MSI - Straight to Video TBM Remix
"Boğuluyorsun, güzelliğin soluyor."
(Uyarı! Bölüm hassas içerik içerir.
Lütfen şarkı ile okuyunuz.)Bazı anlar vardı.
İhtimallerin bile ötesinde bazı anlar vardı ki onlar insanlar adına en berbat sayılan uğursuz harflerden ibaretti.
Acaba...
Ya olursa...
Ya da...
Sinsi bir yılan gibi akıla giren bu düşünceler çıkmaz bir sonun en iyi gösterisiydi.
Bizi işte tam da bu zamanlarda kurtaran belki de en iyi şey, sanrılar ve bu tür etkilere vereceğimiz bir sonraki en gerçekçi tepkimizi sağlayan sezgilerimizdi. İnsan, kalbinin sesini mi yoksa mantığını mı dinlemeliydi bu ucu açık bir soruydu. Lâkin düşünülebilirdi. Ve size en iyi hangi yolun sunacağı avantajları ve dezavantajları kesinlik kazanmadan, belirli bir sonuca varabilmek için sezgilerinizi kullanmanız mümkündü.
Jungkook bir yerde belki de gördüğü sanrılar yüzünden acı çekiyor, zihninin ona oynadığı akılalmaz olayların kurbanı olabilirdi. Varolmayan şeyleri ya da geçmişinde işlediği suçların, geçirdiği çocukluk döneminde yaşadığı travmaları beyni bir bellek gibi köşede saklıyordu. Çünkü beyin, sahibinin acı eşiğini kolayca ölçebilen kusursuz bir makineydi ve bu sayede, geçmişte çekilen acıyı unutması için onun bazı anılarını siliyordu.
Adam ise sadece bencili oynuyordu. Onun için önemli olan tek bir şey vardı, o da hedefine ulaşmaktı. Tamamen mantığıyla kuralları baştan yaratmıştı ya da yıkmıştı. Her neyse işte. O buna oyun diyordu. Onun adına yaşadığı bu dünya kötülerin ve iyilerin olduğu bir oyundu ve kazanması gerekenin kendisi olduğuna çok emindi. Bu yüzden yoluna kim, ne çıkarsa çıksın sadece amacına ulaşabilmek adına yaptığı kötülükler ve hırsı onu kötü bir insandan daha fazlası yapmaya yeterdi.
Adam, oyunun sonuna doğru gelmişti.
"Sence sana ne olacak?" boğazını sıkıca sardığım adamın ense kökündeki saç tutamlarına sertçe asıldığım gibi kafasını duvara doğru çarparken kulağıma gelen tak sesi ile çığlık atamasın diye elimi ağzına kapadım.
"Bağırmadan!" dedim, nefes nefese. "Bana bağırmadan cevap ver!"
Elimi geri çektim ve kulağımı dudaklarına yaklaştırdım. Ondan duymak istediğim cümleleri işitemeyeceksem eğer yaşamasının bir önemi yoktu!
"İşimden o-olacağım..." diye fısıldadı kulağıma. Elimle boğazını sıkmaya devam ettiğim sırada ciyak ciyak çıkan sesi, yılan ininde birazdan boğulmaya yakın olan bir fareden farksızdı. "Karım ve çocuğumu bulup ö-öldüreceksin..." diye de bitirmişti cümlesini.
"Şimdi tekrar et." kıpkırmızı olan yüzüne kayan bakışlarım ile onun da kırmızı damarlarının daha belirgin gözüken gözleri ile beni izlediğini gördüğümde saçlarımdaki siyah şapkayı biraz daha indirdim alnıma doğru. Mavi perçemlerin gölgelediği siyah gözlerim ise yalnızca adama kenetliydi. Bu sırada tutuşumu sıkılaştırdım ve onu boğazından tutarken havaya kaldırdım. "Tekrar et!"
Konuşmakta güçlük çekiyordu. "İşimden olacağım ve k-karım ile çocuklarımı ö-öldüreceksin!" diye bağırdı. Duymayı istediğim sözler ile onu yere bıraktım. Duvara tıpkı bir kedi gibi sinmiş ve yığılan bedenin bacaklarına bir silah doğrulttum. Ellerini havaya kaldırıp kafasını duvara dayadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lust In Your Eyes 》taekook
FanfictionKüçük tehlikeler beni asla durdurmaz. Hipnotize hissediyorum, ölüm kıvılcımları saçan gözlerindeki o arzu dolu bakışlarınla büyülüyorsun beni. Yaptığın her şey bana acı veriyor. Bana güzel bir gülümsemeyle işkence ediyorsun, beni aşkının alevlerinde...