"Bu yemeği sever misin?" diye sordum karıştırmaya devam ederken. Buzdolabından su almak için açtığımda hiç yemek olmadığını görmüştüm ve içim burkulmuştu. İstese bir yardımcı tutabilirdi ama yapmıyordu. Tutku kendine çok acımasızca davranıyordu ve ben bunu gördükçe kahroluyordum. Benim için canını dişine takan Tutku kendi için neden hiçbir şey yapmıyordu?
"Yerim." dedi beni izlemeye devam ederken. Ben yemeği karıştırırken o da mutfaktaki gri koltuğa oturmuş, arkasına yaslanmış ve beni izliyordu. Bastonuna kayıyordu gözlerim ona her baktığımda. Böyle yaşamak çok zordu, değil mi? Ama Tutku bundan hiç bahsetmemişti.
"Sever misin diye soruyorum." dedim gözlerimi bastondan alıp onun gözlerine bakarken.
"Sevmem." dedi yüz ifadesini bozmadan.
"Gerçekten mi?" derken şaşkınca ona doğru dönmüştüm. "Madem sevmiyorsun iki saattir bu yemeği yaptığımı biliyordun, söyleseydin ya." diye huysuzlandım. Ben ona sevdiği bir şeyler pişirmek istemiştim. Tutku onaylarca başını salladığında yüzüm düşmüştü.
"O zaman ben hemen markete gidip geleyim, sevdiğin bir şeyler yapalım." dedim mutfağın çıkışına doğru yönelirken. Sokağın hemen arkasında market vardı, gelirken görmüştüm. Gidip gelmem çok uzun sürmezdi. Bir kaç adım attığımda Tutku'nun bastonu önüme doğru uzanmış ve kapıyla aramda engel olarak durmuştu. Dönüp Tutku'ya baktığımda o da bana bakmıştı.
"Gitme." dedi keskin bir sesle.
"Hemen gidip geleceğim." dedim ama Tutku bastonu çekmemişti.
"Gerek yok. Bunu yerim dedim." derken koltuktan destek almış ve ayağa kalkmıştı Tutku. Şimdi bastonuyla yerden destek alıyordu ve bana yaklaşmıştı. "Bana eşlik edersen daha lezzetli olabilir." diye ekledi yüzündeki küçük gülümsemeyle.
"Hazırlayım o zaman." dedim ona bakmaya devam ederken. Bana gülümserken gözlerinde oluşan o ışıltı beni öyle mutlu ediyordu ki. Onunla ilk tanıştığımız zamanları hatırlıyordum. Beni sevmese de, dalga geçerek gülse bile deniz mavisi olan gözlerinden ışıltılar hiç eksik olmazdı. Şimdi göremiyordum onları. Tutku artık benden nefret etmiyordu, dalga geçmiyordu ve gözleri de ışıl ışıl değildi. Her şey doktor yüzünden de olsa, Tutku'nun bu hale gelmesinde benim de suçum vardı. Beni korumak için bu hale gelmişken kendimi ondan uzakta tutamıyordum. Onu yalnız bırakamıyordum. Ne zamana kadar böyle giderdi bilmiyordum ama Yankı'yla da uzaklara gitmek istiyordum. Kimsenin olmadığı bir yere.
Masayı Tutku'yla birlikte hazırlamıştık. Ben tabakları koyarken o da bardaklara bir şeyler doldurmuş ve masaya koymuştu. Ben tabaklara yemek koyarken o da diğer şeyleri halletmişti. Karşılıklı oturmuştuk masaya.
"Sevmediğini bilmiyordum." dedim yemeğin tadına bakarken. Tadı çok güzel olmuştu aslında.
"Artık seviyorum." derken yemeye başlamıştı Tutku. Fark etmeden de olsa elimdeki çatalla öylece onu izlerken bulmuştum kendimi. Dalgalı saçları uzamışlardı. Yakasız siyah bir gömlek vardı üzerinde. Yapılı bir adamdı ama biraz zayıfladığını fark edebiliyordum. Tutku gözlerini yemekten alıp bana baktığında yakalandığımı anlamış ve gözlerimi tabağıma indirmiştim. Eskiden olsa Tutku bu durumla dalga geçerdi ama şimdi hiçbir şey söylememiş ve bardağına doldurduğu şarabından bir yudum almıştı. Yemekten sonra bahçede kahve de içecektik. Kahveyi Tutku yapacağını söylemişti.
"Tutku." dedim elimdeki çatalı masaya bırakırken. Ona baktığımda gözlerini elindeki bardaktan almış ve bana bakmıştı.
"Söyle." dedi ilgiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOTERAPİ (Tamamlandı)
RomanceYankı, kendisine kin dolu bakışlarla bakan arkadaşına ve bir de yerde kanlar içinde yatan küçük kıza baktı. Yere düşen arkadaşının bastonunu uzanıp alırken yavaşça ayağa kalkmıştı. Sarsak adımlarla küçük kıza doğru ilerlerken fazla soluduğu duman on...