30. Kırık Dil (m)

10.6K 714 757
                                    

Merhaba, küçük bir duyuruyla geldim. Normalde iki haftada bir bölüm atıyorum ama o kadar yoğun şekilde ders çalışıyorum ki bu haftaki bölümü yazmaya henüz başlamadım bile. Yeni bölüm bekleyenlere haber vermek için geldim, çok önemli bir sınavım var 🥺 ona çalışmaktayım şu sıralar, o geçince yeni bölüm yazacağım bilginize 😙

Yorum yapanları çok seviyormuşum duydunuz mu 😔💔 yorum yapın olur mu, bir tane de olsa yorum bırakın.

Uyarı: Kısmi Cinsel İçerik!

(Yukarıdaki uyarı hakkında :D Nasıl oldu anlamadım, kitabı dümdüz yazıyordum bir anda çiftimiz birbirlerini yemeye başladılar skdbdkshd onları mazur görün, yeni kavuştular. Bu gidişle her bölümün başına m harfi koyacakmışım gibi hissediyorum skdbdkdk öyle bir libido var bunlarda)

İyi okumalar, alırım bir yıldız ⭐

🌕🌕🌕

İşte kırık dille ilgili bir bilgi: başkalarının dilinden konuşurlar.

O bir güz günü ölen kırık dildi.

Bulunduğu yere eskiden ev derdi, ama son yirmi yıldır bu mekan onun zindanı haline gelmişti. Veliaht Prensin malikanesi ufka doğru uzayıp giden bir nehre bakıyordu, Oedipus'un ve Creon'un bilmediği gizli bir malikaneydi. Onu ablası için yaptırmıştı, bir kırık dili ancak bu şekilde zaptedebilirdi. Büyülerin dahi ulaşamayacağı bir kuleye hapsetmişti onu.

Malikâne yukarıdan baktığı nehri birçok yere bağlayan bir köprüyle çevriliydi, konutun hemen altından bir şelale fokurduyor ve nehre dökülüyordu. Gizli ve ıssız, kervanların uğrak yerlerine oldukça uzak, yabanda kalmış sessiz bir alandı. Denizden bir hayli uzak, Tanrı'nın dahi unuttuğu bir mekan. Rüzgar ıslık çalarak eserken kırık dilli prensesin odasına uğruyor, kadın tüylerini diken diken eden soğukluk karşısında üzerine aldığı kabana daha çok sokuluyor.

Prenses oraya bir zamanlar ev derdi. Şimdilerde ise harabeden başka bir şey değil, konutta sürekli ikamet eden aşçı, temizlikçi ve hizmetkârlar dışında kimse yok. Yıllardır oraya kimse uğramamıştı. Konutun etrafını çevreleyen uğultulu büyüler işitebilenlerin kulaklarını çınlatıyordu. Prenses her sabah uyandığı bu uğultuya artık alışmıştı, Onu dünyanın geri kalanından özellikle Redenia ve Oedipus'dan saklayan büyüler büyü kulağı olmayanlara uğursuz bir sessizlik veriyordu. Kırık tuğlalar, çatlak beton, devrilmiş ağaçlar ve yanmış birkaç köprü. Bu görüntüye tanık olan seyyahlar bölgenin yakınından dahi geçmezdi. Büyücü seyyahlar ise fısıltılar ve kükremeleri duyduğu vakit kara büyüyle çevrelenmiş mekanın aksi yönüne dönüyordu.

Prenses buraya tıkılı kalmıştı, konutun etrafındaki sihir o denli ağırdı ki etraflarındaki araziyi çorak hale getiriyor, kasırgalar üretiyordu. Baykuşların her gece gizlice uçtuğu, tilkilerin sinsice dolaştığı bir yaban. Kurtların ise uğramak dahi istemeyeceği kadar kasvetli bir görüntüsü vardı malikanenin. Tüm dünyadan sıyrılmış büyücü kadın güçlerini kullanamıyordu, ömrünün burada tükeneceğini düşünürdü, uzun yıllar da böyle düşünmüştü ta ki delta onu bulana kadar.

Her sabah olduğu gibi yemeğini aynı saatte yedi, hizmetçileri hazırladıkları güzel giysileri giymesi için ona yardım etti ve kuşandığı vakit dışarıda uğuldayan rüzgara aldırmaksızın uzun saatler kitabını okuyabildi. Sofradan çelik bir kaseyi alarak eteğinin altına saklamıştı, en son kullandığı küre kırıldığı için yenisi eline geçene kadar bununla idare etmeliydi. Burada mektup yazıp gönderebileceği baykuşlara erişimi yoktu, haliyle iletişimini eski usullerle sağlamak durumundaydı.

Moon Lover - Taekook ✓Where stories live. Discover now