"her neyse üzgünüm bir daha olmaz mı? ne boktan bir cümle bu?"
"jeon'dan ne bekliyorsun? egosundan geçilmeyen bir pislik, özür dilediğine şükret."tae'nin söylediği cümle ardından park kaşlarını kaldırıp arkadaşına bakmıştı. evet özür dilemesi bile bir başarıydı ama şu an tüm okulda adı oldukça iğrenç bir şekilde dönüyordu. annesinin bunları duyarsa ne kadar üzüleceğini getirdi aklına jimin. o; annesinin minik, zeki çocuğuydu. temizdi, saftı, içinde hiçbir kötülük yoktu ona göre.
içeri giren jeon'un bakışları bir süre minik bedende dolaştı. bahçede istemsizce ettiği iltifat aklına geldiğinde utançtan başını eğip yere dikti gözlerini. yavaş ve sakin adımlarla sırasına geçti koca oğlan. jimin onun yüzüne bile bakmamış, çok istese bile kendisine hayır demeyi başarmıştı.
jeon'un içinde oldukça garip bir his vardı. hoseok'a hissettiği gibi bir şey miydi emin değildi çünkü şu an ondan nefret ediyordu. bu daha masumane daha deli dolu bir duyguydu. jeon istemsiz bir mutluluğa, huzura ulaşmıştı.
"jeon, akşam bizdesin değil mi?" ağzındaki sakız ile okulun en güzel kızı konuşmuştu.
jeon tam bir şey söyleyecekken jimin'e baktı. minik beden ondan hoşlanıyordu ve daha geçen gün kalbini yeterince kırmıştı zaten. bu yüzden dudaklarını birbirine bastırıp başını sağa sola salladı jungkook. kızın suratı düşerken jimin'e bakarak konuştu jeon.
"üzgünüm soyeon, daha önemli işlerim var. saçma hareketlerini çekemem."
kızın bozulduğu yüz ifadesinden anlaşılırken jimin şaşkınca taehyung'a odaklanmıştı. arkadaşı oldukça sinirli görünüyordu zira jeon'un bir daha onu üzmesine izin veremezdi. kalın ve tok sesiyle konuştu.
"jimin, akşam bize gelmeye ne dersin? güzel bir video oyunu var elimde."
"huh? sen video oyunu sevmezsin k-"
"aptal mısın jimin ben bayılırım oyunlara, yeter ki gel akşam."dişlerinin arasından konuşan tae'nin ardından jimin olayı kavrayıp kaşlarını kaldırmıştı.
"ha evet evet, video oyunu. gelirim tabii ki tae. hangi oyunu almıştın?"
tae video oyunu bilmezdi ki, ne yapacaktı şimdi? aklına gelen ilk şeyi söyleyiverdi elbet.
"gta! gta vice city aldım geçen gün. yeni gelmiş de mağazaya."
salak taehyung...
jeon jungkook ortama sesli bir kahkaha bırakırken sırasından ayaklanmış ve jimin'in sırasına gitmişti. iki kolunu da sıranın köşelerine yerleştirip jimin'in yüzüne eğilirken yüzünde zafer gülümsemesini andıran sırıtışı duruyordu.
"gta vice city yaklaşık 14 sene önce çıktı jimin-shi."
kim taehyung'tu bu arkadaşını kurtarayım derken kendi kazdığı kuyuya sokmuştu.
jimin'in nefesi yakınındaki beden yüzünden kesilirken sertçe yutkundu. jeon miniğin ondan bu kadar etkilendiğini fark ettiğinde sırıtışına engel olamamıştı.
"n-ne yapıyorsun jungkook? çekil sıramdan."
"14 sene önce çıkmış oyunu oynamayacaksan okul çıkışı arka bahçeye gel..."jungkook tae'ye bakıp konuşmasına devam etti.
"mümkünse yanındaki şu garip varlık olmadan."
jeon jungkook, park jimin'i çıkışta tek başına yanına çağırmıştı.
peki ya jimin, sahiden gidecek misin onun yanına?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the player | jikook
Fanfiction"ben eşcinsellerden nefret ederim park. sadece hayatımdan siktir git."