05*********/ Ruhi'dir benim adım hiç çıkamam evimden
05*********/ Dostlar uydururum hayali mutluyumdur bu yüzden
05*********/ Bir çiçek dürbününden insanlara bakarken
05*********/ Bir gün bir istasyon gördüm trenleri geciken
05*********/ Yolcular el...
Otobüsten indikten sonra cafeye doğru ilerledim. Cafeye girdiğimde Feride'nin köşedeki masada oturduğunu gördüm. Yanına adımlarken beni fark etti.
"Hoş geldin." dedi farklı duyguları bir arada barındırdığı yüz ifadesiyle. İçinde çatıştığı belliydi. Başımı hafifçe sallayıp dudağımı araladım.
"Hoş buldum."
Yerlerimize oturduk. İki kahve söyledikten sonra Feride aramızdaki sessizliği bozmuştu. Ben buraya onu anlamak için gelmiştim. Feride'nin bir derdi olmalıydı.
"Gülce ben seni tanıyamamışım bu zamana kadar."
Bu ne demek şimdi?
Gözlerini kaçırmamak için direniyordu. Mavi gözleri eskisi gibi bakmıyordu bana. Bu benim kankam değildi. Tek arkadaşım değildi.
"Sen kendini düşünen, hep önde olmak isteyen birisin." dedi tek nefeste. Şimdi gözlerini kaçırmamak için uğraşmıyordu. Kabul ettiği cümleleri kuruyordu. İçinde sakladığı cümleleri...
"Dikkat çekmek için... Sırf birini kendine bağlamak için... Umursamıyormuş gibi gözükerek Doğukan'ı kendine bağlamak istediğini bilmiyor muyum sanıyorsun!"
Sözleri üzerine kalakaldım. Ne?
"Sana söylemedim onu sevdiğimi. Söyleyemezdim. Onu elimden alırdın-"
"Ben senin hangi hayalini çaldım?" dedim burukça gülümseyerek. Tek söz etmedi. Boş boş bana bakıyordu. Yerimde dikleşip konuşmaya devam ettim. Sesim oldukça sakindi.
"Haklısın. Sen beni bu zamana kadar hiç tanıyamamışsın."
Bir hışım yerinden kalktı. Çatılmış kaşlarıyla bana bakıyordu.
"Feride hadi gidelim."
Kulağıma gelen sesle yanıma döndüm. O çocuk Feride'nin elini tutmuştu. Yüzüne baktığımda içten içe sırıttığını görebiliyordum. O an kan beynime sıçradı. Feride'ye döndüm. Artık bağırıyordum.
"Sevgi dediğin şey senin gözünü kör etmiş! Malsın kızım sen! Salak gibi ona inandığını söyleme!"
Umursamadı beni. Ele ele çıktılar cafeden. Bir dakika...