selamlar! bu bölüm yetişkin içerikli sahneler içerir uyarısını yapıyorum hemen. yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı lütfen unutmayın. iyi okumalar perileriiii 🧚♀️
berk, aybike'nin konsere ne kadar heveslendiğini gördükten sonra iki bilet bulup almıştı. güzel yüzündeki sevince şahit olduğunda kendisiyle gurur duymaktan çekinmemişti. aybike'yi mutlu etmek, onu sevindirmek hoşuna gidiyordu. konserlere gitmeyi sevmezdi pek, ama eğer yanında aybike varsa bu bile cazip gelmişti.
sevip sevmemesi önemli değildi; yanında aybike'nin olması yeterdi.
şarkıya başlayan sanatçıya asla bakmadı. gözleri, kadının üstündeydi. iki şişe bira almışlardı. aybike, içmekten asla çekinmiyordu. gülüyor, zevkle şarkı söylüyor, dans ediyor ve içiyordu.
yolunuzdan geçmem,
ben bu boku para versen içmem.
dalgalarım derindir,
dalarım vazgeçmem.
şarkıyla eş zamanlı olarak ince, zarif parmaklarının arasında tuttuğu bira şişesini dudaklarının arasına götürüşünü izledi. nefesi tükenene kadar içiyor, midesi yansa bile asla umursamıyordu. seviyordu. içmeyi, eğlenmeyi, kendi kafasına göre davranmayı...
berk ise kadının bu hallerine tek kelimeyle hayrandı.
giydiği kırmızı, ince askılı, kısa yazlık elbisesiyle nefes kesici görünüyordu. saçları açıktı. dans ettikçe bukleleri yüzünün önüne düşüyor, saçını her savuruşunda kızılın dengesini bozuyordu.
biranın ıslattığı dudağının üstünde dilini gezdirişini izledi. yanakları biranın etkisiyle kızarmıştı. vücudunu eşsiz bir ahenkle oynatıyor, hatları ise berk'in sırıtmasına neden oluyordu. karşısındaki görüntü enfesti.
gülüşün bana oksijen,
göremezsem deliricem!
bebeğim gel bana sokul,
sana aşktan söz edicem...
berk, şarkının beklediği kısmının gelmesiyle aybike'yi ince belinden kavradı, kendisine doğru çekti ve bedenlerinin birbirine çarpmasını fırsat bilerek biradan dolayı ıslanmış kırmızı dudakların üstüne dudaklarını bastırdı.
gel güzelim bana gelsen,
doğruyu yanlışı bulsam.
ya da gönlüne asker gönderip
barbar devletler kursam.
aybike, belinde hissettiği sıcak ve büyük avuçlara karşı sırıttı. berk'in avuçlarının arasında olmak hoşuna gidiyordu. dudaklarını birbirlerinden ayırdıktan sonra izlendiklerinden habersizce kızılın kendisine sarılmasına izin verdi.
oğulcan, damarlarında kol gezen öfkeyi asla yok saymadı. katbekat artmasına göz yumarak öpüştüklerini gördüğü aybike ile berk'e baktı. aybike'ye berk'ten uzak durmasını, bir araya gelmemesi gerektiğini söylememiş miydi?
ömer'in kolunu dürttü. "bana şuradaki iki kişinin aybike ile berk olmadığını söyle!" ömer, kuzeninin sesini zar zor duysa da işaret ettiği yere baktı. doğruydu. berk, aybike'ye sıkıca sarılmış ve boynuna bir öpücük bırakmıştı.
"şimdi bittin sen aybike!" ömer, oğulcan'ın saçma sapan bir şey yapmasını istemediğinden hızla kolundan tuttu. süsen ise neden bu kadar çok tepki verdiğini anlayamamıştı. takılıyorlardı, bunda ne vardı? üstelik aybike kaç yaşındaydı. oğulcan'ın direktiflerine göre mi yaşayacaktı?
"saçmalama, oğulcan!" dedi konseri es geçerken. en iyisi buradan oğulcan'ı uzaklaştırmaktı. "aybike kaç yaşında, sana mı soracak ne yapacağını?"
öfkeyle bağırdı, oğulcan. "ne anlatıyorsun sen süsen! berkle ne işi olur aybike'nin?" süsen, yardım istercesine ömer'e baktığında sevgilisinin ne anlatmak istediğini gayet iyi anlamıştı. kolundan tuttuğu kuzenini zorla konser alanın dışına doğru sürüklemeye başladı.
"rezil edeceksin kendini de, bizi de! ne sorununuz varsa oturup konuşursunuz, çözülür. ama o gece bu gece değil. yürü."
ömer, oğulcan'ı konser alanından uzaklaştırmayı başardığında aybike ve berk her şeyden habersiz eğleniyorlardı.
aybike, birasından içtikten sonra aynı şişeyi berk'in dudaklarının arasına götürdü. onun içmesine izin verirken hareket eden adem elmasına takıldı gözü. güzel görünüyordu, çok güzel. şişe çevirmece oyununda karşılaştıkları gün zincir bir kolye vardı, onun sayesinde fark etmişti adem elmasını.
ama anlıyordu ki kızıl her şeyiyle mükemmeldi. bunu fark etmek için kolyeye ya da başka bir şeye ihtiyaç duymuyordu.
kızıla sırtını döndü. yeni söylenmeye başlayan şarkıya eşlik ederken biraz yaramazlık yapmanın ne kadar zevkli olabileceğini düşündü. alt dudağını dişledi, hafifçe eğilirken kalçasını kızılın penisine yavaşça sürttü.
berk sırıttı. aybike'nin uslu durmayacağının en başından beri farkındaydı ve bu farkındalık, edindiği en zevk verici şeydi.
kadının önüne geçti, elindeki birayı aldı. tıpkı az önce kendisine yaptığı gibi içinde kalan birayı içirmeye başladığında, üstüne eklemede bir sakınca görmedi. usulca birayı geriye çekti, dökülmesini sağladı. göğüslerine doğru elbisenin açık bıraktığı çıplak teninde yol alışını izledi.
işaret parmağını, biranın ıslak bıraktığı yolda çizdi. göğüslerine doğru indiğinde, zehirli elalara baktı. parmağını dudaklarının arasına götürüp emdiğinde tek gözünü kırpıp sırıtmayı ihmal etmemişti.
aybike ise sırıtarak söylendi. "piç."
kızılın dokunuşu bedenini alevlere atıyordu. yanmak, aybike'ye hiçbir zaman bu kadar çekici, zevk verici, güzel ve heyecanlı gelmemişti.
sırtını yeniden döndü. kalçasını, kızılın penisine yasladı. "severim," dedi sürtünürken. "dans etmeyi." berk kıkırdadı. avuçlarını ait olduğu yere, ince bele yerleştirdi. dudakları, kadının köprücük kemiğine doğru bir yol aldığında başını geriye yatırdı, aybike.
kendisini bir kez daha kızılın penisine sürttü, şimdiden sertleştiğini ince elbisesinin üstünden anladı ve yaramazca gülümsedi. "benim için çok çabuk sertleşiyorsun," diye mırıldandı. berk sesten dolayı ne söylediğini duyamadı, ama dişlerini hayran olunası köprücük kemiğine geçirmeden de duramadı.
aybike'nin iniltisini kazandığında, "arabayı nereye park ettiğimizi hatırlıyor musun?" diyerek sordu kulağına doğru. sorunun anlamını gayet iyi anlamıştı, aybike. berk'in elini tutmasına ve konser alanın dışına çıkarmasına izin verdi.
uzağa park ettikleri arabaya ilerlediler. etraf kalabalık değildi. berk'in arabasının dışında toplasan üç araba anca vardı ama onların da sahibi burada değildi. park halinde öylece duruyorlardı.
aybike, berk'in arabanın kilidini açtığını gördükten sonra ön koltuğun kapısını açtı. aslında arabadan alması gereken hiçbir şeyi yoktu, ama oyununu devam ettirmek istedi. "berk," dedi sahte bir masumlukla.