Nefes nefese itirazlarımı sunmaya hazırlanıyordum ki Sinan beni durdurdu.
"Nazlı bu oynadığımız üçüncü oyun ve bir kere bile kazanamadın. Lütfen yenilgiyi kabullen." diyerek kendini yere atan Sinan'a sinirle bakıyordum.
"Belki bu defa kazanırım."
"Aynen son iki oyundur bunu diyorsun ve topu sadece 3 kere isabet ettirdin."
"Hep elbise yüzüne. Tamam ya sen kazanmış ol gidiyorum ben." diyerek sahanın çıkış kapısına ilerlemeye başlamıştım ki arkamdan hızla kalkarak kafama basket topunu attı.
Çığlık atarak kafamı ovuştururken sinirle arkamı döndüm.
"Ya azıcık yaşının adamı ol Sinan!"
"Nereye gidiyorsun? İstediğimi yapmak zorundasın."
"Ne istiyorsun?"
"Benimle dans et."
"Burada mı, şimdi mi? Saçmalama istersen!"
"Gel buraya." diyerek bana doğru yöneldiğinde hem geriye doğru gidiyor hem de bahane uydurmaya çalışıyordum.
"Şarkı yok. Başka bir şey iste." demiştim ki telefonundan bir şarkı açıp yere koyduktan sonra tekrar bana yöneldi.
Kaçacak alan kalmadığında pes ederek teslim olup son bir kere bahane uydurarak "Bu şarkıyla dans edemeyiz." dedim. Gerçekten de dans edebileceğimiz bir şarkı değildi.
Beni dinlemek yerine dans etmeye başladığımızda yüzüne anlamaz bir şekilde bakıyordum. Çok ciddiydi bakışları. Sanki biraz sonra çok önemli şeyler söyleyecek gibi bakıyordu yüzüme.
Kulağıma yaklaşıp şarkının sözlerini söylemeye başladığında istemsizce yüzümde bir tebessüm oluştu.
"Zor günler geçirebilir her insan,
Umudun olurum eğer bana inanırsan,
Yaprakların solar da güneşi unutursan,
Işığın olurum sonsuza uzanan.""Sinan." demiştim ki şarkının sonunu kulağıma fısıldamaya devam etti.
"Sen benim söylenmeyen sözlerim
Sen benim unutamadığım ilklerim
Sen benim içemediğim son kadeh
Uzun yolum, şarkılarım, sevdiğim.""Bu ne şimdi?" dediğimde gülümseyerek yavaşça benden uzaklaştı.
"İtiraf."
"Ne itirafı?"
Gülümsemesi daha da büyürken "Aşk itirafı, benimle evlenir misin?" dediğinde şaşkınlıktan ağzım açılmış yüzüne anlamayarak bakıyordum.
"Diyorum ki benimle evlenir misin? Dedin ya Allah annenin gelinine yardımcı olsun diye. Annemin gelini olsana Allah yardımcın olsun. Bugün oynadığımız oyun son olsun bir dahakine gerçek bir ilişkiyle çıkalım karşılarına evlen benimle." diyerek cebinden bir kutu çıkartıp bana uzattığında dediklerinde ciddi olduğunu anladım.
"Sinan, bu çok ani oldu."
"Evet teklif ani olmuş olabilir ama iki yıl oldu Nazlı. Seni seviyorum." dediğinde vereceğim tepkiye karar vermeye çalışıyordum.
Aklımda yaşadığımız şeyler canlandığında gülümsemeye başladım. Oyun oynamak için buluştuğumuz günde oyunu bozarak gerçek olmasını söylemesi duygularımı anlamama sebep oldu. Ben de onu seviyordum ama bu kadar çabuk evlenme kararı almak düşüncelere dalmama sebep oluyordu.
"Son oyun olsun." dedim içimdeki düşünce karmaşasını yok sayarak. Seviyordum, seviyordu ve beklememize gerek yoktu.
Kutudan yüzüğü çıkartıp parmağıma taktığında yüzüne baktım.
27 yıllık hayatımda sürekli kaçtığım aşka basketbol sahasında yakalanmış olmam beni daha da gülümsetti.
Her ne olursa olsun aşk sizi elbet bir gün buluyordu. Beni de hastaneye girerken bulmuştu. Karşımdaki adama dikkatle baktım. Bir günlük oyun için çıktığımız bu yolda bir ömür oyun oynamak ne kadar mantıklıydı bilmiyorum ama aşk bazen insanı düşünemez ediyordu. Düşünmek yerine mutlu olmaya karar verdim.
Sevdiğim insan yanımda sarılı dururken parmağıma son kez baktım. Ne kadar kaçarsak kaçalım aşk elbet kapımızı çalıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Oyun (Kısa Hikaye)
Short StorySevgililer günü yarışması için yazılmış kısa hikayedir. 🏆Sevgililer günü yarışması, yarışma kazananı. 📌Sinan ve Nazlı, Hayat Kurtarma Timi kitabındaki karakterlerdir.