16.Bölüm

240 26 48
                                    

Herkese merhabalar.. 

Çok çabuk olmayan ama sizi çokta bekletmeyen bir Araf bölümü ile karşınızdayım. Geçen bölüme yapmış olduğunuz tüm güzel yorumlar için teşekkür ederim, her biri Vefa'nın avuçlarına konan sevgiler gibi mutlu etti beni. 

Bu bölümü de okumanız, beğenmeniz, oy ve yorumlarınız ile yanımda olmanız dileği ile. Bölüm içindeki bazı olaylara karşı düşüncelerinizi bilhassa merak ediyorum, sizin de hangileri olduğunu okurken tahmin edeceğinizi biliyorum. Biraz şımarıklık yapıp o kısımlarda konuyla alakalı düşüncelerinizi özellikle bekliyorum. 

Sevgilerle.

..................................................................

Üzerinde kendisi için dikildiği belli olan siyah bir smokin vardı. Sinek kaydı tıraşı, özenle taranmış saçları ve bakışlarındaki o muallak ifade ile hep hatırladığım –ya da bir zamanlar hiç unutmadığım- kadar yakışıklıydı. Kapının karşısında kalan duvara tek omzunu yaslamış bakışlarını bana düşürmüştü.

"Gerçekten kendini öldürteceksin." diye hayıflandım tüm selamı sabahı es geçip. Zaten ortada selam verilecek ya da neden burada olduğunu soracak bir durum yoktu. Kaldı ki neden burada olduğunu da merak etmiyordum işin aslı yalnızca beni sıkıntılı bir duruma soktuğunu düşünüyordum. Eminim şu an bu otelin her bir köşesinde ne oluyorsa kayıt altına alınmakla kalmıyor aynı zamanda eş zamanlı izleniyordu ve yine emindim ki bu örgütteki herkes birbirinin geçmişini en ince ayrıntısına kadar biliyordu. Teoman'ın, Mehmet Efe Karaaslan'ın odasının tam önünde onun sevgilisini beklediğini herkes öğrenecekti. Mehmet Efe tüm bir örgüte gövde gösterisi yaparken ben onu orada bırakıp Teoman'la buluşmuş gibi görünmemek için aşağıdaki bara inemezdim. Onu odaya davet edemez, onun odasına gidemez ya da burada durup onunla çene çalamazdım. Esasında ben Teoman ile bu şehrin sınırları içerisinde herhangi bir yerde tek kalamazdım. Bunu Mehmet Efe'ye karşı kullanacak olmalarından değildi, o konu umurumda bile değildi ama aynı şeyi Mehmet Efe yapmış, beni yukarıda bırakıp buraya inmiş ve Sibel ile çene çalıyor olsa muhtemelen kıskançlıktan aklımı kaybederdim. Sırf bu sebeple aynı şeyi ona yapmak istemiyordum.

"Eğer liderimiz olmak istiyorsa bana dokunamaz." dedi sanki onun canı en çok umurumda olan şeymiş gibi, belki bir zamanlar öyleydi ama o köprünün altından çok sular akmıştı.

"Kendine haksızlık etme." dedim onun yaptığı gibi bir omzumu duvara yaslayıp bakışlarımı ona çevirirken. Yine de aramızda geniş bir koridor ve benim onun üzerinde tutmamak için ekstra bir çaba harcadığım bakışlarım vardı. "Öfkeden gözü dönsün diye elinden gelen her şeyi yapıyorsun."

Çok komik bir şey söylemişim gibi ufak bir kahkaha döküldü dudaklarından.

"Onunla buraya gerçekten geldin öyle mi?" diye sordu gülümsemesi silinip giderken. Sesinde sanki onunla hala birlikteymişiz ve ben ona ihanet etmişim gibi hissettiren sitemkar ve bir o kadar da iki yüzlü bir tını vardı. "Bana söylüyorsun ama asıl sen kendini öldürteceksin."

İlk anda bu tarz bir ima ya da iki yüzlülüğün beni delirteceğini düşünmüştüm ama bütün bedenime hakim olan koca bir sakinlikten başka bir şey değildi.

"Neden bu kadar umurunda Teoman?" diye sordum ruh halimden yansıyan sakin ve bir o kadar meraksız bir sesle. "Ya da neden şimdi umurunda?"

Dudakları muhtemelen itiraz dolu ve bir o kadar da yüksek perdeden bir yanıt vermek için aralandı ama sağ elimi hafifçe kaldırıp buna engel oldum.

"Ben Tanju ile neredeyse evleniyordum." diye hatırlattım. Bundan seneler evvel, sırf Teoman'ın inadına yaşanmış bir ilişkiydi. En azından öyle başlamıştı ama hoşlanmıştım Tanju'dan. Benden daha fazla kötü alışkanlığı olan, intihara en az benim karda meyilli ve kimseyi umursamayan bir adamdı. Muhtemelen daha nikah masasına oturmadan önce ikimizde yüksek dozdan ölmüş olacaktık ama ikimizin de çok umurunda değildi. Yine ayrılmış olmayı ikimizde yeterince umursamamıştık zira biz eğlenceli iki oyun arkadaşından başka bir şey değildik. Evlenme teklifi Tanju'dan bile gelmemişti, Teoman evleniyordu ve ben eğer aynı şeyi yaparsam onun beni kıskanacağını düşünmüştüm. Tanju böyle şeyleri umursamazdı, onun için hiçbir imzanın ya da kanunun bağlayıcılığı olmadığından eğer bu beni mutlu edecekse evlenebileceğimizi söylemişti. Ama hepsi buydu, Teoman umursamamıştı ve biz ayrılmıştık. "Tanju'yu geç." dedim, bu kez biraz esefle. "Ben bir kutu ilaç içtim Teoman, sonra da müdahale ederken fark etmesinler, dikkatleri dağılsın diye bileklerimi kestim. Neredeydin Teoman, niye gelmemiştin?"

ARAFWhere stories live. Discover now