BÖLÜM 17

43 19 0
                                    

DEMİR'DEN

  Eve geldiğimden beri Cemile teyze başımda pervane olmuştu. Yani yaklaşık 1 saat falan. Ağzıma ağzıma uzattığı çorba dolu kaşığı görünce bu sefer yemeden kafamı sağa çevirdim.

  İsyan edercesine "yeter, valla yeter Cemile teyze. Bak şiştim, patladım, kusacağım şimdi ya" dedim. "Şşş mızmızlanma Demir iç işte şu çorbayı." Cemile teyzenin dediğine karşılık "bu üçüncü kâse Cemile teyze valla iyiyim ben, bak ya. İnan bana turp gibiyim ben." dedim. Cemile teyze inanmazcasına bakınca ona gülümsedim. O da bana gülümseyip ayaklandı. "İyi tamam, ama bak kendini kötü hissedersen ya da bir şeye ihtiyacın falan olursa ben mutfaktayım hemen seslen tamam mı?" Cemile teyzenin içi rahat etsin diye "tamam teyzelerin en güzeli" deyip gülümsedim. O da "oyy kurban olurum sana" diye saçımı karıştırdı. Ama, ama bütün karizmam yerle bir oldu ya. Cemile teyze üzülmesin diye bozuntuya vermedim. E ne yapalım o da çocuk gibi seviyordu işte.

  Cemile teyze mutfağa girince yanımda duran telefona uzandı elim. Rehbere girdim istemsizce sonra Ada'yı buldum. İlk önce arasam mı diye düşündüm ama sonra vazgeçtim. Şimdi babası yanındaysa falan zor durumda kalmasın. Sonra rehberden çıkıp instagrama girdim. Arama geçmişimde sadece Ada vardı. Ada Denizer.

  Ada'nın hesabına girdim ve fotoğraflarına bakmaya başladım. Zaten takipleşiyorduk. Çok güzeldi hatta fazla güzeldi.

  Ben bu düşünceler arasına dalmışken babamın geldiğini gördüm. Babam yanıma otururken hemen uygulamadan çıktım ve telefonu Cemile teyzenin bana çorba yedirmek için getirdiği yanımdaki sehpaya koydum. Cemile teyzenin o halleri aklıma gelince ister istemez sırıttım.

  "Hayırdır, yüzünde güller açıyor bakıyorumda Demir bey." diyen babama döndü bakışlarım. Sonrasında ona açıklama yapmam gerektiğini anladım. "Ya şu Cemile teyzeye gülüyorum. Benim için neler yapıyor. Etrafımda pervane oluyor. Annemin yapmadığını yapıyor. Ona gülüyorum." deyince babamın içi biraz burkulsada bozuntuya vermeden konuştu.

  "Hmm. Peki sence sadece bunun için mi sırıtıyorsun." Babam imalı imalı konuşunca biraz kekeleyerek "ne? Tabi, tabi sadece bunun için sırıtıyorum başka ne için olacak ki?" dedim.

  "Dıııt yanlış soru, başka ne için değil kim için diyecektin."

  "Baba ne diyorsun Allah aşkına ya?" diye isyan edince babam kafama hafif vurarak "sus lan babalara karşılık verilmez" dedi ve sözüne devam etti.

  "Ve ayrıca aşık olunduğu zaman babalara anlatır. Öyle değil mi Demir adam?" deyince şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Hemen ani bir hareketle babama bakıp "değil, öyle falan değil, yani şey aşık falan değilim ben." dedim panikle.

  Hay anasını ya nereden çıktı şimdi bu konu.

  "Demir, oğlum ben seni tanımıyor muyum ha? Eğer on yedi senelik oğlumu da tanımayacaksam ben kendime baba demem oğlum."

  Babam bunları söylerken duygulanmıştım. İlk defa babamla bu kadar derin ve özel konuşuyorduk. Normalde babam sevgisini belli etmezdi. Bugün noldu da böyle konuşur oldu benle. Acaba bugün hastanelik oldum diye mi ki bu jesti?

  Başımı oynadığım ellerime gömüp "evet biri var." dedim ve sonra başımı kaldırıp babama bakarak konuşmaya devam ettim. "Ama baba bi' görsen o kadar güzel gülüyor ki. Sanki o gülünce bütün dünyaya hakim oluyorum. Hele o kahverengi gözleri var ya, bi' ömre bedel sanki. Sesi sanki dünyada duyduğum en güzel şarkı melodisi. Hele o kokusu..."

  "Ooo Demir bey sen fena düşmüşsün ya. Hâlbuki sen seçici bir çocuksun öyle kolay kolay aşık olmazsın. Kim bakalım seni düşüren bi' o kadarda şanslı olan bu kız?"

  "Söylesem ne farkeder ki senin yüzünden kavuşamıyorum ona." dedim babama.

  İyi cesaret Demir, yürü koçum.

  Babam anlamayan gözlerle bana bakarak "bi' dakika bi' dakika, ben ne alaka şimdi?" deyince durumu anlatmaya başladım.

  "Bi' gün sevgili kayınpederim ay aman Ada'nın babası yani Çetin Denizer beni ofisine çağırdı. Bende gittim. Adam benimle açık açık konuştu."

  Babam korku dolu gözlerle bana bakarak "ne dedi sana?" diye lafa atladı. "Baba bi' dur bi' sakin ol, anlatıyorum işte." diyerek sözüme devam ettim.

  "Senin dedi kızımla görüşmeni istemiyorum dedi. Bende neden diye sordum. Onu git babana sor dedi. Bende babam ne alaka dedim. O sana her şeyi açık açık anlatır dedi." dedim.

  Babamı sorgularcasına "sen bu insanlara naptın baba?" dedim. Babam gözlerini yere dikmiş biçimde öylece duruyordu. Babamın kolundan tutup iki-üç kere onu sarsarak "baba konuşsana" dedim.

  Hiç birşey bilmiyormuş gibi yapıyordum. Babamın inkar etmesini bekliyordum. 'hayır ben birşey yapmadım, ben katil değilim' demesini bekliyordum. Allah'ım nolur inkar etsin. Gerçi kimin katili onu da bilmiyorum ki.

  Babam duruşunu hiç bozmadan "vurdum" dedi. O kelimeyi duyduktan sonra gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Hayır, hayır baba bunu yapmış olamazsın. Gözlerimi yavaşça açtım ve babama baktım. Duruşunda hâlâ bi' değişiklik yoktu. İşte asıl önemli olan soruya gelmiştik.

  Boğazımın acısına inat "kimi?" dedim.

  Nolur tahmin ettiğim kişi olmasın nolur.

  Babamdan ses çıkmayınca sorumu tekrarladım. Bu sefer sesim net çıkmıştı hatta bağırmıştım. "Baba kimi dedim?!"

  "Arzu'yu." dedi ve tekrar sustu. Bu sefer başka bir soru yönelttim. "Arzu kim?" dedim korkarak.

  Bu kez babam soruma tek seferde cevap verdi. "Çetin'in eşi." deyince adeta donmuştum. Vücudum kaskatı kesilmişti. Sanki dilimi yutmuştum. Kalbime ağırlık çökmeye başlamıştı. Koltuktan ayağa kalkarak babamın karşısına geçtim.

  Titrek çıkan sesimle "baba sen bu olamazsın." dedim. Gözlerimde akmaya hazır olan yaşlar artık akıyordu. Bu kez hem ağlayarak hem de bağırarak "baba sen bu olamazsın!" dedim.

  Babamda ayağa kalktı ve bana doğru yürümeye başladı. Hemen geriye adım attım ve "sakın, yaklaşma bana" dedim. Babam üzgün üzgün bakarak "oğlum dinle beni" dedi. Hemen babamı susturdum.

  "Neyini dinleyeceğim ben senin ha, neyini dinleyeceğim?! Ya hadi sevdiğim kızın annesi olmasını geçtim, aramıza engel olmanı da geçtim, o senin eski sevgilin ya! Hadi bunu da geçtim insan ya o insan! O bi' anne! Onun eşi vardı, kızı vardı, onun bi' ailesi vardı! Ne istedin sen o masum insandan ya ne istedin?!"

  "Demir, oğlum dur bi' dinle. Yemin ederim hiç birşey sandığın gibi değil."

  Babamı dinlemeden telefonumu alıp kendimi dışarıya attım. Ağlıyordum, hemde hiç olmadığı kadar. Şimdi anlamıştım Çetin beyin neden Ada ile görüşmemi istemediğini. Allah'ım neden bi' insan başkasının yaptığı hatanın bedelini ödüyor ki? Adalet mi bu ya?

  Neden babamın yaptığı hatanın bedelini ben ödüyorum, neden? Ben şimdi Ada'nın yüzüne nasıl bakarım.

  Bu düşünceler arasında boğulurken yürüyordum.

  Hayatın adaleti bu olmamalı, olmamalıydı. Eğer hayatın adaleti buysa yaşadıklarım yaşıma göre çok fazlaydı. Hemde çok...

  972 kelimelik bir bölümü daha bitirmiş bulunmaktayım. Biliyorum bu bölüm biraz kısa oldu kusuruma bakmayın. Ben lise son sınıf olduğum için kitabıma çok fazla zaman ayıramayacağım ama elimden geleni yapacağım. Tekrar kusuruma bakmayın. Oy vermeniz dileğiyle... Sizleri seviyorum Allah'a emanet olun. 😘❤️

İNTİKAM ATEŞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin