Sarayın muhafızları peşime düşmüştü. So'nun öldüğünü zannediyorum. Çünkü Bakan Byeong_ho evinde Karmaşa vardı. Annemi almaya giderken, Bakan Byeong_ho Annemi Saray'a göndermek yerine, benim yerime, Annemi suçlamış ve suçlu sandalyesinde oturmuştu. En ağır işkenceleri Anneme yapıyordu. Annemi acı çekmesi, canımı yakıyordu. Benim yerimde Annem bir suçlu gibi yargılanıyordu. Annemin çığlıkları beni korkutuyor ve canımı acıtıyordu. O işkence bana yapılıyor gibi canım yanıyordu. Bir kork gibi gizleniyordum. Bakan Byeong_ho
Annemi, iskence ederek benim nerde olduğumu soruyordu.
_ Yuva nerede?
_ O benim oğlumu öldürdü. Ve cezasını çekicek.
_ Lütfen! Efendim kızımı bağışlayın...
_ Bağışlamak mı? diye o kalın sesiyle fil gibi haykırdı. Öfkesinden deliren Byeong_ho
_ Çabuk kızgın şişi getirin, bir gözünü
kör edicem. Ve diğer gözüyle kızının ölümünü gördükten sonra, onuda, kör edicem. Daha nediruyorsunuz, kızgın ateşi halayın ve şiş çok gızgınlaşsın gözüne bastırınca sesini oğlum So 'nun ruhu duysun...Ben korkak gibi izliyordum. Bir erkek olmadığım için kendimden nefret ediyordum. Çünkü oraya saldırıp ve son gücüme kadar savaşıp belkide Annemi kurtarırdım. Sesizce elimi dişlerimin arasına koyarak ağlıyordum.
Ayrıca Byeong_ho'nun karşısına çıkmam, ilk Annemi öldüreceğini biliyordum. İntikamını böyle alıcaktı. çaresizlik içinde kalmış halimle Annemin işkence çekişini izlemek acı veriyordu. Bay Byeong_ho kızarmış şişi ateşten çıkartıp, Annemin gözlerine doğru getiren, kızarmış şişi götürünce bir anda, yerimden fırlayıp, sürün arkasından atladım.
Byeong_ho tam karşısınday'dım. Kılınçlar etrafımı sararken, Annemin gözlerindeki korkuyu görebiliyorum. Byeong_ho karşısına diz çöküp
_ Durun lütfen ! Annemi rahat bırakın , Annemin hiç bir suçu yok lütfen bırakın, beni alın.
_Seni aptal kız! Senin orda gizlendiğini biliyordum. Ve senin orda acı çekmen için, seni bıraktım orada, gür sesiyle Ha haha ha diye gülmeye başladı. Elindeki kızarmış şişi göğsüme yapıştırdı. Biran , ben bağırarak yere yığıldım.
Gözlerimi açarken, Annemin ya anında sandelyeye bağlanmış halde, kendimi. gördüm, yüzüme soğuk su atmalarıyla ayılmıştım. Göğsümde omzuma kadar yanık yaradan kan akmıştı. Annem;
_ Yuva! Neden geldin. Diye hesap soruyordu. Sakin sesiyle,
Bakan Byeong_ho orda değildi. Sadece adamları vardı. Anneme döndüm. O yanık yara canımı çok acıtıyordu. İnilti sesimi daha kısakık ses tonuyla;
_ Anne neden gerçek kimliğini söylemiyorsun. Neden kim olduğunu bilmiyorlar. Neden hala gerçek kim olduğunu gizliyorsun.
_ Yuva! Dedi. Ağlayarak devam etti. Kızım, Bakan Byeong_ho yada başka bir saray mensubu beni tanımıyor. Çünkü babanla saray dışında evlenmiştik. Baban o zamanlarda saraydışında yaşıyordu. Kral olmamıştı. Onun abisi, Kral Seong_gi bir varisi olmadığı için ondan sonra gelen ülkenin Kralı, prens Dong_hyeonu seçti. Yani babanı, O hiç bir şeyden habersizdi. Baban saray dışında yaşamayı ve Kraliyetle ilgisini kesmek istiyordu. Fakat istenmediği gibi olmadı. Baban yani Kral Ji_hun, eski Kralın ölümünden sonra saraya götürüldü. Bizi alacağını söylemişti. Seninle sekiz aylık hamileydim. Babanın saraya gittikten sonra Tahta geçme merasimiyle Kral olmuştu. Ama bizi almaya gelmedi. Seni doğurdum. Baban gizliden mektup göndermişti. Ve o arada
Bakan Byeong_ho tekrar geldi. Saraydan geldiği belliydi çünkü üzerinde saray kıyafeti vardı. Ve kafasında kaskı vardı. Soluk almadan muhafızlardan kılınçcını alıp;_ Neden oğlumu öldürdün. Seni hain, neden. Canına kıydın diye bağırıp kılıcını çekip boynuma dayadı.
_ Sizin oğlunuz. Ölmeyi hak etmişti. Dedim. Bunun için üzgünüm. Annem
_Nediyorsun sen!
_ Evet! O hakkettiğini buldu. Bunun için üzgünüm. Sesim fazlasıyla korkusuz çıkmıştı. Kulaklarım öyle duymuştu çünkü, ama ruhum ölüme hazırlansa da hala korkuyordum.
Bakan Byeong_ho , sinirden gözleri kan çanağına dönmüştü.
_ Seni hain! Diyerek kılıncını havaya kaldırmasıyla
_Durun! Dedim.
_ Sen benim kim olduğumu biliyormusun.
_ Ne! Şimdi saygısızlık mı? ediyorsun. Seni hain kız ;
_ Hayır. Sana kim olduğumu söyleyeyim Bakan Byeong_ho dedim. Sinirli bir halde ve konuşmamı devam ettim.
_ Umarım. Yanlış bir karar vermesin çünkü, vereceğin karar senin ve ailen için hiç iyi olmuyacak. Sen beni ve Annemi öldüremesin, çünkü
_ Yuva sus! Dedi Annem.
_ Neden susacakmışım. Yılardır çekmediğim eziyet kalmadı. Senin şuanda Sa_
_ Yeter saçmalıyorsun. Diyerek Annem bağırdı.
_ Sen beni tehdit mi! Ediyorsun? Dedi. Byeong_ho, Kustah ! elindeki kılıncını bırakarak tekrar kızarmış şişi alıp , Koluma yapıştırdı. Benim bağırmamla
_ Durun! Diye sert sesin Annemden mi geldi diye dönüp bakmamla,
Bakan Byeong_ho , durmuş. oda en az benim kadar, Annemin ne söyleyeceğini merakla, annemin gözlerinin içine baktı. Çünkü Annemin sesi bir köle gibi değil. Bir Kraliçenin emir verir gibi çıkmıştı.
_ Lütfen kızımı bırakın. Çünkü o_,,, demesiyle Saray mahafuzları gelmişti.
_ Efendim! Suçluları almaya geldik. Dediler.
Annem ve ben şaşkınla birbirimizin gözlerine baktık,
Bakan Byeong_ho
_Tamam! Suçluları size teslim edicem. Fakat bana biraz zaman verin. Dedi. Elindeki şişi suya atarken zıltılı sesi kulağımda çınlıyordu. Harlamış ateşe dönerek, başka bir şiş aldı. Bu sefer bu şiş köle damgası üzerine olan bir şişti. Damgalı olan kızgın şişi bileğime yapıştırdı. O acıdan
_Aaaaağ, aaaaaaaaaa! Diye Bağırışımın arasında bunu size ödeticem diye tehtit ettimem pek Byeong_ho korkutmamıştı.
_ Şimdi! Suçluları götürün dedi. Nefretli gözle Byeong_ho'nun yüzüne bakarak bizi Byeong_ho'nun evinden çıkartıp, saraya götürüyorlardı. Halkın toplanıp bize bakıp ve suçumuz un ne olduğunu, cezamız ne olacağını kendi aralarında fısıldamaları, görmezden gelmiş. Çektiğimiz acıları hissetmiyordum. Çünkü içime hecan ve öfke basmıştı. Saraya gidiyorduk. Asil insanlar gibi değil, Annem hak ettiği, konumda Kraliçe olarak değil! ve ben ise bir prenses olarak değil! bir suçlu olarak saraya gidiyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ KRALLIK
Historical FictionBu kitapta kendi kimliğini tanımayan prensesi anlatıyor. Yuva 'nın Annesi köle olduğu için Kral' yet onu istemiyor. Kral buyüzden, onları yüz üstü bırakmak zorun da kalıyor. Yuva'nın, Annesi Kralın ilk eşi olmasına rağmen sarayda değil. Sar...