Garip bir ortamdı.
Felix sınıfın en uç köşesinde tütsü yakmış dumanını soluyan gence baktı. Hemen yanında hippi kılıklı başka biri meditasyon yapıyor gibiydi. Yine birkaç sıra yanlarında başka birisi özür mektubu yazmaları için ortamdaki gençlere bırakılmış olan kağıt ve kalemlerden kule yapmaya çalışıyordu. Ve başka bir köşede ise biri sigarasını sarıyordu. Evet, okulda. Muhtemelen kendi getirmiş olduğu tütün ve ince bir kağıt parçasıyla...
Felix çantasının sapını kavramış bir şekilde sınıfın girişinde kalmıştı. Arkasından öğretmeni iteklemese hareket etmek o an aklına gelmezdi büyük ihtimalle.
"Hadi oğlum, geç otur bir yere."
Öğretmen onu sırtından yönlendirirken söyledi. Felix şaşırarak kısa bir an öğretmenine dönmüştü, ancak öğretmeni ona bakmadı. Genci yolundan çektiği gibi masasına yönelmişti. İşini yapıp hızlıca oradan toz olmak istediği her tavrından belliydi.
Felix de yavaşça önüne döndü tekrar. Dediği gibi kendine bir yer bulup oturmak ve aynı şekilde kendisi de oradan bir an önce kurtulmak istiyordu. Sıralara tekrar göz gezdirdi. Cam kenarından kapıya doğru yavaşça kayarken bakışları, son sıradayken bir kez daha sigarasını saran çocukta durdu. Bu defa çocuk da duraksamış ona bakıyordu.
Felix'in aksine daha umursamazdı bakışları. Ayakta dikilmiş çocuğu tanımak ister gibi süzüyordu ağır bir şekilde. İlgili olduğundan değil, daha çok bunun burada ne işi var der gibiydi. Gömleğinin üzerine giydiği süveter ve ütülü pantolonu ile Felix fazla düzgün duruyordu. Üstelik çekingen bir şekilde çantasının sapını kavraması daha da masum göstermişti onu. Tüm ben buraya ait değilim tavırları bunlarla çok güzel tamamlanıyordu.
Çocuk bunları düşündüğü sırada Felix, onun uzunca üstünde kalmış bakışlarından mı cesaret aldığını bilemez bir şekilde aniden ona doğru adımlamıştı. Bir şey söylemeden, hatta çocuğu asıl şaşırtan bir şekilde izin almadan yanına oturdu. Oturduktan sonra da çocuğa bakmıştı.
Çocuk sırıttı.
"Buyur, genç? Canına mı susamıştın?"
Felix bir şey demedi. Bakışları fazla ifadesizdi. Yanına oturduğu çocuğu kısaca süzdükten sonra sorusuyla ilgilenmeden konuştu.
"Hâlâ okulda olduğumuzun farkındasın değil mi?"
Çocuk gülmüştü buna. Rahat bir şekilde arkasına yayıldı ve bir bacağını diğerinin üzerine kırdı.
"Önemli olan mekan değil, mekanda kimler olduğudur."
"Evet, ve burada öğretmen olduğuna göre..."
Felix hafiften gözlerini kısarak söyledi. Yavaşça da başını iki yana sallamıştı, devamını tamamlayabileceğini umuyorum der gibi. Çocuk yarım ağız sırıttı bir kez daha. Gözlerini Felix'ten çekmeden sigarasını dudakları arasına yerleştirdi ve çakmağını çıkardı. Ateşlerken gözlerini Felix'ten çekmemişti. Felix ise şaşkınca bir süre onu izledikten sonra öğretmenine döndü telaşla. Adam sandalyesini camdan dışarı çevirmiş, telefonda biriyle konuşuyordu.
Geri çocuğa döndüğünde hâlâ sırıtıyordu çocuk. Öğretmenin fark etmeyeceğini mi sanıyordu yani? O an görmese bile biraz sonra kokusunu alacağı barizdi.
O anı kollayarak öğretmenlerini izledi Felix. Ancak adam yalnızca cilveli bir şekilde telefonda konuşmaya devam ediyordu. Fark etmemiş olamazdı, değil mi? Önünde tütsü yakmış çocuktan dolayı mı koku alamıyordu?
Tütsülü çocuğu o an hatırlamış gibi çocuktan yana döndü Felix. Ceza sınıfından çok ucubeler sınıfı gibiydi ve kimse bir şey yapmıyordu.
İstediğini alamayan Felix tekrardan yanındaki çocuğa döndü. Çocuk böyle olacağını çoktan biliyormuş gibi sırıtarak kendisini izliyordu.
"Bunu nasıl yapıyorsun?"
Felix kaşlarını çatarak sordu. Çocuk sigarayı dudakları arasından çekmişti. Nefesini Felix'in yüzüne üfledi önce. Felix gözlerini yumdu, dumanlar dağılıp tekrar gözlerini açtığında çocuk hâlâ gülüyordu.
"Bunu mu?" dedi. Sigarayı ona uzatıp eklemişti. "Zor değil, bir nefes al sadece."
Felix kısa bir an sigaraya baktı. Toparlanıp çocuğun elini kendinden uzaklaştırması uzun sürmemişti. Dalga geçmesine biraz sinirliydi.
"Hayır elbet, ondan bahsetmiyorum. Okula sigara getirmek yasak değil mi? Cezaya kalmış öğrenciler üzerinde daha dikkatli olurlar sanıyordum, neden hiçbir şey demiyor?"
Çocuk gülmüştü. Rahat bir şekilde yerinde yayıldı cevaplamadan önce.
"Kendisi de benden alışveriş yaptığındandır."
Aynı rahatlıkla söylemişti çocuk. Felix'in gözleri genişledi.
"Ne? Neler diyorsun sen? Yani Bay Dong..." Ses tonunu alçaltıp iyice yaklaştı çocuğa Felix, kimsenin duymasını istemiyor gibi. "Senden sigara mı alıyor?"
Çocuk sırıtmıştı.
"Niye bu kadar şaşırdın? İyi sararım, malım da iyidir."
Felix göz devirdi. O sebepten sormadığını çocuğun da bildiğinin farkındaydı oysa.
O cevap vermezken çocuk sonunda labai havasından çıkıp ciddiyetle ekledi, "Bu okulda benden başkasında mal bulamazsın zaten. Burası benim piyasam."
Elindeki sigaraya dönmüştü. Gerilen yüzünü Felix'ten diğer tarafa çevirdi ve bir nefes daha aldı sigarasından. Felix de gözlerini kısarak ona bakmıştı. Neden mafya ağası gibi konuşuyordu?
"Anladım."
Mırıldandı Felix. Ardından yavaşça çantasını kavramış ve kalkmıştı çocuğun yanından. Yalnızca yanında oturarak bile başına bela alabileceği bir çocuk olduğu belliydi, Felix böyle şeylerle uğraşamazdı. Birkaç sıra arkaya ilerleyip boş bir masaya oturdu. Çocuk da bu sırada onu izlemişti bakışlarıyla. Sırada yönünü döndürürken güldü.
"Ne oldu? Korkun biraz geç geldi bakıyorum?"
Felix göz ucuyla bir bakış yollamıştı çocuğun sesini duyunca. Pek ilgilenmedi. Çantasından kitabını çıkardı yalnızca ve başını duvara yaslayarak kaldığı sayfayı buldu.
Ancak bu defa da Felix'in ilgisizliği çocuğun dikkatini çekmiş gibiydi.
"Hey." Çocuk seslendi. "Bana cevap vermemek biraz yürek işi, çocuk."
"Saygısızlığımı mazur gör lütfen, yalnızca birbirimizi rahatsız etmeyelim diye düşünmüştüm." Felix başını kaldırmadan söyledi.
"Ha ben seni rahatsız ediyorum yani?"
Çocuk hazır cevap bir şekilde konuştu. Felix okuyamadığı kitaptan çekmişti sonunda bakışlarını. Kısa bir an yere baktıktan sonra çocuğa döndü. Çocuk da ona bakıyordu.
"Pardon. Haklısın, ben seni rahatsız ettim ve şimdi de bunu yapmayı kesmeye karar veriyorum. İzninle."
Başıyla hafif bir selam verdi Felix. Ardından kitabına geri dönmüştü. Çocuğun nefesini verirken ki gülüşünü duymuştu, ve hâlâ üzerinde dolanan bakışlarını da hissedebiliyordu. Ancak bir şey demedi.
"Adın ne?"
Çocuk sormuştu.
Felix derin bir nefes aldı. Nereden açtım bu belayı başıma... Bakışları kitaptan bir kez daha ayrılırken düşünmüştü.
Başını kaldırdı ve çocukla göz göze geldi. Biraz sonra cevaplamıştı.
"Felix."
Çocuk sırıttı.
"Chris."
"Memnun oldum, Chris. İzninle."
Söyledikten sonra doğruca kitabına dönmeyi planlamıştı, ancak aniden sınıf kapısının açılmasıyla ikisinin de dikkati oraya çevrildi. Chris'e oldukça benzeyen bir genç girmişti içeri. En azından yüz olarak...
Chris'in kırmızı saçları aksine karamel saçı, ve Chris'in piercingleri aksine metal bir gözlüğü olan çocuğun tarzı kesinlikle Chris'e oldukça zıttı. Ancak yüzleri buna tezat bir şekilde neredeyse aynı bile diyebilirdi Felix.
Öğretmenleri de içeriye yeni birinin girdiğini fark etmesiyle o tarafa dönmüştü. İsteyince bir şeyleri fark edebiliyordu demek... Gelen genci görünce şaşkınlıkla gülümsedi ve telefondakine bir şeyler söyleyip kulağından indirdi.
"Chan." Sandalyesinden kalkarken söylemişti. "Hoşgeldin."
Chan da kibar bir şekilde gülümsemişti.
"Merhaba Bay Dong. Ne için geldiğimi tahmin ediyor olmalısınız."
Bay Dong başını salladı gülümsemeye devam ederken.
"Tabii." Ardından Chris'e dönmüştü. Şimdi gülümsemesi yerini biraz daha ciddiyete bırakmıştı. Sert sayılabilecek bir tonda söyledi. "Çıkabilirsin."
Chris bu tavrından hiç de etkilenmişe benzemiyordu. Az önce Felix'e gülümseyen yüzü gitmiş, sert bir ifade takınmıştı. Çantasını yerden alıp omzuna attı. Ağır bir şekilde yerinden kalkmadan önce bir nefes daha çekmişti sigarasından.
Nefesini üflemedi. İçinde tutarak Bay Dong ve Chan'ın yanına doğru ilerledi. Bay Dong'un önünde durduğu sırada dumanı Bay Dong'un yüzüne bırakmıştı. Adam öksürerek geri çekildi. Elini yüzünün önünde yelpaze yaparak dumanı dağıtmaya çalışıyordu.
Tavrı Chan'ın da hoşuna gitmemişti.
"Ne yapıyorsun?"
Chris'e eğilerek söyledi kısık bir sesle. Chris ona bakmamıştı. Bir adım gerilemiş olan Bay Dong'a yanaşarak mesafelerini kapattı.
"Yerini unutma babalık."
Tehditkâr bir tonla söyledi. Bay Dong, Felix'i şaşırtacak bir biçimde bir cevap vermemişti buna. Onun yerine bir kez daha Chan konuştu.
"Chris. Sen yerini bil, saygısızlığın lüzmu yok. Hadi, gidelim."
Ardından sınıf kapısına yönelmişti Chan. Chris bir süre daha Bay Dong'a tepeden bir şekilde bakmaya devam etti. Sonunda o da çekilmiş ve Chan'ın peşinde düşmüştü. Şaşkın bir şekilde arkasından bakakalan Felix'e dönmemişti.
xoxoxoxo
nbrrr yine yeni yeniden ben ve bir chanlix fici
inş okursunuz ne bilim my candy love diye bi otome oyunu oynarken aklıma gelmiş bi fik çok da bişey beklemiyorum lmaooynayan varsa tahmin etmek zor değil chris'i castiel chan'ı da nathaniel yaptım hahahbdbdjsömnbkldfjg
neyse kaçtımss