Engelleyemediğim koca bir suçluluk duygusuyla bakıyordum gözlerine, bunca şey kendi huzurum için miydi, sahiden onu düşünmeden hareket etmiş olabilir miyim diye sorup duruyordum. O hangi duygular ya da düşüncelerin içinden karşılık veriyordu gözlerime bilmiyorum, mavilerine yerleşen bu yoğunluğu tanımıyordum. Belki de tanıyordum ama tanımazlıktan gelmek işime geliyordu, bilmiyorum. Bir ses kulaklarıma yapıştığında ürkeklikle kaldırdım ellerimi ve Akın'ın kollarından tuttum. Sanki beni ürküten sesi tanıyor gibi kıvrıldı papatyamın ifadesi, kollarını tutan ellerime bakmıştı aynı kayıp bakışları ile ve başını usulca yukarıya doğru kaldırdı. Aynı ses daha yakından yükseldiğinde önce sihirler sakladığı sakallarına baktım. Göğsümün tamamına kurmuş olduğu memleketin orta yerinde derin bir sancı başladığında nefesimi tutarak başımı kaldırdım. Gördüğüm şeyi zihnim hızla reddetti ama göğsüm kabullenmek için hiç beklemedi ve memleketim daha güçlü bir acıyla savruldu. Papatyamın kollarını tutan eller de bana ait değillerdi sanki, sahipsizce aşağı doğru süzülmüşlerdi ve hayretler içerisinde kalakalmış durumdaydım.
Yeni bir ses daha yükseldiğinde gözlerim kısıldı istemsizce, titreyerek indirmiştim başımı ve ayaklarımızın önüne atılan cam şişelerine baktım. Kafamın içinde öldürmeye niyetlenmiş şimşekler vardı. Korkutmak falan değil, doğrudan canımı hedef alıyordu bu şimşekler ve doğru düzgün düşünemediğim gibi nefes almayı da beceremiyordum. Kendi ellerimle nasıl bir felakete sebep oluyordum böyle, bununla nasıl baş edecektim ben? Bu kadar güçlü müydüm sahiden? Aniden mavilerine baktım. Kırık cam şişelerine bakıyordu ama gördüğü şey kırık cam şişeleri miydi emin değilim. Bir adım geri çekildi. Küçücük bir anda her tarafı gezdi mavileri ve bu gezinti maalesef ki yine cam şişelerde son buldu.
''Akın!'' göğsüne vurarak var gücümle seslendim. Yüzüme bakacak gibi olmuştu ama zihni nasıl bir görüntüyle meşgulse, fazla baskındı ve kırık cam şişelerinden başka bir şeye bakamıyordu.
''Akın bana bak!'' bir kez daha göğsüne ellerimi çarparak seslendikten sonra kollarını daha güçlü bir şekilde sardım ve etrafa bakındım. Meğer hiç beklemiyordu karanlık. İnsana hızlı davranabileceğinin umudunu veriyordu ama verdiği umudu başına geçirmek için tek bir saniye bile kaybetmiyordu. Şimdi bu cılız kollarımla ne işe yarayacaktım ben? Mavilerinin yüzüme bakmasını bile sağlayamıyorken, bütün ömrüne sebep olan o korkunç günü yeniden yaşamasına nasıl engel olacaktım? ''Akın'' diye mırıldandım düşüncelerimin en çaresiz köşesinden.
Yüzüme bakacak gibi olmuştu yeniden ama yukarıdan gelen sesle aynı anda o tarafa baktık. Takım elbiseli cansız bir erkek manken sarkıtılmıştı aşağı doğru. Çıkan yeni ses ise küçük bir çocuğa aitti ve durmadan baba diye haykırıyordu. Dudaklarım titrer vaziyette ellerimi kaldırıp sihirler sakladığı ak sakallarına dokundum. Parmak uçlarımda duruyordum ve hıçkırıklarımla karışık biçimde ''N'olur bana bak?'' diye mırıldandım. Çocuk daha gür sesle haykırdı, o haykırınca Akın mavilerini sıkıca kapatmıştı ve bileklerimden tutup sakallarına dokunmama engel oldu.
Biliyorum, şu anda derin ve sevimsiz bir sessizlik hakimdi ama kulaklarım bir depremi kucaklıyordu. Yıkılan her güzellik, sesini memleketimden duyuruyordu ve lanet ediyordu; lanet olsun serbest kalan küçük kızına! Özgürlüğünün bedeli ne ağırdı böyle, lanet olsun! Gökyüzüne uğurladıklarına kimi ekliyordu özgürlüğü uğruna, bu sakallarda sihirler vardı, toprak altına nasıl yakışsındı, lanet olsun. Sırtında ağırlık hissetmediğine seviniyordu da göğsüne yerleşen ağırlığı ne yapacaktı, neye yarayacaktı şimdi özgür kalmışlığı, lanet olsun! Nefesim bıçak olmuş da boğazımı kesiyordu sanki. Akın'ın adımları boğazımdaki baskıyı da acıyı da arttırıyordu. Kırık cam şişelerine ilerliyordu. Engel olmak istediğimde bu defa itmemişti ellerimi ama tepkisizliği ona dokunmamışım gibi hissettirmişti. Aynı yerdeydik evet ama aynı zamanda aynı anda değildik, farkındaydım. O güne gitmişti ruhu güzelim, karanlıktakilerin çabaları boşa çıkmıyordu.
YOU ARE READING
ALACA
General FictionÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...