"Taç sembolünün bir çeteyi mi yoksa birini mi temsil edildiği bilinmiyor. Polisler tarafından araştırılmaya devam edilse de şuan pek bir bilgi bulunmadı ama halk bu kahramanları konuşuyor. Onlar sayesinde 78 çocuk kurtuldu. Polisler çocukların 60'ını ailelerine teslim ederken geri kalan çocuk araştırılma süresinde güvenli bir yere yerleştirildi" dediğinde televizyonun sesini açtım. Bir kaç gündür haberlerde en çok konuşulan konu buydu.
"Kurtarılan çocukların bunu kimin yaptığını söylemedikleri bilgisini aldık. Motte devlete asker yetiştirmek için kurulan özel bir kurumdu. Yolsuzluk nedeniyle kapatıldıktan yıllar sonra devletten gizli bir şekilde açılıp amaçlarına devam ettikleri biliniyor." Dediğinde televizyonun kapattım. Şaraptan bir kaç yudum aldım. Evde tektim çünkü herkes göreve gitmişti. Hatta Bom Go Eun'u bilr yanına almıştı. Birinin de evde kalması gerekiyordu. Jiyong bana ekstra özen gösteriyordu. Göreve ya da herhangi bir şeye katılmamı istemiyor sadece dinlen diyordu.
Bu ise benim istemediğim bir şeydi çünkü beynimde düşünceler birbirini kovalıyordu. Derin bir nefes aldım. Ayağa kalkıp mutfağa girdim ve bir şişe su aldım. Lanet şişeyi açmayı çalışırken parmağım kesilinde şişeyi duvara fırlattım ve yere çöktüm. Herkes için her şey yoluna girmişti. Bom mutluydu. Go Eun'a ve kocasına kavuşmuştu. Kızlar mutluydu. Chaerin mutluydu. Dara'nın babası bile abisiyle konuşmuş hatta Seungri ve Dara için bir ev bile hediye etmişti. Gitmemişlerdi ama babasıyla görüşmeye devam ediyordu. Motte yıkılmıştı. Jiyong mutluydu.
Bir tek ben değildim. Bir şişe bile açamıyordum. Min haklıydı. Ben zayıftım. Bu beni mahvediyordu. Ayağa kalkıp kanayan parmağıma su tuttum. Sorun hep bendim. YG mükemmeldi. Herkes mükemmeldi. Ben ise hayatta kalmak istediğimden bile emin değildim. Jiyong benim için uğraşıyor ve beni güldürmeye çalışıyordu. Ben ise gülemiyorum bile. Telefonuma gelen mesajla cebimden çıkardım ve kaptan yazısına tıkladım.
Kaptan: Görev bitti. Hanbin'in yukarı gel. Bu gece biraz beraber vakit geçirelim.
> Tamam. Bizimkiler gelsin çıkarım.
Kaptan: Onlar yolda zaten. Markete uğrayıp bira alacağım ikimize. Sen çık. Başka bir isteğin ?
>Yok çıkıyorum şimdi
Mesajı yolladıktan sonra telefonu cebime attım ve evden çıktım. Hava karanlıktı. Görevleri geç bile bitmişti. Issız sokağa girdim ve dükkana doğru yürümeye başladım. Bir anda ağzım kapatıldı. Hiç çığlık bile atmaya halim yoktu. Kaçmaya da. Artık bünye kaosa alışmıştı. Ağzımı kapatan eli tutup döndürecekken bir kişi kollarımı tuttu ve arkadan bana sarılıp beni bir arabanın bagajına attı. Saniyeler sonra gözlerimi bir şeyle bağlarken, ellerim iplerle bağlandı.
"Gerçekten yorgunum. Direk intihar etsenize. Daha acısız olur" dedim sessizce. Araba hareket etmeye başladı. İnsanların benimle ne dertleri vardı ? Bu dünyada hayatta kalmaya çalışmaktan başka bir bok yemedim ben ama bu tartışma neydi ? Neden kimse hayatta kalkmamı istemiyordu ? Beni sürüklüyor, benim yerime karar veriyor ve uyguluyorlardı. Peki ben kimdim ? Gerçekten kendim karar veremeyecek kadar aptal mıydım ? Ben sadece Jiyong'la sessiz sedasız bir hayat istedim. Zor muydu ? Bileklerimi ipten kurtardım ama ipi açabileceğim şekilde bileğime doladım. Sadece eve dönmek istiyordum.
Araba durduğunda bagaj açıldı ve biri kolumdan tutup beni çıkardı. Gözüm görmediği için bana yön vermesine izin verdim. Takılıp tökezlediğimde sinirle kafamı iki yana çevirdim.
"Seni mal! En azından önünü görüyorsun. Düzgün yürüyemez misin ?" Dedim sinirle. Kolumu tutan kişi beni çekiştirdi. Etraf o kadar sessizdi ki ne lanet yere geldiğimizi bilmiyordum.
"Otur" dedi bir erkek sesi. Elimdeki ipleri bıraktım ve kolumu döndürerek beni tutan elden kurtuldum. Sağ tarafımda olduğu için o tarafa tekme attım. Bir ah sesiyle yere düştüğünde parmaklarım gözlerimi kapatan bandaj gitti ama biri beni tuttu ve bir yere oturttu.
"Sadece sorulara cevap ver" dedi basja bir ses.
"Sonra beni bir salacak misiniz ? Sevgilim bekliyor da" dedim sinirle. Jiyong zaten gelmediğim her saniye sinirlenirdi. Telefonum yanımdaydı ve beni bulmaları beş dakika almazdı.
"Kimsin ?"
"Seni yavşak benimle dalga mı geçiyorsun?" Dedim alayla. Kimi kaçırdığını bilmeyecek biri değildir...herhalde.
"YG ile ne alakan var ?"
"Y ne ? Anlamıyorum"
"Seni onlarla gördük. Bize yalan atma"
"Şuan bir miktar üzüldüm bana yalancı dediğin için ama seni affedebiliri- ne diyorum ben ? Siktir git" diye bağırdım.
"YG'deki herkesi öldürürken de böyle bağıracak mısın ?" Dedi sırtımı yaslayıp bacak bacak üzerine attım.
"Ne dediğini anlamıyorum ama sana kolay gelsin. Ha bu arada sesim genelde şerefsiz biriyle konuşurken bu tonda oluyor" dedim ve ofladım. Hadi ama Jiyong. Gel bul da beni eve gidelim.
"Kwon Jiyong kim ?"
"Uykumu getirdin cidden"
"Choi Seunghyun ile görülmüşsün"
"Of karizmatik adam ismi. Nereden buldun bunu ?"
"Dong Youngbae'yle ne gibi bir ilişkin var ?"
"İnanır misin bunu bana soran ikinci kişisin. Cevap aynı. İsmi tatlıymış"
"Hanbin'in dövme dükkanında napıyordun ?"
"Dans ediyoruz. Hobimiz bu bizim. Acaba salaklık mı var ? Bak çocuğum daha iyi sorular sormalısın. Mesela YG'den misin ? Ya da...Bamdo'da nerede kalıyorsun ? Ah dur ona cevap vereyim. Sevgilimin evinde. Ah şey de sorabilirsin. Bamdo'ya neden geldin ? İşte bunlar seni cevaba götürür. Lafı biraz dolandır ve karşındakinin kafasını karıştır. Sonra ondan cevabı al" dedim sinirle. Her şeyi benim mi öğretmem lazım cidden ?
"Sen iyi misin? "
"Bilmem. Bir hafta önce annem ve kardeşimi öldürdüm. Ah öldürmeden 10 dakika önce öğrendim annem ve kardeşim olduğunu. Meğer annem ciddi kaltaklardanmış. Onu...onu öldürdüm ama neden yaptım bilmiyorum. Bu bana iyi geldi mi onu da bilmiyorum. Geçmişim yıkıldı. Ciddi anlamda yıkıldı. Sadece 3 bomba yetti. Bende..Bende düşünüyorum ki belki de bende onunla beraber yıkılmışımdır çünkü anlatamıyorum" dedim sinirle ama daha çok çaresizim
"Çünkü hak ediyor muyum bilmiyorum ? Sanki bu hayatta olmamam gerekiyor gibi. Geçmişi bile kalmamış bir kız ki o geçmiş kötü de olsa benimdi. Bunları da kimseye anlatamıyorum. Sende zaten öleceksin. Yani sorun yok" dedim sakince. Bir sessizlik oldu.
"YG'den misin?" Dediğinde boynumu gösterdim.
"Bak. Gördün mü? Yani değilmişim. Siktiğimin YG'si ne bilmiyorum gerizekalı" diye bağırdım.
"Of Jiyong nerede kaldın " diye söylendim parmaklarım tekrar bandaja giderken.
"Sakın açma yoksa seni vururum"
"Bunu yapabilir misin gerçekten ?" Dedim bandajı kavrarken. Hızla aşağı çektim ama görmeyi beklemediğim manzara bu değildi. Mekandaydım. Hiç ışık yanmıyor olsa da meşaleler etrafı aydınlatıyordu. Bütün YG buradaydı. Karşımdaki çocuğa baktım.
"Sende kimsin ?"
"Ben Bobby" dediğinde omuz silktim ve Jiyong'a baktım. Bana doğru geliyordu
"Donghyuk'a da tekme attın ama iyi" dedi önümde eğilirken. Kanayan parmağıma tuttu ve Bobby'e döndü.
"Kim onu kesti ?"
"Hyung ben bi-"
"Ben yaptım evdeyken. Kanaması yeni durmuştu ama belli ki açıldı yine. Çok derin değil. Şişe kesti" dediğimde bana döndü.
"Tüm bunlarda ne ?" Dedim etrafı gösterirken. Gözlerime sardıkları bandajı parmağıma doladı.
"Bu geç kalmış bir ritüel. YG'ye hoşgeldin için ve..dövme için"
"Ah şey...anladım" dedim ve sag tarafımda duran ev halkına bakıp gülümsedim.
"Eh sonunda dövmem olacak sanırım" dedim. Hepsi zorla gülümseseler de alkışladılar.
"Dovmeni ben yapabilir miyim ?" Dedi Jiyong. Kafa salladım. Beni ayağa kaldırdı ve YG'ye döndü.
"Eğlenin. Geleceğiz" dediğinde herkes içkilerin içmeye başladı. Kapalı bir alana girdik ve direk kendimi dövme koltuğuna attım. Yanıma oturdu ve makineyi hazırlamaya başladı.
"Nasıl bir şey istiyorsun? "
"Seninkinden olur mu ? Ben..basit biri olmak istiyorum" dedim. Onun tacı basitti. Basit bir kral olduğunu söylemişti.
"Tabi ki" dedi sessizce. Kazanımı çıkardım ve kafamı yana çevirip boynumu açıkta bıraktım. Boynuma dövme yaparken acısıyla gözlerimi kapattı. Bittiğinde yanıma uzandı.
"Canım acıyor Jennie" dedi. Benim kadar acıyamaz Jiyong.
"Acımasın"
"Ne bekliyorsun ki ? Az önce olan konuşma...normalde yeni üyeyi denemek için yaparız ama senin zaten bizi satmayacağını biliyorduk. Eğlence olsun dedik ama..ama sen ölmek istersen ben ne yapabilirim? " Dedi sessizce. Elini tutup bana sarılmasını sağladım.
"Beni öldürebilirsin" dedim alayla.
"Jennie komik değil" dediğinde sesi çatladı. Hızla ona döndüm. Gözlerinden akan yaşlara baktım.
"Ya neden ağlıyorsun? "
"Elimden bir şey gelmiyor çünkü! Seni güldüremiyorum bile"
"Jiyong zor bir dönemden geçiyorum sadece ama sen ağlayarak bana ölmeden cehennemi yaşatıyorsun" dedim gözlerini silerken. Dudaklarına minik bir öpücük bıraktım.
"Toparlanacağım. Bana sadece zaman ver bebeğim. Senin için toparlanacağım" dediğimde beni tekrar öptü. Ayrılınca beni kendine çekti.
"Küçüğüm...ben sensiz yaşayamam. Bana bunu yapma"