Bir kadın vardı.
Sevdiği adamın karşı komşusu olan.
Her gece sevdiği adamın evine giren kadınları izleyen.
Kendine acı çektiren bir kadın.
Peki vazgeçecek mi bu acıdan yoksa tek başına ölecek mi acıdan?
Bir adam var uzaktan sevdiği kadının yanışını...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Bölüm Şarkısı Pera-Affet
"...Yok olmaz içimdeki bu hasret Yaktınsa bile beni küllerimi affet"
~0.5~
Sevgili Günlük,
Geçen sene doğum günümdeki hayal kırıklığımı yine seninle paylaşmıştım.Daha doğrusu bütün duygularımı ilk sana anlattığım gibi yine anlatmıştım.Tarih tekerrür ediyor sırdaşım.Bu seneki doğum günümün hediyesi yine bir hayal kırıklığı oldu.
Küçükken ne kadar severdim doğum günlerini. Güzel hediyeler gelirdi bende sevinçle açardım. Baksana şimdiki hediyelerime.Hayal kırıklığı,acı.Oysaki o kırmızı kutulardan çıkacak hediyeleri heyecanla açardım.Şimdi hediyemi bilir gibi ruhum da dinginleşti.
Kırmızı hediye kutumun içine ben o çocuksu kahkahalarımı,babamın sesini,annemin sesini,onların parmak izlerini sakladım.
Şimdi hediyeler siyah kutu içinde.Karanlık.Soğuk demek isterdim ama ben ne zaman en sevdiklerimi ateşler içinde kaybettim o vakitten itibaren benim karanlığım ateş oldu.
Kişiler farklı,hediyeler farklı.
Bilinmeyen. Daha dün sana teşekkür ettim ben bu sayfalarda.Şimdi yine teşekkür ederim erkenden gittiğin için.
Anne ve babamı çok özledim.Gelseler keşke.Ama gelmezler.Çok bekledim onları.
Annem her doğum günümde yaptığı gibi yine saçımı iki yandan toplasın,babam kırmızı elbisemi giydirse keşke.Ah nelerimi vermezdim bu günleri daha çok yaşabilmek için.
Ben onların ölüsüne bile muhtaçmışım şimdi anladım.
Anneme giderdim ama babama gidemezdim.Oysaki aralarında bir adım mesefa vardı.Ben aşamazdım o bir adımlık mesafeyi.
Ben sırf anne ve babamın acı dolu haykırışlarını duymuyorum diye Ateş'e bağlandım.Zaman geçti annem geldi yine rüyalarıma ama babam hiç uğramadı.
Ben neden oturup bunları düşünmedim?
Ben neden bu kadar kör davranmışım günlüğüm?Ben nasıl acıya sarılmışım.Ben bile bile niye kendimi ateşe atmışım.Baksana halime her yerim yanık,kokumu duyuyor musun ben is kokuyorum. Babamın çiçek kokulu kızı değilim artık.Ne acı...
Söz vermiştim.Tam beş yaşında.Benim prensim babam gibi olacak diye.Ben kötü adamı sevmeyecektim.
Özür dilerim baba senin çiçek kokulu kızın kötü adamı sevdi.
Özür dilerim baba senin çiçek kokulu kızın sözünü tutamadı.
Özür dilerim baba senin çiçek kokulu kızın bir yıldır yanına gelmiyor.
Özür dilerim baba senin çiçek kokulu kızın iyi bir evlat olamadı.
Babacığım, senin ateşlerden kurtardığın çiçek kokulu kızın kendisini bile bile ateşe attı.
Babacığım,senin yaşa diye kurtardığın çiçek kokulu kızın her gün yavaş yavaş ölmeyi tercih etti.
Babacığım şimdi sana geliyorum al beni koynuna olur mu yeniden?
Babacığım özür dilemeye geliyorum.Babacığım doğum günümü kutlamaya geliyorum.
Anladım.Acıyla kavrula kavrula.Benim sizden başka kimsem yokmuş.
Sen bir insan hatasından ne zaman dönerse dönsün ona kapılarını aç derdin.Şimdi bana da kapılarını açacak mısın kahramanım?
-is kokan cüce
Kalemi günlüğün üstüne bırakıp ellerim ile yüzümü sildim.Şimdi güzelce giyinip ailemin yanına gitmem gerekiyordu.
Ben babamın çiçek kokulu kızıydım. Çiçek kokulu kız babasını çok özledi. Kavuşmalıydı artık.
Bir yıl. 365 gün,8766 saat.
Ne Ateş ne bilinmeyen... İkiside kendi hayatlarına devam edebilirdi.Bu saatten sonra ben bu ateşten çıkıp kendime yeni bir hayat kuracaktım.
Adımlarım acı mezarlığıma doğruydu. Yaramın üstünü yarayla kapatmak biraz tuhaf bir hamleydi.
Şimdi iki yaranın oluşturduğu derinlikte boğuluyordum.
Bu sefer korkmadım. Sesli dile getirdim içimdekileri. Her kelimem yara bandı görevi gördü. Her kelimemde omuzlarım dikleşti. Her kelimemde is kokumdan kurtuldum. Her kelimemde yolun sonunda beni bekleyen çiçek kokulu kıza ulaştım.
"Ateş Köksel.Ben seni sevmiyorum.Sadece...acımı başka acıyla kapatmak istedim.Kaçtım anne ve babamın haykırışlarından.Ben kendimi seni sevmeye zorladım.İlk başta hoşlandım senden ama o gece bana gerçek yüzünü gösterdiğinde ölmüştün benim için.Sadece ben kendi oyunumu oynamaya devam ettim.Her gün seni düşündüm.Her şeyi bıraktım. Bir zaman sonra alışkanlık olmuş ama ben gözümü kapatmış kendi oyunuma eşlik etmişim.Bundan sonra yokum kendi kurduğum bu oyunda.Zaten sen hiç olmadın.Bu odayı yakacağım.Bu odayı nasıl ben bir yıldır cayır cayır yanıyorsam öyle yakacağım."
Bu bir vedaydı. Ve bir veda içeren cümleler odanın duvarları arasında asılı kaldı.
•••
Güzel bir kahvaltı yapmış sonrasında ilaçlarımı içmiştim.Kahvaltıdan sonra ise küçükken nasıl hazırlanıyorsam öyle hazırlandım.
Mutluydum. Ruhum ise dingin.
Babam ile konuşacaktım bu yüzden mutluydum. Sorun onların güzel seslerini, yüzlerini görememekti.
Eskisi gibi sarı saçlarımı iki yandan topladım.Küçük Akay gibi olmuştum şimdiden.Annem gibi yapmıştım. Hayal etmiştim annemin o güzel ince parmaklarını saçlarımda,hem gülüp hem ağlayarak yapmıştım saçlarımı.
Sonra babamın odamın kapısından askılıkta olan kırmızı elbiseyi sallamasını hatırladım.Kırmızıya aşık bir kız çocuğuydum.Koşup aldım babamdan elbiseyi. Sonra üstümde tutup etrafımda döndüm.Küçük Akay bunları yaparken onu izleyen anne babası varken,yirmi yaşındaki Akay'ın hiçkimsesi yoktu.