Veda

259 18 0
                                    

Göktuğ
Han'ın her yerini aradım Rana 'yı hiç bir yerde bulamayınca gitmiş olabilir mi diye şüphelenip atının bulunduğu ağıla gitti ama aradığı nı bulamadı.
Hemen Berkuğ'a haber vermelidi.

"Beyim Baybars atını alıp gitmiş."
Berkuk kaşlarını çattı,öfkelendiğini gösterircesine masanın üzerinde bulunan kılıç ve kalkanını yere fırlattı.

Kendi bilir  diye söylendi.Kimsenin peşinde koşacak, ve ikna etmek için çabalayacak ne vakti vardı nede sabrı.

"Her şey vaktini bekler,Ne Gül vaktinden önce açar
Nede güneş vaktinden erken doğar ,bekle senin olan sana gelecektir"
" Demekki kendini bizden biri gibi görmemiş , bırakalım varsın gitsin yoluna"

Göktuğ sinirlendi.

"Hiç birşey yapmadan gitmesine izin mi vereceksin,ya başına yolda bir şey gelirse, buralar çetelerle dolu olmaz buna müsaadem yok.Ben gidip getireceğim onu"

Berkuk daha çok sinirlendi, Göktuğ'un yakasından tuttu.

"Buyruğuma karşı mı geliyorsun?O seçimini yaptı . Kendine gel Göktuğ nedir bu halin ,yoksa sen ..."

"Yok öyle birşey ben sadece...

Şaşkınlık içinde ne söyleyeceğini bilemez bir haldeydi.

O bir hatun nihayetinde başına bir iş gelmesinden korkarım."

Berkuk emrindeki yiğide şüpheyle yaklaştı. Gönlünde tomurcuklanıp çiçekler âçtıran hatun ,bir başkasının gönlünede yurt edindiği ni görmesi canını sıkmıştı. Göktuğ ne kadar inkar etse de onunda yüreği Belliki Rana ile doluydu. Rana bu yüzden burayı terk etmiş olabilir mi? Ya onunda gönlünde Göktuğ varsa ,ona bu kadar kırılması bu yüzden miydi?

Saçmalama BERKUK yok olmaz öyle şey bunun mümkünatı yok.Bir yanda sevdiği bir yanda kardaşı.

Neden olmasın gönül bu kimi seçeceğini bilemezsin. Aklı şüphelerle doluydu.Belkide doğrusu buydu, Rana 'nın gitmesi ...
Evet doğru olan bu Rana yüzünden adamlarıyla arasına fitne girmesine izin veremezdi.
Her şeyden önce o bir Emirdi, yapması gereken ulvi vazifeler onu beklerdi. Sevdaya kapılıp gidilecek zaman değildi.

Göktuğ"Müsade ver gidip getireyim Beyim"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Göktuğ
"Müsade ver gidip getireyim Beyim".

"Son sözümü söyledim buyruğumu tekerrür ettirme,kendisi geri dönerse kabulümüz ,aksi mümkün değildir."

Göktuğ derin bir iç çekti ,sesli bir şekilde nefesini bıraktı.İçi hiç rahat değildi. Rana' ya gönlünü verdiğini anladı. Tam buldum derken onu kaybetti, şimdiden ne kadar da çok özlemişti.Yanında olsaydı da gönlünde varsın olmasın.Onun yerine de severdi.
Gönlüy le görevi arasında sıkışıp kalmıştı.
Ne yapmalıydı. Sevdasıyla sınanmakta varmış kaderinde.

Bunları da beğenebilirsiniz

          

Baybars (Rana)Atıyla gece boyunca yol aldığından dinlenmek için bir ağacın dibine yerleşti, azığını çıkardı heybeden biraz atıştırdık tan sonra ,uyumak için uzandı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Baybars (Rana)
Atıyla gece boyunca yol aldığından dinlenmek için bir ağacın dibine yerleşti, azığını çıkardı heybeden biraz atıştırdık tan sonra ,uyumak için uzandı.
Gün ışığı gözlerini yakmaya başlayınca uyandı.
Kuş cıvıltıları ,temiz hava ağaç ve toprak kokusuyla uyanmak tüm sıkıntıları mı unutuvermişti. Uzun zamandır böylesine huzurlu hissetmemişti .
"Dertli başıma daha çok yük almaya ne gerek varmış,omuzlarımdan bir yük kalktı."

Başını salladı, söyledikleri ne kendini inandırmaya çalışıyordu.

"Yanlızım mutluyum ,evet mutluyum.
Ağlamak yok Vien ,kimseyi umursamak yok ,mutlusun tamam, gözyaşları nı kimse için dökme.Hiç kimse buna değmez."

Sonra yüksek sesle bağırdı.

"Hepinizin canı Cehenneme.Hiç birinize ihtiyacım yok".

Bulunduğu yerde bir kervan grubunun ticaret yolu üzerinde gördü. Sürekli kervanların geçtiği 30km_40 km aralıklarla Hanlar'ın bulunduğu bir ticaret yoluydu.Yanlız gitmesi birilerinin dikkatini çekebilirdi.Başına durduk yere bela almaya gerek yoktu,bu yüzden onların peşinden gitmeye karar verdi .Tacirler henüz mal almamışlar dı. Karamanoğulları kervanı Candaroğulları üzerinden ticaret yapmak için yola çıkmışlardı.Onlarla hareket ederek Osman beyligi üzerinden İstanbul'a gidecekti.
Kervanbaşıy la konuştu ,bu adam ne kadar da mütevazi biriydi. Adam yumuşak bir ses tonuyla konuşuyordu, sanki insanları bir kelamı ile incitmemek için uğraşıyor du.Kalbinin güzelliği yüzüne yansımıştı.
Kervan la birlikte bir kaç kez dinlenerek yola devam ettik. Akşam karanlığı olmak üzereydi.Dinlenmek için bir yer bulup atlarımızı bağladık.
Hepimiz ateşin etrafında toplanıp aşlarımızı yemeye başladık, kervan başı Gıyasettin amca' nın yanında oturuyordum .Amca dediğime bakmayın bir kaç meliğe Atabeylik yapmış.Adam insanın yüzüne baktığında resmen içini okuyordu.
Bu sebeple  göz göze gelmek beni ürküttüğünden ona bakmamak için başımı yerden kaldıramıyorum.
Kervandakiler den biri ağzını açtı

" Atabey im özledik muhabbetini, o güzel nasihatlarından bizi mahrum etme."
"Estağfurullah evlat nasihat önce,
Nasihat dinlemeyen kendi nefsime , sonra diğerlerine gerek.
Ayna misali

Sevgili Peygamber Efendimiz, "Cennet ağaçlarından bir ağaca rastladığınız zaman, onun gölgesinde oturun. Yemişinden yiyin" buyurmuş.

Kervanbaşıyla birlikte diğer tüccarlar hep bir ağızdan salavat getirdiler.

Sahâbeden biri, "Yâ Resûlallah! Cennet ağacına hayatta ve dünyada iken nasıl rastlayabiliriz?" diye sormuş. Peygamber Efendimiz cevaben, "Bir âlime rastladığınız zaman, cennet ağaçlarından bir ağaca rastgelmiş olursunuz" buyurmuştur.

İşte bu sebeple iyi dinleyin mümin kardeşlerim ,her kula nasip olmaz o ağacın yemişin den yemek işte nasihat ta böyle dinlemesini bilip ders almak gerek,
Bu söylediklerim sizi yeise (ümitsizliğe ) kapılmanıza neden olmasın ,Kapılar bana kapandı deme.
Kapılar kapıyı ısrarla vurana açılır.

O vakit başlayalım kıssadan hisseye ,

Horasan'da bir zavallı kuş yaşarmış.

Bu zavallı kuş bir gün tuzağa düşmüş, hile ile yakalanmıştı. Kuş kendisini yakalayan avcıya,

'Ey efendi, sen hayatında birçok defa koyun ve sığır yemişsin, pek çok kere de develer kurban etmişsindir. Sen onların etleriyle bile doymamışken benimle hiç doymazsın. Beni serbest bırakırsan sana üç öğüt veririm. Öğütlerime göre kararını verirsin. Bu üç öğütten birincisini senin elinde iken vereceğim. İkincisini şu çadırın üzerinde, üçüncüsünü de şu ağacın üzerine konduğumda söyleyeceğim. Sen bu üç öğüdü işitmekten inan bana çok mutlu olacaksın."


Tüm kervan dikkatle Atabeyi dinliyordu. Bende merak ettim ve can kulağıyla dinliyordum.


Tabi Avcı duyduklarından sonra merakına yenik düşmüş kuşun teklifini kabul ettmiş. "Kuş elindeyken verceğim öğüt şudur: "Olmayacak sözü kim söylerse söylesin inanma." Sonra avcı onu bırakmış. O da uçup otağ daki çadırlar dan birinin üstüne konmuş. Orada da ikinci öğüdünü söylemiş.

Elinden kaçmış bir fırsat için üzülme. Âh vah edip hasret çekme."

Kuş ikinci öğüdünü verdikten sonra uçup ağacın dalına konmuş ve üçüncü öğüdünü söylemeden önce, "Karnımda 10 dirhem ağırlığında çok kıymetli bir inci vardı. O inci, seni de çoluk çocuğunu da zengin ederdi. Ne yazık ki kısmetin değilmiş" deyi vermiş.

Avcı, kuşun bu söylediklerini duyunca hamile kadının doğururken bağırması gibi feryat edip bağırmaya başlamış.

Kuş,

"Ben sana sakın elinden kaçan bir şeye üzülme demedim mi? Mademki elinden inci gitti, ne diye dövünüp duruyorsun? Sana verdiğim öğütleri anlamadın mı? Ben sana olmayacak bir şeyi kim söylerse söylesin inanma demiştim. Benim bütün ağırlığım üç dirhem gelmez. Karnımda nasıl 10 dirhemlik inci olabilir?" Bu sözler üzerine adam biraz kendine gelir gibi olmuş.

"Peki şimdi üçüncü öğüdünü söyle bakalım" demiş. Kuş, "Sana verdiğim iki öğüdü sanki tuttun da, benden üçüncü öğüdü istiyorsun demiş.

Uykuya dalmış bir kişiye öğüt vermek, çorak yere tohum ekmekten farksızdır. Aptallık ve cahillik yırtığı yama tutmaz diyerek" uçup gitmiş.

Sonra Atabey gözlerimin içine baktı ,
"İşte güzel kızım, aptallık ve cahillik yırtığı yama tutmaz bu nasihatı sakın unutma. Sen bu cihana boşa gelmedin bir anlık gaflete uğrasan da bu durumdan gayretle çık.
Zira Kader gayrete aşıktır a benim güzel kızım."

Şaşkınlık tan dilimi tutmuştum resmen gözlerim kocaman açıldı,iyi de nasıl bildi. Ben şok olurken o ise bilmiş bir edayla gülümsedi.

"Küle döndüysen,yeniden güle dönmeyi bekle.Geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil,kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla emi kızım."

"Yüreğimden geçenleri resmen görüyor gibi konuşuyorsunuz , gerçekten her şeyi biliyormusunuz?

" Marifet bizde değil kızım,gönül gözüyle baktırmasını bilende,gaybı ancak Allah bilir."

Şimdi beni iyi dinle ,beşeriz, aciziz ,güçsüz başımıza ne gelir bilemeyiz , dirayetli ol ,sakın ümitsizliğe kapılma, sabret kızım ,sabır acıdır lakin meyvesi tatlı olur."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kötü Kız Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin