5

2.1K 206 72
                                    

"Günaydın!"diye bağırma sesiyle gözlerimi önümdeki mısır gevreğinden alıp mutfağa gün ışığı gibi doğan Felix'e çevirdim.

"Sana da günaydın güzelim."diye cevapladı Jisung onu. Karşımda mısır gevreği yerken diğer yandan telefonundan video izliyordu. Araba yıkama videoları...

"Jisung, ne diyorsun?"diye konuştuğunda Hyunjin gülerek, Jisung gözlerini telefonundan ayırıp ona çevirdim.

"Ne dedim?"diye şaşkınca sordu ve gözlerini bana çevirdiğinde gülerek başımı iki yana salladım ve gözlerimi Felix'e çevirdim. Hala ayakta dikilirken suratındaki şaşkınlıkla ve yanaklarındaki kırmızılıkla çok tatlı görünüyordu.

"Felix abi, arkadaşın ne zaman gelecek?"diye sordu Jeongin Felix'in arkasından geçerken.

"Ne arkadaşı?"dedim gözlerimi kısıp ikisine bakarken.

"Avustralya'dan bir arkadaşım. Kore'de olduğunu söyledi ve bir iki günlüğüne kalacak bir yer arıyordu. Bende Chan abiye sordum burada kalabilir mi diye, o da sorun olmaz dedi."dediğinde başımı aşağı yukarı salladım ve tekrardan gevreğime odaklandım. Chan abinin adı geçtiğinde kendimi kötü hissediyordum. Ne kadar iyi bir insandı, ama bana karşı değil.

"Kız mı erkek mi?"diye gelen soruyla hepimiz Jisung'a döndük. Gözleri kısık bir şekilde Felix'e bakıyordu.

"Kız, adı Jessi."dedi ve dişlerin göstererek güldü.

"O ne? Neden öyle güldün? Şeytanlaştırılmış bir gülümsemeydi bu?"diye konuştu Hyunjin heyecanla yerinde kıpırdarken.

"Jessi, yani rahatsız olmazsınız diye düşünüyorum, biraz değişik bir tip."dediğinde Felix, histerik bir gülüş kaçtı ağzımdan. Bu sefer gözler bana dönerken hızlıca toparlandım ve onlara bakmaya başladım.

"Ne?"dedim ve boğazımı temizledikten sonra gözlerimi kaseme çevirdim.

"Bu durum seni neden bu kadar mutlu etti Minho abi?"diye sordu Hyunjin yüzünü bana doğru yaklaştırarak. Elimi yüzüne bastırıp geriye doğru ittirdim.

"Mutlu olduğum falan yok."dedim ve gözlerimi devirdim. Geç farkettiğim şey ise uzun bir süredir üzerimde duran küçük gözlerdi. Gözlerim bir anda onunkilerle buluştuğunda kendimi berbat hissetmeye başladım.

Bana bakmıyordu, beni izliyordu.

&•&•&

"Evet değerli arkadaşlarım, ve abilerim. Bu Jessi."dedi Felix, kolundan tuttuğu güzel kızı salonumuza sokarken. Farklıydı, çekik gözlü değildi. Neredeyse Changbin ile aynı boyda falandı. Sarı saçları beline kadardı ve kahkülleri alnına dökülüyordu

"Merhaba!"diyerek el salladığında gözlerimi biraz daha üzerinde gezdirdikten sonra Felix'e döndüm.

"Korece biliyor mu?"diye sorduğumda başını iki yana salladı Felix.

"Maalesef hayır, belli kelimeleri biliyor sadece. Onunla konuşmak isterseniz çevirmeniniz olurum."dediğinde gülümsedim ve tekrardan gözlerimi kıza çevirip elimi salladım.

"Hoşgeldin Jessi."diyerek odaya girdi Chan abim ve yüzünde güzel br gülümsemeyle elini Jessi'nin omuzuna atıp onunla ingilizce konuşmaya başladı. Yüzümdeki gülümseme yavaşça solarken onları izlemeye devam ettim. Daha yeni tanıştığı birine bile bu kadar yakınken, bana neden yakın olamıyordu? İçimde hiç tanımadığım bir duygu büyürken yavaşça yanımda oturan Jisung'a eğildim.

"Ne konuşuyorlar?"diye sorduğumda, Felix, Jessi ve Chan üçlüsü kahkaha atarken Jisung sinirle homurdandı.

"Ne konuştukları şu an umrumda bile değil, ama bu kadını hiç sevmedim."diye duyduğum sesle başımı diğer yanımdaki Changbin'e çevirdim. O da sinirle yanlarına Seungmin'in de eklendiği gruba bakıyordu.

"Damn it! Neden inglizce bilmiyoruz ki?!"diye mızmızlandı Jeongin ve arkamızdan geçip odasına doğru ilerledi. Changbin ve ben bir süre onun arkasından baktıktan sonra başımızı hızlıca yanımızdaki Jisung'a döndük.

"Off! Ne kadar güzel olduğundan falan bahsediyorlar işte. Felix'le de çok yakışıyormuş."diye bir anda kızarak konuştuğunda geriye doğru yaslandım. Sinirlenince vahşi bir sincaba benziyordu.

"Üzgünüz Hanji, kusura bakma."dedi Changbin kulağımın dibinde konuşarak. Huylanarak yerimde sıçradığımda ben ona sert bakışlar atarken o sırıtıyordu.

"Ne oluyor Minho?"diye duyduğum ses ile başımı yavaşça sese doğru, Chan abime doğru çevirdim.

"Sizlik bir şey değil, aramızda."dediğimde bir anda bana olan bakışları değişti. Az önce azara hazır gibi dururken, şimdi daha garipti.

"Yurtta siz biz diye ayrıldığımızı bilmiyordum?"dediğinde oturduğum yerden kalktım.

"Bende bilmiyordum. Siz kendi aranızda gülüp eğlenince bizde kendi aramızda bağırıp duralım dedik."dedim ve Jisung'u elinden tutup kaldırdım. Kolumu omuzundan atıp ilerlemeye başladığımda Changbin'de bizim peşimizden gelmişti.

"Minho, buna da mı trip atacaksın yoksa? Bunu da mı kıskandın?"diye duyduğum sesle olduğum yere çakıldım. Bunu gerçekten söylemiş miydi? Hemde çocukların yanında. Jisung kolumun altından çıkarken arkama doğru döndüm. Odadan çıkıp beni görünce durdu ve gözlerini tekrardan üzerimde gezdirdi. Bana neden böyle bakıp duruyordu? Benden bu kadar nefret edecek kadar ne yapmıştım ona?

"Chan..."dedim göğüsümün ortasına bir acı saplanıp kalırken. İlk defa saygı ifadesini kullanmamıştım ona. Tek kaşını kaldırıp bana baktığında hafifçe gülümsedim.

"...beni öldürüyorsun."

hi, I'm here tooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin