Hello.
Kaç ay oldu bölüm atmayalı bilmiyorum-
(8 ay olmuş. 25 Aralık'ta atmışım en son wiiii)***********************************************
-Violet'in Anlatımı-
Noah: Evet saat 20.00'de
Violet: Tamam evlere dağılalım o zaman.
Jaeden: Önceden uyarıyorum. Önceden uyaıyorum. Sonra biz duymadık, etmedik, bilmiyoruz demeyin. Çok kendinizi kaybetmeyin sonra sıvarız. Tamam mısınız?
Violet: Hı-hı tabi ki
Ee zaten Jae kaybedeceğiz?
Noah: İyi tamam be.
Jack: Olur da en büyük sorunumuz şu şahıs.
Dedi Payt'ı göstererek.
Payton: Ayıp be, Mankafam sence ben öyle bir şey yapar mıyım?
Violet: Kesinlikle yaparsın Payt.
Payton: Ah-ah...Bu günleri de mi görecektim...
Jack: Kapakk.
Payton: Dost dedim...Tost çıktılar...
Jaeden: Efkara bağladı bu Abi gene.
Violet: Doktor kendi haline bırakmamız gerektiğini söyledi...
Noah: Aaa yeter be yürüyün evinize hadi yallah.
Noah bizi itekleyerek fakülte dışına çıkardıktan sonra Payton ile anlaşıp bizim eve davet ettim. Aslında bugün abime bir konudan bahsedecektim. Arabaya bindim ve sürmeye başladım. Payton da şarkı açmaya çabalıyordu.
Violet: Uğraşacak mısın hala Payt?
Payton: Hiç yardımcı olmuyorsun ama.
Bir yandan söylenip bir yandan da uğraşmaya devam ediyordu.
Violet: Dur açacağım sakin.
Telefonumu çıkardım arabaya bağladım.
Violet: Al aç.
Payton: Sağol Vio.
...
Payton: Hey! Müziğimi neden durdurdun!?
Violet: Bana 'Vio' dedin?
Payton: Eee yani.
Violet: Ah! Video gibi Payt hoşlanmıyorum.
Payton: Tamam Vio demeyeceğim bir daha.
Violet: Aaaa cidden mi!?
Payton: Müziğim!?
Violet: Aç bela aç.
Payton uğraşmaya devam ederken sonunda açmayı başardı.
'Ağlamayı kes, bunlar zamanın izleri.'
Violet: Payt bilerek mi yapıyorsun?
Payton: Yo ne münasebet.
Violet: Sıra bende şarkıyı değiştiriyorum.
Telefonumu elime alıp rasgele şarkı arattım.
'Shut your mouth, baby, stand and deliver.'
Violet&Payton: Holy hands will they make me a sinner!
'Like a river, like a river?'
Paytonla arabanın içinde bağıra bağıra şarkı söylerken o güneş güzlüğümü alıp hafif burnunda duracak şekilde eline içeceğini alıp şarkıyı devam ettirdi. İkon gibi...
Payton: Like a river! Shut your mouth! Like a river!
Violet: Manyaksın oğlum sen!
Gülerek tekrar rasgele şarkı açıldı. Payton şarkıyı duyunca sıçrayıp içeceği üstüne döktü.
Payton: We've come to farr!
Violet: To give up!
Payton: Who we are!
Violet: So lets!
Payton: Raise the barr!
Violet: And our cups to the starss!
Köşeyi döndüm, arabayı park ettim Payton ise üstüne döktüğü içeceği söylene söylene temizlemeye çalışıyordu.
Payton: Ya ıslandım of.
Violet: Sıçramasaydın mesela?
Payton: Ama ama heyecanlandım...
Violet: Sabır sabır.
Payton söylene söylene zili çaldı kapıyı açan Louis'ti.
Payton: Ayyy aşkım.
Louis: Sana da selam Payton.
Payton: Tamam ondan.
Louis iç çekerek merdivenlerden çıktı. Payton'un odama çıktığını varsayarak odama yöneldim.
Payton: Eee ne giyiyoruz wolfum?
Ne? Wolf? Saçma bir şekilde deli gibi gülmeye başladım.
Payton: Aha gene yedi kafayı. Kız sana diyorum yeme kafayı daha mesain başlamadı. Alooo?
Violet: *Gülerek* Ya wolf ne?
Payton: Kurt. Sahiplik eki getir Wolf 'um'. Al sana kurtum.
Daha çok gülmeye başladım.
Payton: Bebeğim iyi misin komik bile değildi. Gülme öyle korkuyorum.
Violet: *Gülerek* Komikti.
Payton: Hayır cidden değildi.
Ben ona anlamsız şekilde bakıp gülerken o ise çok ciddiydi.
Payton: Yeter gülme artık!
Violet: Gülmememiz bile batıyor a-a.
Payton: Normale döndün dimi.
Kafamı onaylar şekilde salladım.
Payton: Oh iyi bari. Haydee bir şeyler giy puanlama yapacağım!
Violet: Tamamdır.
Dolabımdan bir kaç parça şey alıp banyoya gittim. Kırmızı kısa düz bir elbise siyah çanta siyah gözlük aldım siyah kolye taktıktan sonra Payt'ın yanına gittim.
Violet: Nasıl?
Payton: Yedekte dursun bir.
Bir kaç tane deneme daha yaptıktan sonra...
Payton: İşte bu bebeğim!
Siyah bir elbise altına dizime kadar uzanan bot ve takı takmıştım. İyi gibiydi aslında.