Selamlar..
Uzun zaman sonra buralardayım yine (:
Umarım bu kitabımı da diğer kitaplarım gibi seversiniz. Yapabildiğimin en iyisini yapacağım. Şimdiden hepinize iyi okumalar diliyorum. Beğenmeniz dileğiyle <3∞
"Jungkook bebeğim buraya gelir misin?"
Yüz üstü uzandığım yatağımdan kafamı kaldırmış ve aşağı kattan bana bağıran babama cevap vermiştim.
"5 dakikaya geliyorum baba!"
Yatağımdan mıyışık adımlar ile kalkıp babamlar'dan çaldığım bol kazağı üstüme geçirdim. Altımda ki şortu da elimle silkeleyip telefonumu kaptığım gibi odadan çıkmıştım. Babamlar genelde salonda oldukları için diğer yerleri es geçerek direk oraya yönelmiştim. Salona girdiğim gibi gördüğüm manzara yine şaşırtmıyordu.
Namjoon babam her zaman ki gibi önünde bulunan tonlarca dosyaya gömülmüş vaziyetteyken Jin babam ise onun hemen arkasında bilgisayarı ile şirket formlarını dolduruyordu. Her ne kadar onları sürekli böyle çalışırken görmek istemesem de elimden bir şey gelmiyor du ne yazık ki..
"Baba?"
"Ah Jungkook, gel tatlım" babam oturduğu koltuğun yanını pat patlayarak yanına oturmamı işaret ettiğinde bekletmeden hemen oturdum ve ne diyeceğini beklemeye başladım.
"Jungkook bebeğim biliyorsun bu aralar dış ülkeler ile anlaşmalar yapıyoruz ve bu yüzden çok fazla işimiz oluyor"
"Bunu biliyorum baba. Nerdeyse yemeklerde bile yüzünüzü göremiyorum artık!"
"Tatlım bunları isteyerek yapmadığımızı sende biliyorsun değil mi? Sadece senin geleceğin için uğraşıyoruz?"
"Benim geleceğim için uğraşırken beni gençliğimde yanlız bırakıyorsunuz. Bunu istemiyorum anlamıyorsunuz!"
Normalde bu konular açıldığı gibi Jin babam bir şekilde geçiştirir olayı kapatırdı ama şuan farklı bir şekilde konuyu daha da açmak istiyor gibiydi..
"Jungkook karşında baban var saygını koru." Salona girdiğimden beri ilk defa konuşan Namjoon babama kafamı çevirdim. Sadece istediğim şeyin para olmadığını anlatmaya çalışıyordum. Ne saygısızlığı yapmıştım?
"Size karşı olan saygımın sonsuz olduğunu biliyorsun baba, fakat sizde beni anlayın artık. Nerdeyse günün çoğunu şu çok gerekli(!) şirket işleriniz için geçiriyorsunuz ve beni tamamen unutuyorsunuz! Sizinle vakit geçirmeyi özledim. Aile gibi hissetmeyi, birlikte bir şeyler yapmayı özledim. Ya ben sizinle yemek yemeyi bile özledim baba! "
" İyice şımardın Jungkook. Biz senin için uğraşıyoruz ama sen bir bebek gibi sürekli mızmızlanıyorsun. Kendine çeki düzen ver. Bir aile gibi hissettiremiyor muyuz sana? Kapı orada git o zaman!"
" Namjoon! Ne diyorsun sen, sakin ol lütfen. Jungkook tatlım sende babana aldırış etme bebeğim tamam mı? Sadece çok stresli ve bu yüzde-"
" Beni çağırdığınız da belki bu sefer birlikte bir şeyler yaparız diye düşünerek gelmiştim ama yanılmışım. Sizin bırakın benimle birlikte bir şeyler yaşamayı, benimle kavga edicek vaktiniz bile yok. Çok iğrenç hissettiriyor biliyor musunuz? Daha 5-6 ay öncesine kadar belki de dünyanın en mutlu ailelerinden birisiydik. Şimdiyse bir aile gibi bile hissettirmiyor. Ve en kırıcı olan şeyde ne biliyor musunuz arkadaşlarımın aileleri ile yaptıkları şeyleri görüp kıskanmamdı. Çok koydu ama gelip size söyleyemedim. Neden? Çünkü işleriniz vardı(!). Ayrıca baba hani o senin için uğraşıyoruz dediğin şeyler var ya, hani şirket felan. Hepsinin hikaye olduğunu biliyorum. Belki saf olabilirim ama salak asla. Yeraltında işler yapıp senin için yapıyoruz diyip suçu bana atamazsınız. Yaptıklarınızı anlayabilecek kadar olgunum"
İlk defa babamlara karşı bu kadar sert konuşmamın verdiği sinir ve üzüntüyle gözlerim dolmuştu. Dayanamamıştım artık. Dökmüştüm içimde ki herşeyi. Şimdi ise kafamın içinde binlerce ses konuşmaya başlamıştı.
"Jungkook.."
"Ben dışarıya çıkıyorum, akşam gelmeyeceğim"
"Ne demek gelmeyeceğim! Jungkook tatlım yapma böyle n'olursun. Sana zarar gelmesinden ne kadar korktuğumuzu biliyorsun!"
"En çok zararı sizden aldım bugün. Beni kendinizden koruyabildiniz mi ki dışarıdan koruyacaksınız?"
"Jungkook sıkıntılı dönemler geçirdiğimizi biliyorsun ona göre bize karşı biraz ılımlı olmalısın."
"Sadece kafamı dinlemek istiyorum tamam mı? Yanımda kimse olmadan. Bir kere sadece bir kere beni dinleyin ve aptal adamlarınızı peşime takmayın"
Telefonumu elime aldığım gibi salondan çıkmış ve direk kapıya yönelip ayakkabılarımı giyip kendimi evden dışarıya atmıştım. Bahçe kapısını hızlı açıp yola çıktım korumlar hazırlanmış beni takip etmek için bekliyorlardı..
"Peşimden gelmeyin, lütfen."
"Ama efendim-"
"Babamların haberi var gidip sorabilirsiniz tamam mı? Sadece kafa dinlemek istiyorum!"
Konuşmayı bitirdiğim gibi karşı şeride geçip hızlı adımlarla yürümeye başladım. Oturduğumuz yer genelde büyük iş adamlarının bulunduğu mekandı. Anlayacağınız lüks yerler.. Bunlar bir süre sonra çok kasvet verici oluyorlardı. Bir an önce buradan gitmek istiyordum.
Yaklaşık 15 dakika daha yürüdükten sonra yorulduğum için bulunduğum yerde olan banklara oturmuştum. Arkamı dönüp baktğımda ev artık gözükmüyordu. Korumlar da yoktu. Sonunda sadece ben vardım.
Yanlız olmanın verdiği rahatlık ile tuttuğum yaşları salmıştım. Bakmayın bugün böyle asabi olduğuma çok kırılgan birisiyim ben. Tabi babamın söylediği o söze kırılgan olmayan bir çocukta alınır ve kırılırdı orası ayrı bir meseleydi ama ben ayrı bir kırılmıştım..
Bu zamana kadar Namjoon babam her zaman benim için bir rol modeli olmuştu. Ama son zamanlarda sürekli stres altında olduğunu düşündüğüm için ters tepkiler alıyordum. Takmamaya çalışsam da elimde olmadan kırılıyordum işte! Aptaldım..
"Neden ağlıyorsun ufaklık?"
"Hı?" kafamı sağımdan gelen sese çevirdiğim gibi dona kalmıştım.
"Neden gözlerin yerinden çıkacak gibi, biraz sakin ol"
"Sen kimsin"
"Ben V ve sende..?"
"Jungkook"
"Memnun oldum Jungkook"
"Ben pek olamadım beyefendi. Lütfen gider misiniz? Ağlamam gereken bir sürü konu var daha. Meşgul ediyorsunuz beni!"
"İncilerini dökecek kadar önemli konular olmadığına eminim"