ON YEDİ

1K 84 27
                                    

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

beyyyzax Kraliçem, vampir ismini belirledim.❤️❤️❤️

Bence sen bir vampir olsan ismin "Bihotz Erregina Ederra" olurdu. "Kalbi Güzel Kraliçe" anlamına geliyor.

Tekrar Baskça olarak çevirdiğimde ise "Bihotzen Erregina Ederra" oluyor. "Kalplerin Güzel Kralicesi" anlamına geliyor.

İkisi de benim hoşuma gitti ve sana yakıştırdım. Bu yüzden istediğin ismi seçebilirsin veya başka bir isteğin olursa onunla değiştirebilirim, gülüm ❤️🌹❤️.

Maisu Bihotz Erregina Ederra ❤️🧛🌹❤️

Maisu Bihotzen Erregina Ederra ❤️🧛🌹❤️

***❤️💜❤️***

Bu bölüm Maisu Bihotz Erregina Ederra'ya ithaf edilmiştir.

***❤️💜❤️***

Bu bölüm Bihotzen Erregina Ederra'ya ithaf edilmiştir.

***❤️💜❤️***

 


İlargi saçlarını karıştırarak pencereden dışarı bakmaya devam etti. Şatodaki penceresi olan tek odaya gelmişti. Bu odayı nasıl olduysa hiç kimse bilmiyordu. Margarita'ya söylediğinde böyle bir odanın varlığından habersiz olduğunu öğrenmişti. Ayrıca Margarita veya başka biri bu odaya gelmek istediğinde şato onları bu odaya yerine bodruma yönlendiriyordu. İlargi bir ara Gorena'ya sorması gerektiğini düşünmüştü ama henüz soramamıştı.

İlargi oturduğu koltuktan kalkıp vitrinin önüne gitti. Vitrinden yıllanmış bir şarap ve temiz bir kadeh alıp koltuğa geri döndü. Dikkatli bir şekilde şarabı açıp kadehine biraz doldurdu. Arkasına yaslanıp bir yudum aldı ama yutamadan midesi bulanarak şarabı tükürdü. Sinirle kadehi yere fırlatıp kafasını koltuğun arkasına bıraktı. Gözlerini ovuşturup en son ne zaman bir şeyler yiyip içtiğini hatırlamaya çalıştı. Hutsa'yı son beslemesinden yaklaşık üç gün önce yediğini hatırlayınca şaşkınlıkla doğruldu. Ellerini saçlarının arasından geçirip dirseklerini dizlerinin üzerine koydu. Gözlerini kırpmadan yere bakıyordu öylece.

"Bana ne oluyor böyle?" İlargi sessizce mırıldanıp yüzünü ovuşturdu. Ayağa kalkıp odadan çıktı. Kendi odalarına yönelip hızla oraya doğru yürüdü. Koridorda onu görenler hiddetinden dolayı bir an dengelerini kaybediyorlardı. İlargi farkında olmasa da çok hızlı yürüyordu.

Bunları da beğenebilirsiniz

          

En sonunda odalarına ulaşınca hızlı bir şekilde kapıyı açıp odaya girdi. Kapı elinden kayıp duvara çarptı ve hafifçe yamuldu. İlargi kapının farkında olmadan Hutsa'yı bulamadığı için koridora geri döndü. Birini tutup Hutsa'nın nerede olduğunu sordu. Beroa ile kış bahçesinde olduğunu öğrenince omuzlarını düşürerek şatonun dışındaki bahçeye yöneldi.

Bahçeye çıkınca saçlarını eliyle geriye tarayıp gözlerini kapatarak yüzünü yukarı kaldırdı. Eğer tahmin ettiği gibi gerçek bir vampire dönüşüyorsa yakın zamanda güneşi bir daha asla göremeyecek duruma gelecekti. Hüzünle kafasını eğip gözlerini açarak büyük kameriyeye yöneldi. Şu ana kadar insan olarak yaşamıştı. Bildiği kadarıyla insanların sonradan vampire dönüşmesi de imkansızdı ama bir şekilde vampire dönüşüyordu.

Kameriyedeki geniş masanın çevresindeki bir sandalyeye oturdu. Kollarını göğsünde toparlayarak arkasına yaslandı ve önünde uzanan uçsuz bucaksız ovaya baktı. Şu anda merkez bölgenin de merkezinde bulunuyorlardı. İlargi'nin öğrendiği kadarıyla buradan yaklaşık yirmi kilometre ötede insanlar ve sıradan vampirlerin yaşadıkları köşe mahalleler olarak adlandırılan bölge vardı. Köşe mahalleler şatonun etrafında bir daire çizecek şekilde konumlanmıştı. Bir gün Ausarta büyük bir harita çıkarıp bütün bölgeleri tanıtmıştı.

İlargi vampire dönüşüyor oluşunu düşünmemek için konudan konuya atlayarak düşünmesine şaşırıp durdu. Kollarını çözüp çenesini kaşıdı ve kollarını sandalyenin iki yanındaki kolluklara koydu. Sonra kollarını masanın üzerine koyup kafasını da kollarının üzerine koyarak yüzünün dönük olduğu yönde kalan şatoya baktı. Dikkatli bir şekilde şatonun her bir detayını inceledi. Düşünmemek için zihnini meşgul etmeye çalışıyordu.

Bir süre sonra ayağa kalkıp şatoya geri döndü. Koridorda ilerlerken Hutsa'yı gördü. Hızlıca yanına gitti.

"Buradasın." Hutsa gülümseyerek konuştu. İlargi hafifçe gülümseyip kafasını sallayarak onayladı.

"Gel, biraz konuşalım." Hutsa, İlargi'nin kolunu tutup konuştu. Rastgele bir kapıdan girip çalışma odası gibi bir yere geçti. İlargi'yi yönlendirerek masanın önündeki koltuklardan birine oturttu. Kendisi de karşısına oturdu. Uzanıp İlargi'nin ellerini tuttu.

"Aklındaki soruları cevaplayacağım. Lütfen sor." Hutsa hafifçe gülümseyerek konuştu.

"Ben neden vampire dönüşüyorum? Hem bu imkansız değil mi? Doğduğunda vampir olmayan bir insan sonradan vampir olamaz." İlargi hızlıca merakla sordu. Hutsa gülümseyerek ellerinin üstünü okşadı.

"Sen tam anlamıyla insan değilsin. Damarlarında büyü gücü var. Bu sayede sorunsuz bir şekilde vampire dönüşebiliyorsun." Hutsa yavaşça açıkladı. İlargi hafifçe kaşlarını çattı.

"Yani ben melez miyim?" İlargi emin olmak isteyerek sordu. Hutsa kendinden emin bir şekilde kafasını sallayarak onayladı.

"Bundan nasıl emin olabiliyorsun? Benim ailemi biliyor musun?" İlargi hiddetli bir şekilde sordu. Hutsa irkilerek İlargi'nin ellerini hafifçe sıktı. İlargi kafasını eğip birbirine kenetli bir şekilde duran ellerine baktı.

"Aileni tanıyorum. Senin kim olduğunu, türünü, kökenini çok iyi biliyorum." Hutsa yavaşça mırıldanarak cevap verdi. O da kafasını eğmiş ellerine bakıyordu.

"Ailemin kimler olduğunu söyleyebilir misin?" İlargi kafasını kaldırıp dikkatli bir şekilde Hutsa'nın yüzüne bakarak sordu. Hutsa kafasını yavaşça sallayarak reddetti. Oturduğu koltukta yavaşça ileri kayarak İlargi'ye yaklaşmıştı. İlargi de ne istediğini anlayarak Hutsa'ya uzanıp yumuşak bir şekilde dudaklarını birleştirdi.

Yavaş ve yumuşak bir şekilde kısaca öpüşüp ayrıldılar. Hutsa hafifçe gülümseyerek ayağa kalkıp İlargi'nin kucağına geçti. İlargi gülerek ona izin verdi. Hutsa, İlargi'nin ellerini beline koyarak bıraktı ve İlargi'nin boynuna sarılıp kafasını omzuna koydu. İlargi yavaşça bir elini kafasına çıkarıp Hutsa'nın bugün bağlamadığı ipeksi saçlarını okşadı. Hutsa alnını boynuna sürterek biraz hareket edip yerine biraz daha yerleşti. İlargi gülerek boynuna bir öpücük kondurup saçlarını okşamaya devam etti. Hutsa böyle davrandığına göre daha fazla konuşmak istemiyor olmalıydı. İlargi için bugün öğrendikleri yeterliydi. Nasıl olsa gerisi yavaş yavaş ortaya çıkardı.

***

Bir süredir buna yazmıyorum. Hatta bunun yüzüne bile bakmadım diyebilirim. Bölüm biriktireyim derken bir anda tıkandım ve ara verdim buna. İyi ki ara vermişim ama. Şimdi biraz daha rahat yazabiliyorum ve ara verdiğim süreçte bazı şeyleri de kafamda yerine oturttum. Bir süre biraz rahat bir şekilde devam edebilirim herhalde.

Aha, size bu bölüm de bir şey açıklayayım. Beşinci ve altıncı paragraflarda kameriyeden bahsediyordum. Ben de yenilerde öğrendim. Bildiğimiz kamelya var ya, hani bahçelerde olur, böyle çatısı olur, etrafı açıktır, masası olur, bildiğimiz çardak. Heh işte onun ismi aslında kamelya değilmiş. Onun ismi kameriyeymiş. Geçenlerde araştırdım. Kamelya aslında bir çiçek ismi, kameriye ise bir yer/mekan ismi. İlk öğrendiğimde çok tuhafıma gelmişti ama şu anda TDK'lik yaptığım kelimeler arasında. Çok hoş bence.

Evet, sorulara gelelim. Ay ben bu soru sorma işine bayılıyorum. Sorular sormak eğlenceli ve sizin düşüncelerinizi almak çok güzel. Birçok şeyi ben de yazarken öğrendiğim için sizin fikirleriniz bazen bana da fikir olabiliyor eheheheheh (≧▽≦)

Şatodaki pencereli olan oda ne öyle? Neden İlargi dışında kimse o odaya gidemiyor?

İlargi neden yemek yiyemiyor, bir şeyler içemiyor?

İlargi nasıl bir melez öyle?

İlargi'nin ailesi kimler ki Hutsa sessiz kalıyor?

Ay bu sefer aklıma bu kadar soru geldi. Sizin sorularınızı da buraya alabilirim. Çok alakasız sorular olsa da olur. Sizin için araştırırım, birlikte cevaplar buluruz. Araştırmayı ve sorulara cevap bulmayı severim.

Dilek ve şikayet bölümü.☞

Seviyorum sizi sağlıcakla kalın ❤️❤️

***

Nire İlargia      {BXB}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin