Merhaba.
Nasılsınız canlarım. 🥰😘
Bu bölümde biraz geçiş bölümlerinden oldu ama temelleri sağlam atalım.
Bölüm hakkında bol bol yorumlarınızı istiyorum. Bol bol sohbet edelim.
Başlamadan yıldıza basarsanız sevinirim.
Bölümü son kez bakmadan attım hatalarım varsa affola.
Keyifli okumalar.
.............
Hayatımda yaşadığım hiçbir anımda babam yanımda olmamıştı. Beraber hiçbir yere gitmemiş, baba kız tek bir anımız olmamıştı.
Ben küçükken parka bile gidemezdim.
Annem her seferinde okul sonrası eve gelmemi ister, ben de o çocuk aklımla onu üzmezsem benimle daha çok ilgileneceğini -gerçi sonuç yine değişmemişti ya- düşünüp eve gelir, ne sokakta ne de parkta oynamazdım.
Bu ben daha okula başlamadan da böyleydi, ne annem, ne babam ile ne parka, ne de herhangi bir yere gitmemişim. Annem dışarı çıkarken bile beni evde bırakır, uyumamı ya da çizgi film izlememi ister, beni yanında götürmezdi.
Ben küçükken sadece bir kere parka gitmiştim. Onda da bir çocuk saçımı çektiği için kavga etmiş, dövülmeme rağmen babamın gözünde ben suçlu olmuştum.
Babam ne çocukken ne de büyüdüğümde arkamda bir kez durmamış, bir kez bile beni savunmamıştı.
Ve şu an karşımdaki daha tanımadığı kızını koruyan kişi babaysa, benim yıllardır aynı evde yaşadığım adam kimdi?
Adamın çıkışıyla şok olmuş bir şekilde yerinde dikleşen babamla birlikte annem de ayağa kalkıp isminin Özge olduğunu tahmin ettiğim kıza baktı.
Yavaşça kızın yanına yaklaşıp koluna dokundu. Onu istiyorlardı. Bu bana git demesinden de belliydi.
Zaten beni en çok şaşırtan detaylardan biri de buydu.
Onlar bir kızın sorumluluğunu alabilecek insanlıkta değillerdi. Daha gerçeği öğreneli kaç dakika geçmişti ki kızlarına karşı içerinde sevgi oluşmuştu. Onlar aile olmayı bilmiyorlardı ki kızlarına karşı içlerinde sevgi oluşsun.
Ben şu an hiçbir şey hissetmiyordum karşımdaki biyolojik aileme karşı. Ben anne ve baba ne demek bilmiyordum.
Bana kimse öğretmemişti.
Anne ve baba ne demek bilmiyorken karşımdaki insanlarla nasıl bir bağımız olabilirdi ki. Onlar anne ve baba olmayı bilmiyorken nasıl içleri ısınabilirdi bir evlada. Ben mi fazla duygusuz düşünüyordum.
Belki de.
"Özge. biz seni tanımak istiyoruz. Bizimle gelip sende bizi tanımak ister misin?" diye soran annemle dudaklarım kıvrıldı dalga geçercesine. Olanlar o kadar garipti ki hangi söze şaşıracağımı şaşırmıştım. Galiba artık olanlara şaşırmamayı da öğrenmeliydim.
Özge annemin sorusuyla birlikte ilk önce ailesine sonra da annem ve babama bakmış, kararsız bir şekilde birkaç dakika sessiz kalmıştı. Biyolojik babam ise o süre boyunca Özge'nin gözlerinin içine 'arkandayım' der gibi bakmış, bir an bile gözlerini üzerinden çekmemişti.
Bu adama daha tanımadan hayran olmuştum. En azından bir yerlerde çocuklarına babalık yapan adam gibi adamlar olduğunu bilmek iyi hissettiriyordu. Hissettirmişti.
"Ben gelmek isterim." dedi Özge annemin elini tutarak. Pişman olacaktı belki de. Belki de gerçekleri söylersem hiç gitmeyebilirdi ama inanmama ihtimali vardı. İnansa bile keşke deme ihtimali... Söylemem gerekirdi ama yine de susacaktım çünkü ona bir şey olursa arkasında duracağı bir dağ vardı. İlerde keşke onlarla gitseydim demeyecekti.
Gözler bana dönünce olduğum yerde dikleştim. Benim gitmekten başka çarem var mıydı ki? Babam bu saatten sonra beni eve almazdı. Kaçma gibi bir ihtimalim vardı ama karşımda bu kadar güçlü bir adam varken bu ne kadar mümkün olabilirdi. Hele de az önce kesinlikle arkamda duracağını söylerken.
Kafa salladım.
Konuşmak bir işe yaramayacaktı. Olanları değiştirmeyecek, kimsenin beni anlamasına yardımcı olmayacaktı.
"O zaman buradan direk bize geçelim. Abinler gelecek, onlarla da tanışırsın." diyen adamla kaşlarımı çattım. Aceleleri neydi? Kaçmıyordum.
Hem abilerim mi vardı? Hem de bir tane olmayan.
Tam ağzımı açıp karşı çıkacaktım ki annemle göz göze gelince sustum. Gözlerindeki sus ve kabullen nidaları gözlerime ulaşırken ağzımı açamadım. Babamın birçok lafına karşı konuşan ağzım onun bir bakışına kapanabiliyordu. Evde daha çok sesi çıkan babamdı ama benim üstümde daha çok etkisi olan annemdi.
Gerçi, onlar artık benim annem ve babam değildi.
Kabullendim.
Bunu da kabullenip sustum ama bu kabullenip sustuğum bütün haksızlıkların ahını Allah onlardan çıkaracaktı.
Din bilgisi fazla olan bir insan değildim çünkü kimse öğretmemişti ama bir gün bu devranın döneceğini, Allah'ın her şekilde arkamızda olduğunu okuldaki Din derslerinden bile biliyordum.
Kısa sürede işlemler halledilip hastaneden ayrılırken elimden tutulmasıyla yerimde durdum. Kimin tuttuğunu bakarken biyolojik annem olduğunu görmemle elimden bir titreme geçti. Geri çekmek istedim ama o gözlerime bakarken çekmedim.
"Kumru!" diye bağıran babamla yavaşça elimi elinden çekip geri çekildim. İlk defa babamın bana seslenmesi işe yaramıştı. Kimseyle duygusal bir bağ kurmaya gerek yoktu. Zaten bunu yapabilen biri de değildim.
"Arabada bekliyoruz." diyen biyolojik anneme kafa salladım. Üzülmüştü ama yapabilecek bir şeyim yoktu.
Onların arabaya doğru ilerlemesiyle gittikleri arabayı aklıma kazıyıp arkamı döndüm. Umarım kısa sürerdi. Ona tahammül seviyem çok azdı.
***
Arabaya binişimizden bir süre sonra büyük bir villaya gelmemizle kaşlarımı kaldırdım. DNA testinin neden bu kadar hızlı çıktığını, biyolojik babamın neden bu kadar özgüvenli konuştuğunun bir sebebini de anlamış oldum.
Fazlasıyla varlıklıydılar ve böyle adamların tanıdığı çok olurdu. Yapamayacakları şey az olurdu. En azından filmlerden gördüğüm kadarıyla.
Korumalar tarafından açılan kapımızla arabadan inip kapıya yaklaşıp kapıyı çaldık. Birkaç dakika sonunda açılan kapıyla karşımıza çıkan kırklı yaşlarda tonton bir teyze ile gülümsedim. Hababam sınıfındaki Hafize Ana gibiydi. Belki de beni bu evde güldürecek tek kişiydi.
"Hoş geldiniz Barlas Bey. Hoş Geldiniz Güldeniz Hanım." dedi yüzündeki sıcacık gülümsemeyle. Beni daha fark etmemişti ve işin başka bir garip tarafı ise ben anne ve babamın ismini ondan öğrenmiştim. Bu da unutmayacağım detaylardan sadece biriydi.
Barlas Bey ve Güldeniz Hanım içeriye girince bende onlarda birlikte ilerledim. Benim içeriye girmemle beni gören kadının yüzündeki gülümseme büyüdü.
" Sizde hoş geldiniz." demesiyle başımı eğip selam verdim. Bu evde kalacaksam bu 'siz' kelimesine de bir çare bulmalıydım ama daha zamanı vardı. İçeride ne tepki ile karşılaşacağımı bilmiyorken şu anlık bir şeye karışmayacaktım. Karışmamda biraz saçma olur gibime geliyordu zaten.
"İki en büyük abilerin yurtdışındaydı. Her an geri gidebilecekleri için bu akşam buraya gelmeni istedik. Onlardan sonra gelen iki abin ise üniversite okuyor." diyen biyolojik annemle içten içe şoka uğradım. Karşımdaki kadın hiçte beş çocuk doğurmuş bir kadına benzemiyordu oysaki. Her ne kadar yüzünde kırışıklıklar olsa bile doğum kilosu adı altında pek bir kilosu yoktu.
Kapının önünden ayrılıp hole doğru ilerlediğimizde içeriden gelen seslerle holde olduklarını anladım. Gerilmiştim. Her ne kadar kimse umurumda olmasa da fazlasıyla gerilmiştim. Bizim görünmemizle kesilen seslerle birlikte belimde hissettiğim kol ile anlık bir titreme geçti üstümden. Birkaç saniyelik duraksama ardından biyolojik babama ait olan koldan kurtulacaktım ki duyduğum kelimelerle duraksadım.
"Çocuklar, size kardeşinizi getirdim. Kız kardeşiniz Kumru."
............
Bittiiii.
Nasıldı canlarım.
Özge hakkında düşünceleriniz?
Kumru'ya söylemek istedikleriniz varsa buraya yazmanızı çok isterim.
Bir diğer bölümde biraz daha hareketleneceğiz.
Devamı dreamda arkadaşlar.