BÖLÜM-16

70 9 20
                                    

♦♥♦♥♦♥♦♥
Bölüm Müziği: Ashley Serena -> Child Of Light
♥♦♥♦♥♦♥♦♥

Karmakarışık görüntüler ile fısıltıları hissediyordum. Gerçek olamayacak kadar yoğun ve sıradışıydı. Daha önce hiç gitmediğim mekanlar ve okumadığım yazılar...
Ve onlara dans eden hiç tadılmamış renkler vardı.
Aşina bir tende nefes alan parmak izlerimle beraber hareket ediyordu müziğin ezgisi.
Her defasında başka bir mekana süzülüyor, bulanık anılar oluşturuyordu zihnim. Bu dünyanın isimlerini kazıyordu kendine. Tekrar hatırlayabilmek ve asla unutmamak için.

Yağız o gün yanımdan ayrılmadı. Düzeltmek gerekirse evin geri kalanı da ona eşlik etti. Doruk ve Didem yaşanılanların yumuşatılmış halini biliyor olsa da kimse bu konuyu tekrar konuşmak istemedi, bu olayı birikmiş bir yorgunluk ve hüzün olarak gördüler. Ve Kemal ile Işıl'a olanlar sezdirilmeme kararı alındı.

Günün geri kalanını odamda geçirmek istesem de mektupta yazanları diğerlerinin de bilmeye hakkı vardı. Her ne kadar Anıl'ın tam anlamıyla güvende olup olmadığını net olarak bilmesek de bir nebze de olsa içleri ferahlamalıydı. Ama bunun için ilk olarak Kemal ile konuştum çünkü mektup herkese yazılmış olsa da onu kitabının arasında bulan kişi oydu.

Anıl'ın yazdıklarını Kemal Bey'den sonra öğrenen ikinci kişi bendim. Ama diğer yandan mektubun arka planında sorumluluğu olan kişi de bendim. Bu nedenle özellikle son olayları da dikkate alarak kendi içimde defalarca konuşma yaptım ama çok başarılı olduğumu savunamazdım.

Doğaçlamayala gerçekleşen konuşmanın ardından herkesin aklında tek bir soru vardı.
"Anıl nerede peki, Ada?"

Ne yazık ki bir cevabım yoktu. Elimden geldiğince düşünmeye çalışıyordum ama konuşmalarımızı hatırlayamıyordum.

"Dikkatini vermeye çalış, Ada." Işıl bana umutla bakıyordu.
"Acaba hipnozu mu denesek?" Herkes bir anda Doruk'a baktı.
"Ne var, ortamın havası dağılsın diye dedim." Durdu ve devam etti.
"Ama siz yine de bir düşünün."

Araya Yağız girip,
"Kimse kimseyi hipnoz etmeyecek. Ada'nın üzerine gitmemiz de yanlış, yardımcı olmaz hatırlamak için. Öyle ya da böyle hatırlayacaktır."

O anda aklıma gördüğüm rüya geldi. Hatta bir rüyadan öte bilinçaltımın bana sunduğu çabası. Bu nedenle bir süre etraftaki uğultuları duyamadım. Herkesin konuşmaya daldığı bir sırada,
" Bir yer var, "
Bütün herkes dikkatini bana verdi.
Rüyamda dönüp duran onlarca mekan arasından en belirgin ve anımsanabilen olanını düşündüm.

"Bir kütüphane, ya da onun gibi bir şey. Oraya gitmem gerektiğini hissettiğim kuvvetli bir his var içimde."
"Neden?" Işıl'a doğru çevirdim bakışlarımı.
"Rüyamda be-"

Kemal lafımı keserek,
"Sırf rütanda gördün diye seni takip edip vakit kaybedemeyiz" diye çıkıştı.
Doruk oturduğu yerde öne doğru eğilip aynı sertlikte ona cevap verdi.
"O halde vaktini burada oturarak harcama. Daha iyi bir yol varsa git yap."
"Saçmalığı göremiyor musunuz, şimdi de medyumluğa mı başladı?"
"Kimse seni burada tutmuyor. Sen oğlun hakkında ne bilirsin ki?"
Bu tartışmanın üzerine Didem araya girerek,
"Tamam kesin tartışmayı. Zaten hepimiz toplanıp oraya gidecek halimiz yok. Birimiz Ada'yla beraber gider. Kalanımız da aramaya devam eder."

Yağız atılarak,
" Ben onunla giderim. "dedi.
" Hayır, kimsenin gelmesine gerek yok." teklifini reddettim.

Doruk başını iki yana sallayarak reddetti.
"Senin burada yapacak işlerin var ben giderim."
"Ama-"
"Ada güvende Yağız. Ona bir şey olmayacak."

Doruk ve Yağız konuşurken Kemal güçlü bir nefes verdi ve
"Rüyaya inmiş bir vahiy..."
Alkışlamaya başladı.
"Boşuboşuna uğraşıyorsunuz."

Beni anlamalarını beklemiyordum, bu nedenle kimseyi yanımda götürme düşüncesine hiç girmemiştim. Ama Doruk'un beni savunması daha önce rastlamadığım türdendi.

"Beni iyi dinle, Ada'ya güvenmek zorunda değilsin ama ben güveniyorum. Ve bununla bir derdin varsa kimse seni burada zorla tutmuyor. Hadi, Ada gidelim."
Kemal'e omuzuyla çarparak benden önce çıktı.

~°~

"Daha önce buraya gelmiş miydin?" dedi Doruk, şehir dışındaki kütüphanenin önünde.
Cevap vermek yerine başımı iki yana salladım.
"Yani daha önce Anıl'la önünden geçmiştik ama hiç girmedim buraya." İç çektim.
"Ya Kemal haklıysa? Belkide yalnızca bir rüyaydı."
"Ya da, mektupta da bahsettiği gibi sana söyledi. Ve rüya ise hatırlamana yardımcı olmaya çalışıyor olabilir. Veya gerçekten de medyumsundur." Doruk ikimizi de gülümseterek nihayet içeriye girdik.

Bir taraf kütüphane ve diğer taraf ise kafeydi.
Etrafa Anıl'ı görebilme umuduyla bakındığımız sırada orada çalışan birisine Doruk onun fotoğrafını gösterdi.
" Buraya yüzlerce insan geliyor oğlum, hatırlamam mümkün değil." dedi.

Köşedeki duvarında müşterilerin bir dolu yazı yazıp resim çizdiği bir masaya geçtiğim sırada Doruk da elinde iki fincan kahveyle gelip oturdu.

"Belki o onunla buradan geçtiğiniz sırada sana gideceği yerden bahsetmiş olabilir." Diğer yandan ise hâlâ gözü çevrede Anıl'ı arıyordu.

"Bilemiyorum belk-" Durdum.
"Ne, ne var?"
Bir şeyler çizilen o duvarın bir noktasına odaklandım.
Daha yakından bakabilmek çizime doğru eğildim. Çantamı kurcalayıp içerisinden Anıl'ın bana yaptığı bibloyu çıkarttım.

"Tıpkı onun gölgesi gibi." dedi Doruk da benim gibi yanaşarak ve ekledi,
"Kanat kısmına bak, ikisi de birbirinin aynısı ." Başımla onu onayladım.
"Sence o mu çizdi."
Sessizliğim bilmediğimin kanıtıydı.
"Ada, eğer bunu Anıl çizdiyse belliki buraya geleceğini biliyordu."

♦♥♦♥♦♥♦♥

Desteğiniz için çok teşekkür ederim ❤️🌿

PARANOYAK TINKER BELLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin