"Teşekkürler Felix." Kötü hissediyorum. Gerçekten bedenim işe yaramaz bir şekilde hastane odasında öylece yatıyor muydu? Belki de çoktan morgdadır. Bedenim farklı olabilir ama hala hayattayım. Peki Hyunjin? Onun ne durumda olduğundan haberim bile yok. Elimden bir şey gelmiyor olabilir ama en azından ziyaret edebilirim. Tabi hayattaysa. Felix benim için menajerle konuşup izin işini halletmişti. Menajer ve Felix'de benimle geldiler. Menajer otoparkta arabada beklemeyi seçti. Felix ise benimle gelmek istedi. Gerçekten oldukça anlayışlı biri olduğunu düşünmeye başladım.
İkimizde menajerin verdiği maskeleri takıp yüzlerimizi gizledik. Hastaneye girdiğimiz anda içimde oluşan bu his daha önce yaşamadığım ve bu yüzden de adlandıramadığım bir duyguydu. Kendimi ziyarete geldiğime inanamıyorum. Mantıklı konuşmayı umarak danışmaya ilerledim.
"Pardon? Woon Alanis Se Lin. Bu hastanede mi?"
"Hemen bakıyorum. 302 numaralı oda. Sağ tarafta duran asansörü kullanabilirsiniz. Altıncı kat." İşte burada duruyorum 302 numaralı odanın önünde kapıyı açacak cesaretim yok. Elini arkamdan omzuma koyup bana destek veren Felix ile birlikte kapıyı araladım. İçerisi boştu. Sadece yatakta uzanan bir beden..
"Sizi yalnız bırakayım." Felix hızlıca konuşup odadan çıktı. Yatağın yanında ki sandalyelerden birini çekip oturdum. Çok uzun süre bedenimi izledim sadece öylece yatıyordum makinaya bağlı bir halde.
"Üzgünüm Hyunjin bunu sana yapmak istemedim. Senin bedenine geçmek ve hayatta kalmak bu isteyeceğim son şeydir. Burada bilinci kapalı bir şekilde uyuman beni üzüyor. Sadece beni değil emin ol çevrendekiler bile Hyunjin'i özlemiştir. Elim boş geldim ama bir daha ki sefere senin ne sevdiğini öğrenip onunla geleceğim endişelenme seni yalnız bırakmayacağım. Bu durumu düzeltmenin bir yolunu bulacağım şimdilik gidiyorum. Hoşça kal."
Nasıl bu hale gelmiştim ki o aptal rüya neden gerçekleşmişti ve o doktor neden kimse benimle göz teması kurmazken sanki beni görüyormuş gibi bakmıştı? Neden bu haldeydik? Sorulacak o kadar çok soru varken bir cevabın olmaması çok üzücü. Her şeyin sadece gerçek bir rüya olmasını o kadar çok isterdim ki şu an uyanmayı dilerdim her ne olursa olsun. Göz yaşlarımı silip odadan çıktım. Kapıda bekleyen Felix ile otoparka doğru yürürken arkamdan benim için tanıdık olan bir kız seslendi bunu nasıl düşünememiştim tabii ki o burada olacaktı Sumi en yakın arkadaşım hadi ama şimdi değil, lütfen duymamazlıktan gelip gitmeme izin ver tam adım atmış ilerleyecektim ki tekrar seslendi arkama dönerken yüzümde ki maskeyi daha da yukarı çekip şapkamı kendimi gizlemek adına daha çok indirdim.
"Siz kimsiniz?" Felix'ten önce sözü ben aldım. O arkamda yere yüzünü eğmiş kendini gizlemeye çalışıyordu. Göz teması kurmamaya çalışarak konuştum.
"Alanis'in yakın bir arkadaşıyım." Daha yaratıcı bir yalan bulamaz mıydın sanki diye kendi aptallığıma yanarken vereceği cevabı bekliyordum.
"Ben neden tanımıyorum. Maskenizi biraz aşağıya indirebilir misiniz?" Bunu soracağını tahmin etmeliydim. O benim en yakın arkadaşım tabii ki başka bir yakın arkadaşımı tanımalıydı.
"Onlar taşınmadan önce aynı ortaokula gitmiştik. Tanımaman normal."
"Anlamış gibiyim ama senden hiç bahsetmemişti." Israrla benimle göz teması kurmaya çalışsa da pes etmişti. Oldukça üzgün görünüyordu zaten.
"Aramızın uzun zamandır o kadar iyi olduğunu söyleyemem. Her neyse ona dikkat et." Biz arabaya ilerlerken tek kelime etmeden benimle yürüyen Felix ağladığımı fark edince beni durdurup sırtımı okşarken sarıldı. Kendimi daha fazla bırakmayarak toparladım. Çözüm bulmalıydım ağlayarak daha fazla zaman kaybedemem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK CHANCE | STRAY KIDS
Fanfiction"eğer bir idolün bedeni içine sıkışsaydın ne olurdu? "