Araba yolda o kadar hızlı ilerliyordu ki kalbim gerçekten yerinden fırlayacak gibiydi. O kadar sıkı tutunuyordum ki tırnaklarım neredeyse koltuğu delecekti. Jacob'un ise halinden hoşnut bir havası vardı. Çok hızlı ve sert manevralar yaparak arabaların arasından jet gibi geçiyordu. O kadar çok eğleniyordu ki... Sanki bir çocuk gibi...
Sağ eliyle radyoyu açtı ve radyonun açılmasıyla Moves Like Jagger şarkısı arabayı inletmeye başladı. Artık o kadar çok eğleniyordu ki gazı daha da kökledi ve deli gibi coşkulu çığlıklar atmaya başladı. Her ne kadar korkuyor olsam da onu görünce ben de biraz eğlenmeye başlamıştım. Ellerimi yavaşça gevşettim ve koltuğa yaslanarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Hiç bu kadar hızlı giden bir arabanın içinde bulunmamıştım. Aslında macerayı, heyecanı ve adrenalini severdim. Bu yüzden en iyisi anın tadını çıkarmak diye düşündüm ve koltukta daha da dikeldim ve yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirdim. Jacob beni fark etmiş olacak ki "Ne o? Eğlenmeye mi başladın?" diyerek hafifçe sırıttı. "Aslında hızı severim." diye karşılık verdim. "Demek öyle." dediğinde yüzünde öyle bir ifade vardı ki kötü bir şeylerin olacağını anlamak çok da zor gelmemişti. Jacob gaza daha da yüklendi ve çok fazla aracın olmadığı, otlak ve büyük bir alanın ortasından geçen bir yola saptı. Yol sanki aşırı hız yapmak isteyenler için özellikle yapılmış gibi dümdüz ve upuzundu. Hız göstergesine baktığımda 120'lere yaklaştığını gördüm. Birden yolun üstüne küçük bir tavşan zıplayınca çığlık attım. "Jacob durdur arabayı!" diye bağırdım ama o direksiyonu daha da sıkı kavradı. Tavşana gittikçe yaklaşıyorduk ve ben bir çığlık daha atarak ellerimle gözlerimi kapatmaktan başka bir şey yapamadım. Ben gözlerim kapalı her şeyin bitmesini beklerken Jacob ani bir hareketle direksiyonu sağa kırdı. Araba biraz yoldan çıkmıştı ve ben bu ani hareketin oluşturduğu sallantı yüzünden kafamı cama çarpmıştım. Ama hemen gözlerimi açıp arabanın arka camından geriye baktığımda tavşanın hala canlı olduğunu ve yoldan uzaklara doğru koştuğunu gördüm. Şaşkın gözlerle Jacob'a baktığımda o da bana bir bakış attı ve sonra gözlerini tekrar yola çevirerek "Ne var? O masum yaratığın tekerler altında ezilerek ölmesine izin mi verseydim?" dedi. Bu davranışı beni çok şaşırtmıştı. Küçük bir tavşanın hayatını önemsemişti. Kaba bir çetenin liderinden pek de bekleyeceğim bir davranış değildi bu. Biraz sakinleşmiş olsam da Jacob'a dönüp hafif yüksek bir sesle "Artık beni eve götür." dedim. "Pekala küçük kız. Buna itiraz etmeyeceğim. Bu kadar heyecan bir gün için bana da fazlasıyla yeter." dedi ve arabayı yavaşlattı. Artık normal bir hızda gitmeye başladığımızda kafamı cama yasladım ve düşüncelere daldım. Gözlerim dışarıyı izliyor ama kafam başka şeyler düşünüyordu. Jacob bana evime nereden gidildiğini sorduğunda dalgınlığımdan sıyrıldım ve geldiğimiz yerin okulun yakınları olduğunun farkına vardım. Hemen oturuşumu düzelttim ve daha dik bir pozisyon alarak ona yolu tarif etmeye başladım. İlk başlarda ben dikelirken gözleriyle vücudumu taraması sinirimi bozsa da gözlerimi ona çevirdiğimde hızla gözlerini kaçırmasına şaşırtmıştım. Ben ondan "İstediğim şeyi yapar, istediğim şeye bakarım." tavrı beklerken onun bakışlarını çevirmesi beni hayretler içinde bırakmıştı. Fazla üstünde durmayarak ona yolu tarif ettim ve yaklaşık beş dakika içinde evimin önünde durduk. Ben eşyalarımı toplarken Jacob hızla arabadan indi ve benim için kapıyı açtı. İşte bu gerçekten tuhaftı. İkinci kere? Yok artık!
"Neden her seferinde bana kapıyı açıyorsun?" diye sorduğumda sırıtarak "Böyle şeylerden hoşlandığını sanıyordum prenses." dedi ve ben yanaklarımın ısındığını hissettim. Kıpkırmızı olduğuma emindim. "Evet... Hoşlanırım... Ama senin gibi birinin bunu yapması..." derken Jacob "Tuhaf mı?" diyerek cümlemi tamamladı. Ben de gözlerinin içine bakarak yavaşça başımı aşağı yukarı salladıktan sonra arabadan indim. Jacob ben indikten sonra arabanın kapısını kapattı ve "Yarın birlikte bir yerlere gidelim, ne dersin?" derken sırtını arabaya yasladı, bacaklarını çapraz yaptı ve kollarını göğsünde bağladı. Bense şaşkın gözlerle ona bakıyordum. "Bugünkü gibi delice araba sürmeye gideceksek hayatta olmaz." dediğimde gülmeye başladı. Birkaç saniye sonra gözlerini tekrar gözlerime değdirdiği zaman başka bir şey gördüm. Birden ifadesi değişmişti. "Hayır, öyle bir şey olmayacak. Sadece dışarı çıkıp dolaşacağız." dedi sesini hafif kalınlaştırarak. Ciddileşmeye başlamıştı. Düşündüm. Aslında hiç de fena olmazdı. Dışarı çıkmak hoşuma gidebilirdi. Fazla düşünmeden "Tamam. Beni nereye götüreceğini merak ettim." dedim. Hafifçe sırıttı. Aslında biraz korkuyordum. Kim bilir beni nereye götürürdü... Aklıma kötü fikirler gelmeye başlayınca hafifçe silkelenerek bu düşüncelerden kurtulmaya, iyi yönlerini düşünmeye çalıştım. "Yarın akşam saat sekiz gibi seni almaya gelirim." dedi ve arabanın sürücü koltuğuna oturmaya gitmek için arabanın önünden dolandı. Ben de kısık bir sesle "Görüşürüz." dedikten sonra eve doğru yürümeye başladım.
İçeri girdiğimde Helen hemen üzerime atlayıp sımsıkı sarıldı ve "Nerelerdeydin!? Neden bu kadar geç kaldın!?" dedi. Ben de "Hadi gel. Oturalım, sana her şeyi anlatacağım." dedim. Beraber mutfağa geçtik ve masaya oturduk. Okuldan sonra olan her şeyi ona anlattım. Neden bilmem ama ben anlattıkça Helen'in yüzü düşmeye, rengi solmaya başlamıştı. Özellikle de Jacob'un adını duydukça...
Konuşmamı bitirdiğimde kısık bir sesle "Hayır." dedi. "Sakın ondan hoşlanmaya kalkma." "Neden?" diye sorduğumda ise "Sana kimsenin yapmadığı güzel hareketler yapmış olabilir. Ama o aslında böyle değildir. İstediğini aldıktan sonra seni kullanılmış bir peçete gibi atıp gider... Güven bana... Zaten okulun belalısından ne beklenir ki?..." dediğinde gözleri dolmuştu. "Helen... İyi misin?" diye sorduğumda hemen gözlerini silip bana baktı ve pek gerçek veya içten olmasa da gülümsedi. "Sen sadece bana güven ve ondan uzak dur." dedi ve ayağa kalktı. Sonra "Hadi şimdi bunları unutalım ve beraber anime izleyelim." dedi. Hemen bu düşüncelerden sıyrılıp ayağa fırladım ve "Yaşasın!" dedim. Helen ve ben anime izlemek için deli olurduk. Şu ana kadar birsürü muhteşem anime izlemiştik ve ne zaman boş vakit bulursak izlemeye devam ediyorduk. Hemen elini tuttum ve laptopun olduğu odamıza doğru ilerlemeye başladık. Anime deyince hemen yerimden fırlamış olabilirdim. Ama bu "Jacob" konusu hala aklımdaydı. Ne yapacağıma daha sonra karar verecektim. Ayrıca ne yapıp ne edip Helen'in Jacob'la nasıl bir bağlantısı olduğunu da öğrenecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANILAR
RomanceBenim gibi güçlü ve güzel bir kızı nasıl bu hale getirebildi aşk? Hepsini o yaptı. Bana bunu o yaptı. Onun o muhteşem kokusu, parlayan gözlerindeki keskin bakışları, sıcacık ellerinin üzerimde uyandırdığı o tuhaf duygu... Beni kendine bağladı. Kimi...