(HAVİN)
“İki gün oldu ve hiç bir şey yapmıyoruz! Bu onların yanına kalmamalı!”
“Ben karşılık vermek istemiyorum Elif. Beni böyle etkileyebileceğini sanıyorsa yanılıyor.”
“Otur şuraya!” beni iteklemesiyle tepsimdeki çorbam biraz döküldü. Ters ters Elif'e baktım.
Yemekhanenin en ücra köşesine yerleştik Elifle. Bu gün bir ilki gerçekleştirip diğerlerinden ayrı yiyecektim yemeğimi. Ama yanımda Elif vardı. Ve bu çok iyiydi.
Yoshi dün yemekhaneye o kızla çıkıp gelmişti. Söylediğine göre kız İngilizce bilmiyordu. Adı Yuuki’ymiş. Japonca konuşuyordu ve tercümesini de Yoshi yapıyordu. Elifin dediğine göre Yoshi kızın söylediklerini söylemiyordu. Tamamen farklı konuşuyorlardı. Yani Yoshi tamamen kendi uydurduklarını söylüyordu. Kız resmen alay ediyordu benimle!
Birkaç kelimeyi anlasam da, Elif kadar iyi değildim. Anime izlemenin bu kadar yararlı olacağını nerden bilebilirdim ki? Depresyona girip patlamış mısır eşliğinde anime izlemek istiyorum! Belki kızın ne dediğini bende anlarım!
Bugünse, sözde Elifle hasret gidermek için ayrı masaya geçmiştik. Ama Elif’in asıl amacı karşı saldırıya geçmekti. Kısasa kısas! Onların yapmaya çalıştığı şeyi biz uygulayacaktık. Ama ben öyle düşünmüyordum.
“Bak elif. Yoshi ve o kız umurumda değil. Benim daha önemli sorunlarım var. Büyü gibi.” şaka gibi! Gerçek hayatta ihtimal vermeyeceğim bir şeydi. Ama şimdi hayatımın dönüm noktası olmuştu! Masalların gerçekleşmesi gibi bir şeydi bu! Belki de masallarda gerçekti!
Yoshi ve Melanie’nin de uyanmasıyla sınıfımız büyücülüğe uygun hale gelmişti. Büyücülük. Akla ilk gelen şey Hogwarts gibi bir büyü okulu oluyor. Bilindiğin dışında kalan bir şey bu. Harry Potter’ın kullandığı gibi bir asamız yok. Büyüyü gözlerimizle kullanıyormuşuz. Renk değiştirmesi de bu yüzdenmiş.
“Evet.” Dedi endişeli bir gülümsemeyle. “Büyüde yenisin. Çırak olman gerekirdi ama bir kalfanın gözleri var sende. Farklı olmanın nedenlerini araştırmamız gerek. Ama önceliğimiz bu değil şimdilik. Top yekûn karşı saldırıya geçmemiz gerek. Büyük taarruzu başlatmalıyız!” dedi heyecanla.
“Ne dersem deyim beni dinlemeyeceksin değil mi?” gözlerimi devirdim. Elif’in benim için uğraşmasına hiçbir zaman engel olamazdım.
“Aynen öyle!” başını salladı. Yemeğinden bir kaşık alıp konuşmaya çalıştı boğuklaşan sesiyle. “Seni kıskandırmaya çalıştığı bir gerçek.” Bu alışkanlığında da vazgeçememiş. Ağzında yemek varken konuşmaya çalışıyor hala. Bir gün boğulacak bu yüzden diye korkuyorum. “O çekik oğlan senden gerçekten hoşlanmış gibi görünüyor. Ama taktiği yanlış. Ve ters tepti. Seni kendinden uzaklaştırdı sadece. Senin farklı olduğunu anlayamadı.”
“Ben farklı falan değilim. Her kız gibiyim işte.” Her kız gibi...
“Her kız senin gibi tepki vermez Havin. Kıskandırmaya çalışan çekik oğlana mutlaka bir karşılık verirdi. Senin gibi tepkisiz kalmazdı. Herkeste çırak olarak uyanan büyü sende kalfa olarak uyandı. Bunu da unutmayalım. Farklı olduğunun kanıtı bunlar. İnkâr edemezsin.” Yaptığı iç muhasebeyi bana aktarıyordu. Farklılıklarımın ben bile farkında değildim! "Güçlerin uyanmadan önce yanıldığımı sanıyordum, ama yanılmamışım.! Auran gerçekten de gümüştü!" dedi heyecanla açılan kocaman gözlerle.
Yanımızdaki sandalyeler çekildi. Masaya koydukları yemek tepsilerinin ardından yerlerine oturdular. “Selam!” diye şakıyan Elisa’ya baktım hemen. “Bugün neden farklı masadasınız?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNLU MELODİ
FantasyBüyü gücünüzün olduğu fantastik ve bir o kadarda gizemli bir dünya düşünün. Hayal ettiklerinizi gerçekleştirebiliyorsunuz. Yaşantınıza onunla birlikte yaşamaya devam ediyorsunuz. Peki onca zaman boyunca ne ile besleniyor bu büyü? Bir karşılığı olm...