-44-

813 61 20
                                    


MEDYA: Bölümle alakalı minnak spoi

"Basketbol maçının cezasını fanlar belirleyecekti ya. Karar verilmiş."

--

Noah'nın dediği şeyden sonra Aaron sevinçle kameraya döndü ve "Şimdi işkence zamanı!" dedi. Aaron, stüdyodaki yarışta kaybettikten sonra öyle bir hırslanmıştı ki bizi rezil etmek için bu fırsatı bekliyordu resmen. Gözüm korkmadı değil.

Aaron'dan sonra Gus sordu cezanın ne olduğunu. Noah konuşmaya başladı. "Koordinatör iki tane şey söyledi aslında."

Joe lafını kesip "Bugün neden bu kadar çok verilmesi gereken haber var?" diye isyan etti. Doğru, daha üyelerin bize söyleyeceği haberi de öğrenmemiştik. Aaron yerinde duramayıp ısrar edince Noah açıklamaya başladı. "Ceza aslında eski bir oyundan esinlenilmiş. Kazanan takım her 'Soft' dediğinde kaybeden takımdan biri nerede ve ne zaman olursa 'Division' diye bağırmak zorundaymış. "

Bu tür bir ceza beklemediğim için kaşlarımı kaldırdım ve gülerek "Marco Polo gibi mi?" diye sordum. Noah da kafasını sallayıp "Evet, Marco Polo gibi." dedi.

"Ben yine cahil konumundayım ama Marco Polo olayı ne?"

Barış'ın sorduğu soruyla güldüm. Aklıma bugün Five Guys'ta da espriyi anlamadığı geldi. Ben konuşmadan Luka konuşup Barış'a açıkladı. "Marco Polo ebelemece gibi bir oyun. Ebe gözlerini kapıyor ve herkes ondan kaçıyor. Ebe her 'Marco' diye bağırdığında diğer kişiler 'Polo' diye cevap vermek zorunda. Böylece ebe seslerinden yola çıkarak onları yakalamaya çalışıyor."

Barış aydınlanmasını yaşarken Ekin araya girip "Amerika'da çok popüler bir oyun ama Türkiye'de değil. Bilmediğin için cahil hissetme yani." dedi.

Aaron tüm bunların arasında gülümseyerek etrafa bakıyordu. Kurbanını öldürmek üzere olan psikopat bir katile benziyordu. Kim bilir kafasında ne planları vardı.

"Mesela gece 3'te sizi uyandırıp bağırtabilir ve uykunuzu kaçırabilirim. Ya da çok ciddi bir toplantı ortasında sizi rezil edebilirim. Tanrım, çok eğlenceli olacak!"

Bunları duyduktan sonra Barış, Noah ve ben kaybeden takım olarak birbirimize baktık ve göz devirdik. "Peki ne kadar sürecekmiş bu?" diye sordum. "Beş gün." dedi Noah.

Joe, Noah'ya dönüp "İkinci haber neydi? Onu söylemedin." dedi. Noah konuşacakken Aaron araya girip "Şu an keyfimi hiçbir şey bölemez. Neymiş ikinci haber?" diye sordu. Noah'nın güldüğünü ama hemen ciddileştiğini gördüm. İkinci haber neydi gerçekten?

"Cezayı belirlemek için yorumlara bakarken birçok şikayet yorumu ve mailiyle karşılaşmışlar, Luka sağ olsun."

Luka önündeki yemeği ağzına doldururken kafasını kaldırıp "Ben ne yapmışım ya?" dedi. "Hayranlar maçın sonucunda yanlışlık olduğunu bildirmişler ve ekip maçı gerçekten izleyip puanladığında görmüş ki-"

"NOAH SAKIN O CÜMLEYİ BİTİRME. NOAH HAYIR!"

"Aaron, haksızlığa göz yumamayız, değil mi?"

"YUMABİLİRİZ."

Barış'la birbirimize dönüp kıkırdamaya başladık. O sırada Noah biraz önce Aaron'ın yarıda kestiği cümlesini tamamladı. "Görmüşler ki Luka harika bir hakem olduğu için sonucu yanlış hesaplamış. Kazanan takım siz değilmişsiniz."

Aaron bir dram filminin en acıklı sahnesini canlandırır gibi ellerini iki yana açıp "HAAAYIIIIRRRRR!" diye bağırdı. Noah, Aaron'ın omzunu patpatlayıp teselli etmeye çalıştı. Ama Aaron masadan kalkıp odasına gitti. Bu ödül sanırım onun için gerçekten önemliydi. Aaron'ın gidişiyle hepimiz gülmeye başladık.

Şansın MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin