L'amour c'est être stupide ensemble.{Aşk birlikte aptal olmaktır.}
~ Paul Valéry
🔽
"Ben bu kadına bayıldım. Çok güzel ve nazik." Rosé'nin, Jennie için söylediklerine göz devirdim. İlk başta bende öyle düşünmüştüm ama hemen sonra gerçek yüzünü görmüştüm.
"Seni daha önce hiç görmemiştim. Buralardan değil misin?" Rosé, gülerek prensese baktı. "Bu şehirde yaşıyorum ama dışarı çok çıkmazdım." Penses, zarifçe çayından bir yudum aldı.
"Lalisa, beni kardeşinle ne zaman tanıştıracaksın?" Kaşlarım çatılırken derin bir nefes aldım. Jimin'den ne istiyordu bu kadın? "Mümkün olan en uygun zamanda," dedim gülümseyerek. "Yakında burada olur."
Rosé, her zamanki gibi kurabiyelere saldırdığı içi ağzı doluydu bu yüzden karşıdan gelen Jimin'i gördüğünde her hangi bir tepki veremedi. Onun sincap gibi şişkin olan yanaklarına bakıp güldüm. Prenses de benimle aynı tepkiyi vermişti.
"Merhaba hanımlar." Üçümüzün de bakışı Jimin'e döndüğünde Rosé ağzındakileri yutup "Merhaba Jimin." diye şakıdı. Jimin bakışlarını onun için yabancı olan kadına çevirdi. "Ben Jimin. Sizin güzel adınızı öğrenebilir miyim, madam?"
Jennie, ona gelen ilgiden oldukça memnun olduğunu belirtecek şekilde gülümsedi. Elini nazikçe Jimin'e uzattı. Çapkın Jimin ne yapması gerektiğini çok iyi bilerek uzatılan eli tutup dudaklarına götürdü.
"Ben Prenses Jennie." Jimin, prenses lafını duyduğu anda dahada çok gülümsedi. "Sizinle tanışmak bir onurdur, efendim." Rosé, olayları benim gibi iğrenerek izlemektense üzülerek izliyor gibiydi.
Bir öksürük sesi duyduğumuzda hemen arkama döndüm. Kral Taehyung bir Jennie'ye bir Jimin'e bakıyordu. Sanırım kardeşinin etrafında erkeklerin dolanmasını istemiyordu. Ayağa kalkıp "Kardeşim Jimin." dedim. Jimin, krala dönüp eğildi. "Memnun oldum, efendim."
Kral Tae, zoraki bir şekilde gülümsedi. "Zifir!" Jennie, hızla ayağa kalkıp "Abi!" diye bağırdı. "İnsanları korkutma!" Siyah yaratık bir anda kralın ayaklarının ucunda belirince Jimin geriye doğru bir adım attı. "Bende Zifir'in kim olduğunu merak ediyordum."
Jimin'e doğru bakıp hırlayan hayvana yaklaştım. "O benim kanımdan. Ona zarar verme." Kral Tae, bana doğru bir adım attı. "Amacım kan dökmek ya da savaş başlatmak değil, müstakbel kraliçem. Ama kardeşime yaklaşanı affetmem."
Jimin gözlerini devirdi. "Merak etmeyin. Benim başım bağlı." Şaşkınlıkla Jimin'e bakarken Rosé'nin kızardığını gördüm. "Tanıştırayım, Rosé; sevgilim." Gözlerim irice açılırken Rosé'ye baktım.
"Gerçekten söyleyecektim ama-" Prenses Jennie derin bir nefes aldığında Rosé susmak zorunda kaldı. "Abi, yine her şeyi mahvettin. Artık insanların hayatını bozup durmayı bırak." Prenses gidince kralda onun peşinden gitti.
Bakışlarım bir Jimin'e bir Rosé'ye değerken "Bir açıklamayı hak ettim bence." dedim sinirle. Jimin Rosé'nin elini tuttu ve dik başlılıkla bana baktı. "O, benim sevgilim. Karşı çıkmaya hakkın yok. Babama söylemeye hiç hakkın yok. Anladın mı?"
Sinirle ellerimi saçlarıma attım. "Neden karşı çıkayım, Jimin? Mutluysanız mutluyumdur. Sadece bana söylemenizi beklerdim. Yani o kadar mı önemsiz biriyim sizin için?" Rosé tam ağzını açmıştı ki Jimin sinirle güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hainin Kızı ~liskook~ (tamamlandı)
FanfictionLa fortune sourit aux audacieux. {Şans, cesurlara güler.} (Liskook, Jirose, Namsoo, Jenkai, Taejin, Sope) Altı yaşındayken babasının gözünün önünde idam edildiğini gören küçük kız, on altı yaşındayken babasının idam kararını veren kralın sarayına g...