirmeyi seviyorum." Dedim.
Bu sırada kamera sesi duyuldu, Mert'le ayrıldığımızda Ekin'in bizi çektiğini fark ettik.
Telefonu uzatıp bize gösterdiğinde, gördüğüm resimle gülümsedim.
"Ekin bu çok güzel! Sen harika fotoğraflar çekiyorsun."
Gülümsedi.
"Ee, harika olduğum gerçeği var işte."
Mert göz devirdi.
"Sen değil, çektiğin fotoğraflar harika kardeşim."
Ekin çapkın olduğunu düşündüğü bir bakış attı.
"Bir daha düşünmek ister misin, abicim?"
Kıkırdamıştım.
Yaren Ekin'in omuzuna vurdu.
"Deli." Dedi.
"Bu deli sana çok aşık!"
Mert'in huysuzca homurdanmasına küçük bir kıkırdamayla karşılık verdim.
"Benim yanımda kardeşime bu şekilde davranmaya devam edersen, seni şu kar'a gömerim kardeşim."
Gözlerimi kısarak Mert'e baktığımda ne oldu der gibi baktı yüzüme.
"Sen abimin yanında bana o şekilde davranırken, abim de senin gibi kıskanıyor biliyorsun değil mi?"
Göz devirdi.
"Aynı konumda olmasak çekeceğin vardı benden Ekin, dua et."
Ekin güldü.
"Şükürler olsun mu demeliyim, abicim?"
Mert göz devirdi ve Allah'tan sabır diler gibi gökyüzüne baktı.
"İşte benim sevgilimde çalışıyor."
Dudak büktüm.
"Siz de akşam baş başa olursunuz."
Gülümsedi.
"Doğru!"
Mert kolunu belime sarıp beni kendisine çektiğinde ben de ona iyice sokuldum.
"Hadi bize gidelim gençler, oturur sıcak çay içeriz."
Mert'in teklifini herkes onaylamıştı.
"Annemlere haber verip geliyorum." Dediğimde Mert elimi tuttu.
"Ben de seninle geleyim, kaç gündür görüşemedik kaynanam ve kaynatamla."
Güldüm.
"Salak!"
Göz kırptı, ah ne kadar yakışıklıydı!
"Siz bize geçin, geliyoruz."
Bahçe kapısından içeriye girince zile bastım, anahtarı almayı unutmuştum.
Ayakkabılarımızı çıkartırken kapı açılmıştı.
"Hoşgeldiniz çocuklar."
İçerinin sıcağı çok güzeldi, girdiğim gibi mayışmıştım.
"Hoşbulduk." Dedi Mert, sanki bir şey daha söyleyecek gibiydi ama susmuştu.
"Camdan sizi izledik, ne güzel eğlendiniz öyle."
İçeriye geçerken annem de mutfağa girmişti ve odaya iki bardakla dönmüştü.
Odadaki çaydanlıktan boş bardaklara çay koyduktan sonra birini Mert'e uzattı.
"Sağol, anne." Dedi, bakışlarım anında Mert'i bulurken çekinerek baktığını fark ettim.
Garip hissettirmişti, garip ve güzel. Mutlu etmişti bir de, heyecanlanmama sebep olmuştu.
Annem gülümsedi.
"Çok sevindim, oğlum."
Sonra babam lafa girdi.
"Nasılsın oğlum? İşler nasıl gidiyor, görevdesin sürekli."
"Öyle baba, ne yapalım? Vatanımız için çabamız, biraz bile yorulmuyorum."
Babamın gözlerinin parladığını gördüm, onun da hoşuna gitmişti bu.
Babam öksürdü.
"Bak oğlum, bizlere anne baba demen bizi çok mutlu etti. Kızımın parmağında senin yüzüğün var, elbette mutlu edecek ama biz Barlas'ın düğününü yaptıktan sonra memlekete döneceğiz, artık sizin düğününüzün hazırlığı için tekrar geliriz nasipse. Biz gitmeden söz nişan işlerinizi bitirelim istiyoruz."
Mert'le birbirimize baktık, daha sonra Mert babama dönüp başıyla onayladı.
"Haklısın baba, ama Elif'in okulu var ve söz nişan işleriyle kafa yorsun istemiyorum. Bu sebeple söz ve nişanı bir arada yapalım diyorum ben, Elif iki kere yorulmasın. Tabi sizin fikriniz, onayınız daha önemli."
Babamla annem birbirlerine baktı, annem başıyla onayladı.
"Doğru düşünmüşsün, Barlas ve Irmak evlenmeden önce gelin yapalım sözü."
Abimler Mart sonu gibi evlenmeyi düşünüyorlardı ve Irmakta yirmi bir Mart pazar günü için nikah günü almıştı. Düğün ve nikahı birlikte düşünüyorlardı.
"O zaman Mart ayının ortalarına doğru sözü yapalım, ben annemlerle konuşacağım bu konuyu. Şimdi izninizle Elif'i de alıp bize geçiyorum, hep beraber oturacağız."
Babam başıyla onaylarken, konuşan annem olmuştu.
"Annene selam söyle, oğlum."
***
Biz dışarıda kar oynarken Zerrin anne mutfağa girmiş ve bizim için adeta döktürmüş. Patates salatası, poğaça, ıslak kek, mantar kurabiye yapmış. Gerçekten tüm bunları ne zaman yapmıştı? Eli çok hızlıydı sahiden.
Gelin kaynana toprağından olurmuş diyelim.
Elbette kendimi öveceğim?
Mutfağa gidip kendime çay koyarken Zerrin anne de arkamdan geldi, onun bardağına da çay koyduktan sonra çaydanlığı ocağın üstüne koydum.
"Ellerine sağlık anne, ne zaman yaptın bu kadar şeyi?"
Gülümsedi.
"Erkek anneleri biraz hızlıdır, erkekler kızlara göre daha çok yerler çünkü. Yaren kızıyor bazen, hiç oturmuyorsun diye."
Aslında haklıydı, annem de öyleydi çünkü.
"Haklısın."
Başıyla onayladı.
"Bir de eşine göre ayak uyduruyorsun evlendikten sonra, hızlı ve her şey hemen olsun diye isteyen bir eşe sahibim."
Tek kaşımı kaldırdım, aklıma Mert gelmişti.
"Peki Mert? Onun ev hâli nasıl? Evlenmeden bir insanı tanıyamazsınız derler."
Mutfaktaki masanın sandalyesine oturdu ve benim de oturmamı işaret etti.
"Mert her şey hemen olsuncu değil kızım, ama göz zevki var ve her şey güzel olmalı onun için. Evde bizi her zaman güzel giyimli ister, yaptığımız her yemeğin görüntüsünün tadı kadar güzel olmasını ister. Baktığı her şeyde güzellik görmek ister kısacası. İnatçılığı pek yoktur, ev işlerinde bana yardım bile eder. Bu yüzden evlenince çok şanslısın kızım."
Alt dudağımı ısırdım.
"Anne, bu konuyu henüz Mert'le konuşmadım çok erken diye ama yeri gelmişken sana bahsetmek istiyorum."
Başıyla onayladı.
"Dinliyorum."
"Mert'in mesleği gereği sürekli tayini çıkacak, beş sene buradaysa, on sene başka bir yerde olması gerekecek ve olması gerektiği gibi ben hep onun yanında olacağım. Bu sebeple buradan bize ev almanıza gerek yok, babam da sen de münasip görürseniz, sizinle yaşayalım diyorum ben. Yeni bir ev alırız, bir iki sene sonra Adana'ya, Urfa'ya gitmesi gerekir, boşuna alınmış olur. Sana iş olur daha çok, sürekli gidip havalandırıp, temizliğini yapman gerekir biz yokken."
Gözleri hafiften dolmuştu, gülümsedi ve elimin üstüne elini koydu.
"Ne kadar düşüncelisin, kızım. Böyle düşünmen beni çok mutlu etti ama senin rahatın önemli, bizlerin yanında rahat edebileceksen biz daha çok mutlu oluruz."
Başımla onayladım.
"Mert'te onay verirse, benim açımdan gerçekten sorun yok. Eğer sorun olsaydı zaten böyle bir şey demezdim anne."
Bir anda arkamdan sarılınmasıyla korkup irkilmiştim.
"Sana bir kez daha aşık oldum."
Utanmıştım ama!
"Mert." Dedim, uyarırcasına.
Kollarını bedenimden ayırıp, Zümrüt annenin yanına gitti ve arkasına geçip omuzlarını tutarak okşadı.
Kulağına doğru yaklaştığında önce bana bakarak sırıttı ve sonrasında ise konuştu.
"Ne diyorsun? Sana seçtiğim gelin, çok doğru bir tercih değil mi?"
Deliydi bu adam.
***
Fakülteyi çok boşlamıştım bu sebeple sabah erken kalkıp hazırlandığım gibi soluğu okulda almıştım. Derslerden bir tık geride kalmıştım ama bunu halledebilirim. Şimdi ise dersteydim işte!
Çıkış saatime bir ders kalmıştı neyse ki. Üniversiteli olmak çok güzeldi, gerçekten ama güzeldi! Ne bileyim, rahatsın en azından. Yine de insan lise yıllarını özlüyor ve en güzel yıllar bence ergenliğe rağmen lise yıllarıydı.
Lisedeki arkadaşlarımla sosyal medyadan takipleşiyoruz ve arada konuşuyoruz. Aynı şekilde orta okul arkadaşlarım ve ilk okul arkadaşlarımla da öyle. İlk okul arkadaşlarını çoğu kişi hatırlamaz belki ama ben ilk okul numaramı bile hatırlıyordum. Bin üçyüz yedi. İlk okul öğretmenimi çok beğeniyordum, hafif balık etli, güler yüzlü ve düz kısa saçlı orta boylu hanım hanımcık bir kadındı. O her zaman rol modelimdi benim, davranışlarıyla ve konuşmalarıyla benim her zaman takdir ettiğim ve ona benzemek istediğim biriydi. İlk okuldayken hep ben de onun gibi sınıf öğretmeni olmak isterdim, onun gibi şefkatli ve onun gibi iyi kalpli harika bir öğretmen olmak isterdim ama sonra bu düşüncem değişti ve çocuk doktoru olmak istedim. Doktorluk çok kutsal bir meslek bence, hayat kurtarmak özellikle bir çocuğun hayatını kurtarmak harika bir duygu olmalıydı.
Çocuklar yaşamalı.
Sonra bir çok öğretmen girdi hayatıma, hepsinin yeri bende ayrıdır ama ilk okul öğretmenin gibi olamaz hiçbiri. Aklıma geldikçe hep onu özlediğimi hissediyorum, şu an ne yapıyordur hiç bilmiyorum ama en son üç dört sene önce onu gördüğümde bir akrabamızın kızının okuduğu okulda ilk okul öğretmenliği yapıyordu. Şimdi belki de emekli olmuştur, kim bilir.
Düşüncelerimi bölen telefonumun titreşim sesinden başka bir şey değildi.
Telefonumun kilidini açtım, Mert mesaj atmıştı.
Gönderen; Mert🤍
- Dersten ne zaman çıkacaksın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKA BİR AŞK
ChickLit"Ya bana yanlış yerden bakıyorsan? O zaman bana aşık olabilir misin?"