30

671 62 1.2K
                                    

BU BİR ŞAKA MI

BUUUU BİİİİİRRRRRR ŞAKA MI

BEN BÖLÜM ATTIM????

HEM DE UPUZUN????????

NASILSINIZ DENİZ KUŞLARIM ALOOO

Valla beni sormayın, gerçekten nasıl olduğumu bilmiyom. Ne yaptığımı da bilmiyom. Ruh halimi de bilmiyom. Sınav senesine giriş yaptık ama ALLAH'IMIN CEZASI ENGELLER BİTMEK BİLMİYOR

Neyse şu an bunları konuşamicam...ÇOK MUTLUYUM BÖLÜM ATTIĞIM İÇİN TEŞEKKÜRLER İYİ GÜNLER.

Bu bölümü gerçekten aylardır word'den yazıyorum, o yüzden yazım hataları gereksiz boşluklar vb olmuş olabilir. Yatağımı toplamaya üşeniyorum 30k'lık bölümü düzenleyemem arkadaşlar..tşkler iyi okumalar...

BU KADAR KONUŞMA YETER HADİ OKUYUN BİR SÜRÜ DE YORUM ATIN BOZUK SINAV PSİKOLOJİM DÜZELSİN MUAH

***

Şebnem Ferah-Geçmişe Yolculuk
Redd-Nefes Bile Almadan
Sting-Shape of My Heart
Duman-Seni Kendime Sakladım
Watain-They Rode On

Hayaletlerin bastığı bu rıhtım, gözlerini yumar her gece
Karanlık denizi sarar gittikçe
Yağmur ve rüzgâr, ruhları Apollon geçe;
Deniz kızının peşine düşer, sessizce
Ve fısıldarlar, hece hece:
"Kar alacak sevdiğini, ince ince."

Otuzuncu Bölüm: Üç Rivayeti

🌪️

Uzun yıllar ve yollar, omuzlar çökünce inancını yitiren dakikalar ve kocaman dünyalar... Bir sahnenin en sessiz, en kasvetli köşesinde yaşayan bir ışıltı vardı bir zamanlar.

Her daim özüyle dönüp duran bu ışıltı bir balerin edasıyla oradan oraya savrulur, narin bedeni ve güçlü teniyle bir dans tuttururdu kimselerin bilmediği bir kentte. Küçük, çıplak bedeni ve yalnız kalınca rengi karardığı için mücevherlerle süslediği ruhu hep gülümser, hiçlik ve boşluğun arasındaki dipsiz kuyunun etrafını dünyaya düşmüş bir cennete çevirirdi. Işık döndü, döndü, döndü ve bir gün o kadar çok yükseldi ki boş semada, karanlık onun rengine vuruldu.

Ruh amansızca ve kendinden geçmiş bir neşeyle dans ederken, aniden gözlerini aydınlatan yüksek doz bir ışıkla durdu ve etraf bembeyaz bir aydınlıkla doldu. Bu eşsiz, dünya üzerindeki en parlak ışık karşısında donakalan ruhun boşluğundan yararlanan gece, görüntüsü her daim sesinden önce gelen silahını çekti ve o ne olduğunu anlayamadan kurşunlar ilerledi.

Şimşekler çaktı, ruhun kalbi ona vurulan gece uğruna vuruldu ve içindeki ışık kırık bir saatin çatlağından semaya uçtu. Ruhun dansı küstü, şarkılarına yalnızlık bulaştı ve pist o cinayetten sonra bir daha hiç tamamlanmadı. Gecenin sessizliğinde duyulanlar gibi bir eksiklik vardı, gündüzlerin neşesinde altında ölü bedenler olan maskeler kahkaha atardı.

Işığı çalınan ruh gökyüzünde dondu, bedeni saçlarındaki ateşle erirken gözleri buz tuttu ve yere düşmeye başladı. Önceleri etrafında dans ettiği kuyunun yanına yığıldı, canavarlar etrafına sarıldı fakat ruh hiçbirinden kaçmaya yanaşmadı. Çünkü asıl canavarlar, göğsündeki boşluktaydı ve saklandığı her yerde onunlaydı.

Ruh büyüdü, dünya döndü, ölüm yaşamın toprağının altına gömüldü. Bir de kuyu vardı, ruh onun dibindekine çok geç kalmıştı; kuyu ise onun ışığıyla gökyüzüne varamadan tanışamamıştı. Mavisi pas tutmuş yüreği dayanamazdı diyeydi belki, göğe kelebeği koruyamadı diye kırgınken üstüne bu denli güzel bir ışığı çaldığını bilseydi, onu nasıl affedebilirdi?

Yaşarken Ölmek Gerekir Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα