49

23.1K 1.7K 437
                                    


Keyifli okumalar

Yanlışlıkla bölümü bitmeden attım. Bölüm açılmıyor diyenler için, söyleyeyim dedim.

*

Küçük bahçesi olan bir evin önünde durmuştuk. Etrafında bu tarz birkaç ev daha vardı.

Ordu'nun bir köyüne gelmiştik. Anneannem ve dedem ölünce annem ve dayım pek buraya gelmezlermiş ama benim için gelmiştik. Dayım genelde İstanbul'a gelirmiş.

Adal heyecanla yerinden kıpırdadı. "Geldik mi?"

Çınar abim arkasını döndü ve göz kırptı. "Evet, hadi inin bakalım."

Yolculuğumuz güzel geçmişti. Abimler olduğu için nasıl geçmişti pek anlamamıştım. Bir ara zaten Adal ile sarılarak uyumuştuk.

Sıra ile arabadan indik. Annem gülümseyerek yanıma geldi. "Gel bakalım." dedi ve koluma girdi.

Bahçeyi geçip kapının önüne gelince, annem beklemeden zili çaldı.

Geri kalanlar ise arkamıza dizilmişti.

Kapının açılması ile, annemde olan bakışlarımı çektim.

Dayım sırıtarak bana bakıyordu. Annem resimlerini gelmeden önce gösterdiği için, yüzünü biliyordum.

"Aman Allah'ım. Bu benim yeğenim mi?" deyip beni içeri çekti ve sıkıca sarıldı. Bende kıkırdayıp karşılık verdim.

"Daha erken gelmeliydim."

Mirza abim homurdandı. "Ya da hiç gelmemeliydin."

Bu benim gülmemi sağladı. Dayım geri çekilse bile kolu omzumdaydı.

"Hâlâ huysuzsun."

"Sende hâlâ zevzeğin tekisin." dedi Efken abim.

İkiz dayanışması.

Dayım gözlerini devirdi. "Aman aman ikizini korurmuş."

Çınar abim beni kendine çekti. "Siz devam edin, biz içeriye geçiyoruz."

Ve son noktayı Çınar abim koymuştu.

Salona geçince gülümsedim. Tam bir köy eviydi. Koltuk yerine yerlerde minderler vardı. Filmlerde gördüğüm evlere benziyordu.

Köşede bir soba kuruluydu. İçeri bu yüzden sıcacıktı. Ordu, İstanbul'a göre daha soğuktu.

Hepimiz yere dizilmiştik. Bir yanımda Çınar abim diğer yanımda dayım vardı. Abim biraz daha beni kendine çekerse kucağına alacaktı.

Dayım kahkaha attı. "Kardeşini yemeyeceğim, kızı bırak artık."

"Sana ne lan. Benim kardeşim değil mi?"

"Allah sabır versin güzelim. Bir tane de değil ki," deyip abimleri gösterdi. "Şunlara bak."

"Bir süre sonra alışıyorsun." dememle Hazar abim yastık fırlattı. Yüzümü buruşturdum. Ben de ona geri atacakken, Efken abim ensesine vurdu.

Annem onları umursamadan dayıma sıkıca sarıldı. "Laf edip durmayın benin bebeğime."

Hepimiz kahkaha attık. Dayım dehşetle geri çekildi. "Abla, tam olarak ne zaman bunu keseceksin. Oğullarına böyle seslenmediğine eminim."

"Hazar abime, koca bebeğim diyor." dememle abim yine yastık attı. Neyseki bu sefer Çınar abim tuttu.

"Hazar'a bile koca bebek derken, ben sadece bebek miyim?" demesi ile kıkırdadım. Suratı resmen, Adal'ın sinirlenmiş hali gibiydi.

          

"En azından bücür değilim." deyince Hazar abim, bu sefer kaşlarımı çatan bendim.

"Abi, yine vur." Benim cümlem ile hepsi gülse bile, Efken abim beni kırmayıp ensesine vurdu.

"Lan, çürüdü ensem."

"Bulaşma sende kıza."

Hazar abim bana dil çıkardı. Bende göz kırptım.

*

Evde biraz dinlendikten sonra, kahvaltı için adını unuttuğum bir yaylaya gelmiştik

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Evde biraz dinlendikten sonra, kahvaltı için adını unuttuğum bir yaylaya gelmiştik. Burada, kahvaltı salonu tarzı bir mekan vardı.

Oturduğumuz masadan, manzara çok güzeldi. Sanırım akşama kadar sıkılmadan izleyebilirdim.

Masaya gelen garson ile dayım yerinde dikleşti. "Ne var ne yok her şeyden getir sen bize."

Gelen kişi başını sallayıp, yanımızdan ayrıldı.

"Güzel yeğenim, sana biraz şu huysuz abilerini anlatayım."

Kıkırdayıp, hevesle kafamı salladım. Dayımın yanında oturan Çağatay abim gözlerini devirdi. "Aman ha susarsın."

Dayım ise onu umursamadan omuz silkti. "İlk kurbanımız kim olsun?"

Annemle ben kahkaha attık. Yanımda oturan Mirza abim kendine çekti ve ellerini yüzüme koydu. "Uyma şu herife."

Dudağımı büzdüm. "Sizin çocukluğunuzu merak ediyorum ama."

Biraz duygu sömürüsünden, bir sorun olacağını sanmıyordum.

Abim tabiki bana dayanamadı. Alnımı öpüp göğsüne çekti.

Dayım sırıtmaya başladı. "Kim ile başlıyorum?"

Hazar abime göz kırpmam ile, kafasını hızlıca iki yana salladı. "Bunu bana yapma."

"Çok geç." deyip dayıma döndüm.

"Doğru bir karar. En güzeli ona ait."

Hazar abim, peçeteyi yuvarlayıp suratına fırlattı. Sonra babama döndü. "Bir şey de şu adama."

Babam omuz silkti. "Doğru diyor. En güzeli sana ait."

Dayım bana bakıp konuşmaya başladı. "Bu abin, sünnet zamanı," devam etmesine izin vermeden lafını böldüm.

"Ne zamanı?"

Süt mü demişti o?

Dayım bunu beklemiyormuş gibi durdu ve tekrar etti. "Sünnet."

"O ne ki?"

Abimler donakaldı. Hepsi birbirine bakmaya başladı. Diğer yanımda oturan Adal elimi tuttu. "Hala, cidden bilmiyor musun?"

Adal bile biliyordu.

"Hayır halacım, ne o?"

Ama Adal'ın yanakları kızardı. Utandı mı o? Başka zaman o kızarık yanaklarını öperdim ama önce sünneti öğrenmeliydim.

AdelyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin