"Abi ben aşağı iniyorum siz geliyor musunuz?" diye seslendi Arda kapının önünde.
Asef abisine baktığında sigarasını içerken kapalı olan televizyona baktığını gördü, onda bir şeyler vardı ama sorsalar da söylemiyordu. Kerem ile ilgili olduğunu ise herkes tahmin ediyordu.
"Ben de geliyorum." dedi Bulut imalı bir şekilde. Arda ile göz göze geldiklerinde ikisi de kafasını salladı, bugün Erhan'ı suç üstü yakalamak istiyorlardı. Yine bir telefon görüşmesi yaparsa eğer.
Bulut abisi de yanına gelirken Asef'e bir bakış attı ve derin bir iç çekip ayakkabısına yöneldi. Ayakkabısını rastgele giyindi ve ipini bağlamadı.
"Hadi çıkalım." dedi ve ardından Asef'e döndü.
"Sen gelmiyor musun?" diye sordu, Asef ruhsuz bakışlarını onlara çevirdi.
"Yok, ben daha gelemem." dedi, gelmem değil gelemem demişti. Bulut dudaklarını birbirine bastırıp Arda'ya gidelim diye işaret verdi.
Kapıyı açıp dışarı çıktılar ve aşağı indiler. Arda aşırı derecede stresliydi. Bulut daha rahat bir tavırla zile bastığında saniyeler sonra kapıyı Kerem açtı.
Kerem'in bakışları ikisi arasında gidip gelirken başka bir şeyi arıyormuş gibiydi. Gözlerini merdivene çevirdi ama daha sonra ruhsuzca yeniden ikisine baktı.
"Geçin." dedi ve onların geçmesini beklemeden sakalını kaşıyarak içeri ilerledi.
"Çocuk resmen ölü toprak gibi." diye mırıldandı Bulut, ikisinin bu hali iyice göze batmaya başlamıştı.
"Gökyüzünden bir haber geldi sanki..." Turgay'ın neşeli sesi içeriden yükselince Bulut gözlerini devirdi ama gülmeyi de ihmal etmedi. İkisi ayakkabısını çıkarıp içeri girerken Turgay sırıtarak içeriden çıkıp onlara doğru geldi.
"Bak boşuna demedim, Bulut gelmiş." dedi sanki geldiğini biliyormuş gibi.
Turgay onun bir şey demesine izin vermeden yanına gelip sıkı sıkı sarıldı ve ardından boynundan öptü. Arda onları gülümseyerek izledi, zor olmuşlardı ama güzellerdi.
"Turgay sarsma amına koyayım." diye mırıldandı Bulut kendisini hayvan gibi seven sevgilisine.
"Kurban olurum, kurban." diye bağırdı Turgay ve dudağından bir kez daha sıkıca öpüp ayrıldı. Bulut'un resmen saçı başı dağılmıştı.
"Arda..." Arda ismi seslenilince bakışlarını ikisinden çekip kendisine doğru ilerleyen Erhan'a çevirdi. Sakalları aşırı derecede uzamıştı, normalde olsa düzeltirdi ama şimdi rastgele bırakmıştı.
Arda onu görünce burnunun direği sızladı, gülümsemeye çalıştı. Erhan yanına gelip kırmaya korkarmış gibi boynundan hafifçe öptü.
"Ben de yukarı gelecektim, dün de göremedim seni." diye mırıldandı, ama aşırı derecede ruhsuz geliyordu sesi. Sanki uykudan uyanmış gibi ama uykudan uyanmadığı belliydi.
Belki de Arda güzel bir rüyadan uyanacaktı.
"Evet, dün hoca ödev vermişti hep onlarla uğraştım." dedi Arda, Erhan gülümseyip Arda'yı kendine çekti. Belinden tutup bir daha boynundan öptü ve içeri doğru ilerledi. Arda'da ona ayak uydurdu.
"Yavrum haftasonu için ikimize güzel planlar yaptım." Turgay'ın neşe dolu sesi tüm odayı kaplamıştı. İkisi hemen bir koltuğa oturmuş, Bulut çoktan bir sigara yakmıştı.
"Senin planlarında hep ben üzülüyorum, yüz üstü bırakılıyorum. Öyle bir şey mi?" dediğinde Turgay gülümsemesini hiç bozmadan elinden sigarasını aldı ve dudaklarına yaklaştırdı.
"Aynen aşkım, Allah belamı versin." diye mırıldanıp gözlerini kısarak sigara dumanını içine çekti ve yeniden Bulut'a uzattı.
Bulut hiçbir şey demedi, sadece Turgay'a biraz daha yaklaştı. Arda ve Erhan içeri geçerken göz göze geldi ikili.
Odanın içinde varlığı unutulan Kerem aşırı sesten rahatsız olup balkona kalktığında kimse ona aldırmamıştı. Arda onun balkona gidişini gözleri ile takip edip daha sonra yanında ki bedene döndü.
"Biz de abimler ile gidelim mi ?" diye sordu Arda. Erhan uzun sakallarını kaşıyıp halıda bir noktaya kilitlenmişti.
Arda cevap vermesini bekledi, ama kendisini duyduğundan bile emin değildi. Derin bir nefes alıp önüne döndü, eski Erhan'ı özlemişti.
Bir süre öylece sessizce durdular, Arda ondan bir yakınlık alamayınca arasına mesafe bırakarak oturdu. Belki dikkatini çeker diye ama Erhan hiç dikkat bile etmemişti.
İçeride Turgay ve Bulut'dan başka kimsenin sesi yoktu. İkisi aşk kuşu gibi bir sinirlenip bir öpüşüyorlardı. Öyle ki Turgay bir ara Bulut'u kucağına almaya yeltendi ama Bulut abisi izin vermedi.
"Yemek yedin mi?" Erhan'ın sesi geldiğinde kafasını ona çevirdi. Bu konuda ilgili duruyordu.
"Yedim." dedi Arda sadece. Erhan kafasını salladı.
O sırada telefonu çaldığında aceleyle telefonu cebinden çıkarıp ekrana baktı. Telaşlanmıştı, birden ayağa kalktı.
"Geliyorum ben." diye mırıldandı ve Arda'ya kaçamak bir bakış atıp içeri doğru ilerledi.
Arda kafasını hızla Bulut abisine çevirdi. Abisi gözüyle içeriyi işaret ettiğinde kafasını salladı ve titreyen bacaklarına inat hızla ayağa kalktı. Erhan'ın girdiği odaya ilerlerken onun sesini duyuyordu. Kapının önünde durup dinledi.
"Güzelim, tabi ki senin yanına geleceğim." diye mırıldandı. "Ne olursa olsun."
Arda'nın karnı kasıldı üzüntü ile, yüzü alev gibi yanarken Erhan'ın hâlâ sakin sakin 'aşkım' hitabı ile konuştuğunu duyunca kendine engel olamayarak kapıyı büyük bir sesle açıp içeri girdi.
İçeri girdiği anda iki adım ötede duran Erhan irkilerek ona döndü. Arda dolu dolu olmuş gözleri ile ona hem sinirle, hem de derin bir üzüntü ile bakarken Erhan telefonu hafifçe kulağından çekti.
"Arda..." diye mırıldandı.
Arda dilini ısırarak iki adımda yanına gitti ve ani gelen öfke ile kendisine bakan Erhan'ın yanağına sert bir tokat attı. Öyle sertti ki Erhan'ın kafası hafifçe yana savrulmuştu.
"Sen nasıl bir insansın?" dedi Arda dolu dolu olmuş gözleri ile.
Erhan kafasını ona çevirmeden kenara bakarken, saniyeler sonra kafasını çevirip Arda'nın gözlerinin içine baktı. Gözleri dolu dolu olmuştu, dişlerini sıkıyordu.
O sırada odada açık olan telefonun diğer ucundan gelen ses yankılandı.
"Abi, ne oluyor?"
Arda 'abi' hitabı ile afallarken, bakışlarını telefona çevirdi istemsizce.
Abi mi?
***
Gidiyor zoruma
Rüzgarında savrulmak
Biten bir aşktan sonra
Arsızca arzulamak
-Kerem :(