YoongiHayatın ağırlığını ve acısını tek bir sözcük unutturur bize, Âşk.
Sophocles'e göre aşkın tanımı bu Hoseok. Bence bir konuda yanılıyor. Çünkü benim sana olan âşkım hayatın ağırlığını ve acısını unutturmuyor, yok ediyor.Şu anda dudakların dudaklarımın üzerinde hareket ederken zihnimden bunlar geçiyor. İçine çekildiğimiz derin öpücük hayatımdaki bütün acıları siliyor. Kabuk tutmaya yüz tutmuş yaralarım iyileşiyor. Kırgın ruhuma şifayı üflüyorsun. Tek bir dokunuşunla sevilmekten yoksun benliğimi çektiği ızdıraptan kurtarıyorsun. Bana neler yapıyorsun ben bile bilmiyorum.
Dudaklarımız yavaşça birbirinden ayrılıyor araya küçük bir mesafe bırakarak. İkimiz de nefes nefeseyiz. Bu aldığım soluklar yaşadığımı hissettiriyor. Ciğerlerim senin kokunla yeniden canlanıyor. Gözlerim kapalı, açmaya korkuyorum. Ya göz kapaklarımı açtığımda seni karşımda göremezsem diye korkuyorum ama göğsümün sol tarafındaki hareketlilik bunun yaşandığını ispatlıyor. Çünkü ilk defa gerçekten atıyor.
"Yoongi..." Sevgi kokan sesini işitince gülümsüyorum. Korktuğum gibi olmadığını anlıyorum. Güzel ellerinle yüzümü avuçladığını hissediyorum. Yanaklarımı alevler sarıyor. Baş parmaklarınla okşuyorsun. "Yoongi. Kendin söylüyordun gözlerini benden sakınma diye. Sen niye beni mahrum bırakıyorsun o zaman gözlerinden?" Gülüyorum. Tüm bu olanlar gerçekmiş gibi gelmiyor. Kim derdi ki âşkından öldüğüm Hoseok bir gün bana böyle sözler söyleyecek diye?
Seni daha fazla bekletmemek ve gözlerime istediğini vermek için açıyorum gözlerimi ve bana cennetimin vadilerini sunan gözlerine bakıyorum. Baktıkça iyileşiyorum. "Hoseok..." Zar zor çıkan sesime karşı gülüyorsun. Bu kadar yakınımda iken gülmeye devam edersen günün sonunda Jimin ile aynı hastane odasını paylaşabilirim Hoseok. Burnumu burnuma sürtüyorum ve konuşmaya devam ediyorum. "Çok güzel güldüğünü söylemiş miydim? Tanrım..." Gülüşün tebessüme dönüşüyor ve ellerini enseme götürüp sıklaştırıyorsun, benim zavallı kalbimi umursamadan. "Hayır söylememiştin ama merak etme çok daha güzel şeyler söyledin. Kalbimi çarptırdınız Min Yoongi, endişe etmeyiniz."
Kocaman gülümsüyorum. İleri atılıyorum ve dudaklarını öpmeye başlıyorum. Bana karşılık veren dudaklarınla kalbim tekliyor. Ellerim ince belini okşuyor. Bağımlısı olacağımı biliyorum. Hiç ayrılmak istemiyorum bu dudaklardan. Yasak elmayı tadıyorum ve niçin yasak olduğunu anlıyorum.
Kalp dudaklarından ayrılmadan önce küçük öpücükler bırakmayı ihmal etmiyorum. Kıkırdıyorsun. Keşke depolayabilseydim öpüşleri. Her ân ihtiyacım var onlara, sana. "Demek öyle hmm? Siz ise kalbimi gözlerim size değdiği ândan beridir çarptırıyorsunuz Jung Hoseok." Bütün korkularım, utangaçlığım yok oldu. Bunlarla zaman kaybedemem. Dilime kilit vurmayacağım artık.
Korkmamın ne anlamı var? Sen karşımda böyle güzel durursan ve sevgiyle dolu gözlerini bana dikersen korkmam tam bir aptallık olur, farkındayım. Ellerindeki yüreğimi açıyorum sana. İçinde sen varsın. Her bir köşesindesin. Ona iyi bakacağına eminim. Bundan şüphem yok çünkü biliyorum elinin değdiği her şey güzelleşiyor. İçi senle dolu kalbimi de güzelleştirmeye çalışacaksın ama nafile. İçine daha fazla ne kadar sen alabilir ki?
"Bundan oldukça memnunum." Ensemdeki saçlarımı yavaşça okşuyorsun, mayışıyorum. "Yoongi, saçlarını neden yeşile boyattın?" Merak kaplıyor gözlerini. Anlamış olduğunu düşünüyorum sebebini. İşaret parmağımla belinde daireler çiziyorum. "Yeşil rengini seviyorum. Bana güzel şeyler hissettiriyor. Saflığı, iyiliği, masumluğu ve daha birçok iyi şeyi temsil ediyor benim için. En önemlisi de âşk. Âşkın rengi yeşil benim için çünkü âşk'ımın en sevdiği renk yeşil." Dolmaya başlayan gözlerinden öpüyorum. Titrekçe nefes alıyorsun. "Sen seviyorsun ve bana başka seçenek kalmıyor."
"Seni bugüne kadar görmediğime inanamıyorum. Ne kadar da körmüşüm. Üzgünüm Yoongi." Gözünden bir damla düşüyor. Kaşlarımı istemsizce çatıyorum ve dudaklarımı ıslak yanağına bastırıyorum. Sanırım yanaklarının bağımlısı oldum bile. "Üzülme ve ağlama lütfen. Senin bir suçun yok. Ben korkağın tekiyim. Sana daha önceden gelmeliydim." Saçlarımdaki ellerinin hareketi duruyor ve kaşlarını çatıyorsun. Bu halinle çok tatlısın. "Kendine öyle söyleme. Korkak falan değilsin. Korkak bir insanın bu kadar güzel sevebileceğini mi sanıyorsun?" Gözlerini kaçırıyor ve kısıkça konuşuyorsun. "Korkak insanlar kaçıyorlar."
Kimden bahsettiğini anlamıştım. Anlamamam mümkün değildi. İnanasım gelmiyor biliyor musun? Nasıl seni bırakıp gidebilir? Hem de kendisi istediği için öyle mi? Neler olduğunu tam olarak bilmesem de şaşırıyorum. Ne olmuş olabilir de seni bırakıp yurt dışına gitmiş olabilir? Aklım almıyor bir türlü. Kıskanmıyorum ama şu anda onu hatırlamış olmana. Sonuçta sende kötü bir iz bıraktı. Şu an kollarımdasın ve buna takılacak değilim.
"Hoseok." Çeneni yumuşakça tutuyorum ve bana bakmanı sağlıyorum. Hâlâ sevgi dolu bakıyorsun, farkında olmasam da rahatlıyorum. "Anlatmak istediğin zaman seni dinlerim, biliyorsun. Kendini üzme. Seni böyle görmeye dayanamıyorum." Ellerinle yanaklarını siliyorsun ve omuz silkiyorsun. "Hayır hayır üzülmüyorum. Endişelenme." Tekrar yanaklarımı sarıyorsun ve dudaklarıma küçük öpücükler bırakıyorsun. "Teşekkür ederim Yoongi." Şimdi anlatmanı istemediğim için teşekkür ediyorsun, farkındayım. Seni zorlamam, zorlayamam.
"Neler oldu, ne yaşandı bilmiyorum Hoseok ama tek bildiğim seni ardında bırakıp gitmesi." Avuçlarımı âşk kokan yanaklarına yerleştiriyorum. Dudağına sıkı bir öpücük bırakıyorum. Kokunu derince soluyorum. Artık bir bağımlıyım.
"Ben seni asla ardımda bırakıp gitmem. Asla."
Sözümü tutamayacağımı nereden bilebilirdim?
____________😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just you | sope✓
Fanfiction'Sen ruhumdan bir parça değilsin Hoseok; sen ruhumsun. Bana can verensin. İçimdeki sözlükte nefes kelimesinin karşılığı sensin Sana düğümlüyüm' ***